İddia ederim ki Tabu oyunu, kurallar ve içerik olarak hiç o hafta sonu gezisinde bizim becerdiğimiz kadar dejenere edilememiştir.

İki sene önce bütün şirket hafta sonu tatili için güneye gitmiştik. Aylardan henüz mayıs olduğundan, deniz biraz soğuk olmakla birlikte harika, tesis de çok dolu değil. Dolayısıyla tatil köylerinde yaşanan yetmiş iki milletle dip dibe, adım başı gerekli gereksiz animasyon ızdırabı yaşamak zorunda kalmıyoruz. Biz bizeyiz bile denilebilir.

Sabah ve öğleden sonrası için herkesin programı var, süre kısıtlı olduğundan güneş ve sudan maksimum yararlanma telaşı ile hepimiz ya deniz ya havuz kenarındayız. Akşamları da animasyonlar ve diğer eğlencelerle vakit geçiyor. Tek boşluğumuz akşamüstü.

 

Oyun odasında, tavla, boggle, scrabble, satranç, okey, upwords, iskambil gibi 2 ile 4 kişinin oynayabileceği bir sürü oyun var ama biz çoğunluğun katılabileceği bir oyun keşfetme derdindeyiz. Gözümüze bir oyun çarptı, aslında bu da bizimki kadar kalabalık bir grubun oynayacağı bir oyun değil ama bir çıkar yol buluruz elbet.

Masada tahminen 12-13 kişiyiz. Grubun yarısı oyunu bilmediğinden kurallar kısaca gözden geçiriliyor. Normalde takımlar oluşturulup her takımdan bir kişinin sırayla  kendi takım arkadaşlarına elindeki kartı belli bir süre içinde ve yasaklı kelimeleri kullanmadan anlatabilmesi gerekiyor. Tabu da adını her kelime için belirlenmiş 5 yasaklı kelimeden alıyor zaten. Yasaklı kelimeleri kullanan yanıyor.

Grup kalabalık olduğundan herkesin sıradan bir kart çekmesine ve takım yarışması olmadan grubun kalanına kartta yazan kelimeyi anlatmasına karar veriyoruz. Oyunla ilgili uyacağımız tek kural, yasaklı kelimeleri kullanmamak.

Başlarda oynamaya gönülsüz olanlar bile, oyunun gidişatı içinde gülmekten komaya giriyor.Hatta oyun ilerledikçe yan masalardaki diğer arkadaşlar da çevremize toplanmaya başlıyor. Oyunu da kendimize benzettik, laubalilik, muzurluk diz boyu.
 

İlk anlatılan kelime demet. Yasaklı kelimeler çiçek, vazo vs.

– Arkadaşlar, hani özel günlerde biz almayı çok severiz ama kocalarımız ya almayı unutur, ya da almayı sevmez nedir o?

– (Tüm grup koro halinde) Çiçeeeekkkk!!!!

– Çok güzel. Peki onlar çok olup, kesilip bir araya getirilirse ona ne denir?

– Demeeet.
 

Aradan biraz zaman geçiyor. Yeni kelime Vazo

– Hani biraz önce Belit sormuştu ya, kocalarımızın almadığı şey, neydi?

– Çiçeeeek.

– Aferin. Onu neye koyarız?

– Vazooo.
 

Herkes kendini oyuna kaptırmış ve kahkahalarla gülerek eğlenirken, sıradaki kartı oda arkadaşım çekiyor. Yüzünde muzip bir gülümseme, belli ki kartta yazan yine uçuk bir yolla anlatılacak.
 

Kelime: Yemek.

– Müjde, hani “bir daha dikkat edeceğiz, bu son” diye kendimize söz verip, sonra  yine dayanamayıp her akşam ikimizin de götürdüğü ne?
 

Bu sorunun cevabı ikimiz arasında olduğu için benim rahatlıkla bulacağıma güvenip soruyu bana yöneltti, dur sen şimdi görürsün…

– Tamam buldum, bardaki yakışıklı barmen.

– Ohaaaa.

