Sol tarafımdan kalkmıştım o sabah. Deliliğim üzerimdeydi. Belki de gerçek ruhum harekete geçmişti o saatte. Zaten benim için çok zor bir gündü. Sıkıcı bir iş görüşmesine gitmem gerekiyordu. Hayatımda büyüdükçe yeni fobiler edinmeye başladım. Müziği salakça sebeplerden bıraktığımda şarkı söyleme fobisine yakalanmıştım. Sezen ile şarkı söylemek istediğimde bir arkadaşım bana “fazla yüksekten uçuyorsun” dediğinde yükseklik korkusu ortaya çıktı. Bir gün katılarak ağlıyorken herkesin bakışlarını gördüğümde ağlama fobisine yakalandım., sonra yine bir gün tam uykumun en güzel yerindeyken telefonum bir ölüm haberini verince uyumaktan korktum. Derken ilk sevdamı bir uyuşturucu komasına teslim edince bir şeylere bağlanma korkusunu yaşadım. Ve bir gün bir arkadaşım silahı beynine dayayıp son kurşunu ateşleyince kurşunlardan korkmaya başladım. Bir gün orada bir gün burada büyümeye başlayınca ayrılıklardan korktum. Sonra bir gün güvendiğim bütün “kemiklerim” kırılınca güvenmekten korktum. Bir gün bayıldığımda ve gözlerimi en sevdiğim birinin mezarında açtığımda mezarlıklardan korktum. Bir kitap okurken içimdeki 2.,3.,4. Çisel daha hızlı okumaya başlayınca içimden korktum. Bir adama kemiklerime kadar tutununca ve kalsiyumu aşkta bulunca aşktan korktum!

Tüm bu pisliklerden arınmaya çalıştıkça herşeyin insanın hücrelerine yerleştiğini anlayınca yıkanmaktan korktum. Kalp üzerindeki morlukları görünce, aklım bedenimle çelişince sevişmekten korktum. Yürürken koluma değen adamdan, o adamın yanında yürüyen kadından, bana beni anımsatan çocuktan korktum. Hep korktum. Korkularımı anlayacaklar diye de korktum. Gücümü yitirmekten, yitirince delirmekten korktum. Ben hep korkmaktan korktum.

Nasılda uzadı cümleler.

Nasıl da hesabını aştı yazdıklarım!

İş görüşmesindeydi son noktalı virgülüm! Öyle ya geriye dönüşüm olmadığını bildiğimden virgülsüz nokta koymaktan korktum. Sizi bilmem ama iş görüşmelerinin en nefret ettiğim yanı gideceğim adresi bulamama korkumdur. İşte bu cümlenin sonrasında n’olur bana normal gözüyle bakmayın! Ben bir deliyim. Üstelik delilerden korkuyorum! Yine stresli bir görüşme için Eminönü Vapuruna bindim. Hava buz gibiydi. O karlı günlerden biriydi. Yeri gelmişken bazen kalabalıktan da korkarım. Gülebilirsiniz! Ben deliyim!

