Hadi ama ben bu oyunu oynamak istemiyorum bırak beni
Tamam, tamam 5 Dakka daha oynayalım
Yaaa oynamicam
Tamam, ama sakın annenlere söyleme. Bu bizim gizli oyunumuz.
Neden?
Bu büyüklerin oyunu aslında sonra sana kızarlar
Neden ki?
Sen kötü bir kız olmak istemezsin değil mi?
Ben kötü bir kız mıyım?
Evet.
Peki iyi olmak istersem?
Bu oyunu beraber oynayacağız.
Peki
Aferin bak iyi kız olmayı öğreniyorsun.
Daha 4–5 yaşında bu diyalog da, bu oyunda çok anlamsız ve kavramsızdır aslında. Neden kötü kız olsun ki? O oyun oynadığını sanıyordu! O sadece bir oyundu. Annesi ona git içerde oyna dediğinden farklı ne olabilirdi ki? 4–5 yıllık dünya deneyimine göre oyun oynayarak kötü olunamazdı ki! Ama büyük erkek kuzeni öyle diyordu.
Etrafta başkaları varken onu asla görmeyen hatta onu itip kakan kuzeninin kendisini sevmesi için deli oluyordu. Neden onunla da diğer erkek kuzenleriyle oynadığı gibi oynamıyordu? Ama yalnız kaldıklarında onu alıp kuytu köşelerde kucağına alıp bazen resimli bir dergi gösteriyor bazen adı olmayan oyunlar oynuyordu.
Bir gün, biraz daha büyüdüğünde bu oyunları oynamak istemedi. Kaçmaya başladı, ama kuzen büyüktü. O zaman suçlamalar daha da ağırlaştı. Küçücük bedeni ve azıcık deneyimi ile saf benliğine ilk korkular işlenmişti artık. İyi ve kötü gibi dualite kriterleri yerleşti o taze ruhun şeffaflığına.
Suç mu aramak lazım? Suçlu mu?
Yasak oyunları kuytu köşelere taşıyan eğitimsel zafiyet ve ailesel kalıplar değil mi?
O kuzen ağabey asılacak adam mı?
Peki, aynı senaryo ama bu defa ağabey değil de bir amca olsa? Sokaktaki bir amca, bir arkadaşın dedesi, bakkal amca, mahalleli amca? Lekelenen masumiyetin, hala cezalandıran bir toplumda, günah keçisine dönüşme şansı nedir? Emin olun çok yüksek. 4–5 yaşında olması bir şey değil kimliği kadın ve kandıran olabilir ve buna da inanlar çıkar.
Kadın var ki, Adsız oyuna kurban giden kızını kocasına değişmiş. Kızı nasılsa genç ve hayatın başında yolunu bulur, biri onu ALIR nasılsa. Ama o kadın yaşlıdır, korunmaya bakılmaya ihtiyacı vardır. Hem o küçük kadın babasının hep kucağına tırmanmıyor muydu? Kendi istemediği nerden belli ki?
Yok mu böyle zihniyetler? Yok mu böyle ANAcıklar?
Bu Adsız oyun senaryolarını çoğaltmakla bitmez. Yaşanmış! Adı üstünde MIŞ/ MİŞ geçMİŞ…
O zaman 4-5 yaşlarında olan küçük kızımız şimdilerde bir genç kız olsun ve artık onun bir flörtü olsun ; bakalım adsız oyunların artık adı var mı?
Hadi canım küçücük bir öpücük.
Ya yapmasak?
Niye canım sen benim kız arkadaşım değil misin? Ben kimi öpücem o zaman? Ayşe’yi mi?
Ya bak biliyorsun rahatsız oluyorum korkuyorum.
Kızım salak mısın? Korkacak ne var? Hem sanki ilk defa öpüşüyorsun da! Ben anlarım adamın gözünden ne mal olduğunu bana mı masum ayakları yapıyorsun?
Genç kızımız ne yapsın?
Kadınlık gururu ile mi hareket etsin yoksa gene kötü kız olmakla suçlanmış, onu mu temizlesin? Hem o adamı seviyor ki! O genç adam da aslında onu seviyor. Seviyor mu? Sevmiyorsa neden? Sevmeli ama değil mi? Yok canım ona geçen gün yemek ısmarlayıp sinemaya götürmedi mi? Sevmeyen biri bunları yapar mı? Tamam, sinemada elleri rahat durmadı, kızımızın ellerini de çekiştirip durdu ama olsun seviyor olmalı. Seviyor değil mi?
Ya aileler? Sürekli şüpheler… Takipler… Güvensizlikler… Neden? Aile cahil cühela mı? Belki hayır ama kızımız daha 4–5 yaşında sır saklaması gerektiğini öğrenmişti. Onun hep saklaması gerekenleri vardı ve O, artık! paylaşan ve anlatan bir çocuk değildi.
Aile ise hep korumak istiyordu. Neden ve kimden belirsizdi? Başına gelecek kötülüklerden! Tamam, ama o kötülükler çok yakınlardan gelmiş olamaz mıydı? Artık çok geç olmuş olamaz mıydı? Kim suçlu? Ya da suçlu var mı?