– Nasıl yani, anlayalım, biz de fark ettik çocuk yakışıklı ama…

– Ya kızım sapıtma gerçek sanacaklar.

– Peki peki, yemek J

Oyun son hızıyla devam etmekte…

Yeni kartımızı çeken arkadaşın yüzü ekşidi. Zor bir kelime olduğunu nasıl anlatacağını bilemediğini söyledi önce. Sonra…

– Başka bir yol deneyelim… Hepinizin biraz Alman porno kültürü vardır eminim.

– Nasıl yani? Yah, yah filan biliyoruz ama, sorunun cevabı bu olmasa gerek.

– Yok öyle değil, hani orada çok bilinen bir şey vardır.

– Ne vardır? Aaa, bu tabu da ne terbiyesiz oyunmuş. Yok söyleyemeyeceğiz biz onu.

– Hayır canım, öyle bir kelime değil.

– Ne peki?

– Ay anlamadınız bir türlü.
 

10 dakika daha cebelleşiyoruz, kimse yakın bir tahminde bile bulunamıyor. Bu Alman kültürünün içimize soktuğu kelime herkesin merak konusu oldu. Sonunda pes ediyoruz, neymiş kelime? 

– Çok kolaydı aslında, lokomotif olacaktı.

– Nasıl yaniiiii????

Bu noktada oyun tamamen unutularak, grup içinde yeni kelime hakkında detaylı bilgi için arkadaşın sıkıştırılmasına başlandığından, oyun bir anda adına uygun bir şekilde tabu konulara geçiş yaptı. Arkadaşın imdadına ise, yemek servisinin başladığının duyurulması yetişti.

Demek ki neymiş? Bizim gibi cılkını çıkartmazsanız, tabu yararlı bir oyun sayılabilir aslında. Çünkü, bu tarz kelime oyunları beynimizi çalıştırır, anlatım ve anlama becerimizi geliştirir. Keyifli vakit geçirtir, grubun kaynaşmasını sağlar. Ve saire ve saire… Bunlar buzdağının görünen yüzü elbet.

Öte yandan bu görünüşte masum oyun, bir anda kadın erkek ilişkilerinde ipliğinizi pazara çıkartabilir, barmenle ilgili yaptığınız bir espri yüzünden sizi zan altında bırakabilir,  hiç aklımızda olmayan yeni bilgi birikimlerine gebe olabilir, kişi “nereden buldun” yasasına paralel bir “nereden biliyorsun” şeklinde kültür sorgulamasına maruz kalabilir. Yani kısaca, adamı rezil de edebilir, vezir de…  Kuralları ve oynanma sebebi basit, sonuçları ise önceden kestirilemeyen, anlatanın ve tahminde bulunanın eşit derecede risk altında olduğu bir oyundur bu.

Yani Tabu, kullanım şekline ve grubun alt yapısına bağlı olarak masum veya muzur bir oyun sayılabilir. Bakış açısına bağlı olarak, dualitenin had safhada yaşanabileceği bu oyunu herkes en azından bir kere denesin ve fikri ile zikri arasındaki bağlantıları görsün derim.

Müjde Apay

1969 yılında İstanbul’da doğdu.Şişli Terakki Lisesi’nin ardından, İstanbul Üniversitesi Turizm ve Otel Yönetimi Bölümünden mezundur. Alison University Psycology Diploma ve Biology and Behavior of Psycology Sertifika, Psikiyatri Derneği Temel Psikoloji programlarını tamamlamıştır. 2009 yılına kadar Turizm ve Bilişim Sektörlerinde çalıştıktan sonra spritüel gelişim alanında çalışmak ve hizmet vermek üzere kurumsal hayata veda etme kararı almıştır. Müjde Apay, Klasik Sistem Usui Reiki Master’ıdır ve Reiki eğitimlerini destekleyen Işık Köprüsü, Çakra-Aura eğitimlerini almıştır. Eğitim ve uygulamalarından edindiği bilgi ve tecrübeleri, hem şifa uygulamalarında hem de Reiki eğitimlerinde etkili bir şekilde kullanmaktadır.