Neyse bu yüzden herkes deliler gibi içeride yer ararken ben vapurun kenarında oturmayı seçtim. Ayaklarımı uzattım. Martılar tepemde. Tam bir “İstanbul İstanbul Olalı” durumundaydım. Sonra bilirsiniz cam vardır arkanızda. Bir baktım insanlar bana bakıyorlar. “Ne yapıyor bu kız bu soğukta” der gibi. Umurumda değildi işin açıkçası. Bu arada yeni bir fobi daha edindim. Martılar vapur hareket edince öyle bir uçtular ki tepemde ne yalan söyleyeyim sindim bir an ama sonra anlaştık onlarla. Ben geri döneceğime söz verdim ve onlar Kadıköy’de kaldılar! Meğer martılarda deliymiş söz dinlediler. Tabii hava hareket halinde daha da soğuktu. Yemin ederim bir tek ben dışarıdaydım. Ve hemen yeminimi bozuyorum benden başka biri daha vardı. Ama oturmuyordu. O an aklımdan geçenleri anlatamam. Delice şeyler işte. Denize bakınca ne düşünür insan. Yeni bir aşkın eşiğini, mide ağrısını, biraz ölümü biraz İstanbul’u ve bana özel olarak da çokça müziği, sesi, Sezen’i. Şapkamı kafama geçirdim, ellerimi cebime soktum. Saçım dağılmışmış, burnum akmışmış, bir tarafım donmuşmuş hiç umurumda değil. İş görüşmem vardı, yeri nasıl bulacaktım, ben aptal mıydım! Müzik varken ne işim vardı görüşmelerde, ne kadar normal olabilirdim diye düşünüyordum o saydıklarım umurumda değilken! Bir de çaktırmadan gizlice şarkı söylüyordum atkımın altından. Sonra bir ses duydum. Bir kadın şarkı söylüyor. Ama nasıl bir bağırışla anlatamam. Geminin iskelelerine bir gelip bir gidiyordu. Ayakta duruyordu. Dönüp bir baktım kadın inanılmaz görünüyordu. Kafasında kocaman kırmızı bir şapka, her yerinden bir şeyler sarkan bol sarı bir kazak, kocaman yeşil bir çanta, rugan topuklu çizmeler ve kocaman gözlükleri vardı. Kızıl saçlı bir kadındı. Kısa boylu! Aman Allahım dedim! Öyle birini görünce kendinizi normal sanıyorsunuz. Ne acı! Kadın baktı baktı kalktı geldi yanıma oturdu. Ama yaşamanız lazım o anı! İçimde adrenalinle karışık bir huzur anı…

Kadın mırıldanıyordu ama ne dediğini anlayamadım. Sonra omzuma vurdu “hadi” dedi “şarkı söyleyelim”. Ne söyledi sizce? İnanmayacaksınız ama her kelime üzerine and içerim ki “Onu alma beni al beni al beni al….” Diye başlamaz mı! O an saliseler içerisinde neler düşündüm ben bile hatırlamıyorum. Başladım korka korka onunla şarkı söylemeye. Sonra vurdu yine omzuma “hahahah sende delisin be!” dedi. “Seviyor musun Sezen’i ?” dedim. “o deliyi mi? herhalde kızım o da bizden hahahah” dedi. Ben iyice şok! Allah artık söyledikçe söyledik. “Ben tanıyorum onu! Şarkı söyledi benimle. Meşhur edecek beni” gibi bir şeyler daha söyledi. Güldüm tabii kahkahalarla. Bir de oynayışını görseydiniz. Oturduğu yerden o kadar kibar hareket ediyordu ki! O sırada içeriden bakıyorlar dışarıdan da gemi görevlileri gülüyorlar. Ama inanın burnumun akıyor olması, zatüre olacağımı bilmem kadar umurumda değildi. Sonra konuştu işte biraz daha delisin sen dedi sakince ve kalktı yanımdan. Her delide olduğu gibi garip bir hüzün vardı içinde bence. Yüzünden belliydi. Sonra vapur yanaşırken görevli halatların yanına geldi ve “rahatsız oldunuz mu? O hep gelir biz de onu vapura alırız, öyle gelir gider, deli işte” dedi. Güldüm sadece ve kim akıllı ki dedim. İndim vapurdan. Bizi camdan gören herkes garip garip bakıyordu. Aslında gerçek hayata dönünce ben bile böyle bir şeyi yaşadığıma inanamamıştım. İçimde acayip bir huzur vardı. Delice bir huzur. İş görüşmem istediğim gibi gitmedi hatta aklımı bile konuşmalara veremedim. Ama o gün öğrendiğim, yaşadığım şeyleri asla unutamam. Tesadüf yok işte! Bir deliye rastlıyorsun kalkıp Sezen söylüyorsun. Akıllı adamın işi mi bu Allah aşkına!

Deliler gitgide sızıyor kalbime. Sezen’le tanışma korkum var bir de. Buna bu yüzden cesaretim yok. Ama onu görmek, ona dokunmak gibi bir ısrarım olmadı hiç.

Baksanıza o bana her yerde kendini gönderiyor zaten.

Sadece anadilimiz aynı onunla!

Ben aşktan konuşuyorum, O delilikten!

O aşktan konuşuyor ben delilikten!

Deliliğe, aşka, hayata dokunmanın “İpucu”nu verdim sizlere…

Tutması sizden!