Bu kız ilk ne yapar? Bu kız ne kadar sağlıklı bir zihne ve duygusal yapıya sahiptir?
O’nda kendinden bile büyük ve güçlü bir suçlu psikozu var, Kendini yetersiz ve güvensiz buluyor ama dışarı güçlü bir duvar ve sağlam bir duruş veriyor olabilir.
Bu durumdaki senaryolar neler olabilir?
Artık masum olduğunu ispattan vazgeçip; “evet ben buyum, masum değilim ve lekeliyim” diye ortalığa çıkıp, intikam meleği edasıyla önüne gelen her erkeğe, 4–5 yaş masumiyetinin katili cezasını uygulayabilir.
Ya da hayatın çekilmezliğine teslim olup bu işi nihayetlendirmeye çabalayabilir. Ki, biz biliyoruz; vaktiniz dolmamışsa, öyle ben gidiyorum diyerek gidilemez kolay kolay. Aksine işler daha da çığırından çıkar, psikiyatristler, doktorlar of oooof … Doktor ne yapsın neden intihar etti diye sondan başlar, ucunu yakalama şansı olmadan kızımız oradan da kaçar! Bu da bir senaryo olabilir.
Daha da fenası var. Hiçbir şey olmamış gibi yapar. Yaşadıklarını inkâr eder. Tepkisizdir. İlişkisizdir. Asosyaldir, Aseksüeldir. O dikkatini önüne konan rotaya çevirmiş dışına asla çıkmayan kişidir. Aslında onun dışında herkes memnundur nasılsa! O ise memnuniyetin adını bir başka oyun sanmakta olabilir! Bence en korkulası senaryo bu. Kumandasız ve saatsiz bomba. Ne zaman patlar ve ne tetikler belli değil.
Bu senaryolara bir de; kendi cinsinin güvenilirliğinde olma yatkınlığı ve cinsel kimlik arayışları da eklenmeli.
Tüm bunları aşarsa ya da eşdeş senaryoları aşarsa eğer, çok sağlam bir genç kadındır artık. O ki masumiyetinden ve bebek saflığından erken uyanmış, yaşamı saçma senaryolarla bezenmiş ama bunları affederek atlatmışsa eğer dikkatli bakın, o genç kadının başındaki haresini görebilirsiniz. Çünkü hak ediyor.
Toplumsal bilinçlenme platformları Aile İçi Şiddet ve Tacizi evirip çevirip duruyor. Peki sonuca yönelik bir çözümü gören var mı? Devlet hala töre cinayetlerinde katile sempatizanca bakabiliyor. Tecavüz mağdurlarına hala hak etmiş muamelesi yapılabiliyor. Tacizi gören erkekse eğer bu hiç ama hiç konuşulmuyor. Erkek onuru sanki devlet mahremiyetine saldırıymış gibi samanlıkların altlarına çekilip duruluyor.
Yıllar önce Sokak Çocukları Gönüllüleri ile ortak birkaç çalışmamız olmuştu. Sevgili Yusuf Kulca o dönemde öyle öyküler anlattı ki bugün bile kulaklarımda çınlar. Demişti ki; “ Bu çocuklar hep 3 – 4 pantolon üst üste giyer biliyor musun? Sadece kışın değil yazın bile. Boşuna değil, eskiyince yenisini bulmak kolay değil üsteki eskirse altında yenisi var nasılsa eski çıkarırsın olur biter. Ama bir tek bunun için de değil tecavüzden korunmak içinde bir önlemdir. Anlayacağın kendi kanunları yasaları ve silahları olan bir topluluktur sokak çocukları toplulukları. Bu çocuklar sevgiye, ilgiye ve şefkate aç ; “ Aç mısın” diyene ona yemek verecek diye inanırlar sonra başlarına çeşit çeşit kötülükler gelir, kullanılırlar, tecavüze uğrarlar, onları yok saymak değil anlamaya ç.alışmak çözümleri de getirecektir.”
Bu diyalog içinde beni en çok vuran nokta şu pantolonları korumasına muhtaç olmak ve bu küçücük bedenleri kullanabilecek kadar şahsiyetsiz bir cehalet içindeki insan müsveddelerinin var olabilmesi.
Yaşamın akışında kalabilmek ve evrensel yapıyı algılayabilmek için alınması gereken bir ders var ise bu derse aracı olan mağdurların gerçekten başlarında hareleri olmalı.
Belki ilk adım bütün bunların toplum olarak hepimizin utancı olduğunu paylaşmak olmalı. Cinsel cehaleti eğitimle terbiye etmeye çalışıp sapkınları saklamak yerine iyileştirilmeleri için profesyonel destek görmelerini sağlamakla ilk adımlarımızı atabiliriz. Cinsel taciz ve tecavüz kapalı kapıların konuları ve sır olmaktan çıkıp konuşulur ve tartışılır olmalı. Mağdur olan ile edeni aynı kefede yargılanmaktan vazgeçilmeli. Kaybolan masumiyetlere ekilmiş suçluluk duyguları belki bir nebze hafifler.
Artık bu adsız oyunların bir adı olsun ve masumiyetler korunsun.