İlişkiler ömürlüdür, doğar, yaşar, güçlenir, zayıflar ve ölürler.
Ama sevgi hiç bitmez, çünkü o sonsuzdur.

Bunu anlayabilmek, beklentisizlik yasasını da anlamak demektir.
Eğer gerçekten seviyorsanız, ilişkinin bitmesi, belki sizin, ya da belki de onun özgürleşmesini kutlamak demektir.
Çünkü sevgi, bildiğimizin tersine, hapsetmeye çalışmak değil, özgürleştirmeye çalışmaktır.

Aidiyet ve sahibiyet güdüleri, sevgi ve ilişkinin aynı şeyler olduğunu zannettiriyor bize.
Kadınların yüksek genleri kendilerine saklama arzusu, erkeklerin karşılaştırılma korkusuyla birleşince, ilişkiler gönülsüz bir monogami hapishanesine dönüşüyor.

Ama sonra bir anda, cinsel enerji çöküyor.
Aşkın ömrü üç yıldır, filan, bu zaten doğanın kuralı.
Erkeği suçlamak, o daha aptal olduğu için adet olmuş, enerji kadında da biter.
Kadın da, yeni enerjiler ister.

Asıl mesele, sevgiyi cinsel monogamiye hapsetmek.
Sevgi şefkattir aslında, ve koşulsuz sevgi, sadece başta anneler, ve ebeveynlerden çocuklara doğrudur.
Ve uzun ilişkilerde, aslında öğretiye uygun olmasa da, bir süre sonra, partnerler birbirinin kardeşi, ya da ebeveyni olurlar.
Bunun alternatifi sürekli çatışmalı kavgalı, ve bundan beslenmeli bir ilişkidir, aşkı muhafaza etmek böyle mümkündür sanılır, ama bu sadece eril yanlarımızın rekabetidir.

Bütün uygarlığımız erkeklerin sahip, kadınların ait olduklarını zannettikleri, ama ilginç bir şekilde, ilişki ilerledikçe rollerini değiştirdikleri bir oyun.
Değişecek, ve biz de değişeceğiz.
Ama ayrılıklar hep olur.
Ve ait ve sahip olma illüzyonların yasını yaşarız, ama sevgi bitmez

İlişki bitince sevginin devam etmesini istemeyiz, öldürmeye çalışırız.
Ama ölmez sevgi, çünkü ölümsüzdür.

İlişki ve sevgiyi ayırt edebilmek çok önemli.
Aralarında, birinde uzun sürsün diye uyum sağlamak, diğerinde özgür bırakmak gibi büyük farklar var.
Ama bunu yapmadan, kendimizi özgürleştiremiyoruz.

Sevgi de güzel ve o bitmez, ilişkiler de güzel, ve sürdükleri sürece, tatlarını çıkaralım.
Ama hepsinden ve hep özgür olmakta buluşalım…

Ali Korkut Keskiner