Chat ortamında biriyle konuşmaya başladığın zaman, kafanda o kişi hakkında bomboş bir sayfa vardır… Onun hakkında bildiğin tek şey takma adıdır; kimdir, nerededir, ne yapar, neleri sever, nasıl davranır, tarzı nedir, hiçbirini bilmiyorsundur bunların…. Sislerin ardındadır herşey….
Sonra onunla konuşmaya başlarsın… Konuştukça, farklı birşeyler sezmeye de başladığını fark edersin…. Ortak yanlarınız vardır; ya da zıt yanlarınız ilginç bir şekilde birbirini tamamlıyordur…. O konuştukça ve kendinden bahsettikçe, o kişi hakkında kafanda yarattığın boş kağıt yavaş yavaş dolmaya başlar. Önce basit şeylerle; gittiği okul, nerede yaşadığı, cinsiyeti, yaşı gibi şeyler. Sohbet ilerledikçe, hoşlandığı şeyler, sevdiği filmler, sevmediği kişiler de doldurmaya başlar o boş kağıdı. Ve bir süre sonra, internet üzerinden konuşarak dolabileceği kadar dolacaktır….
Bu olduktan sonra, kağıt üzerinde birçok boşluk kalır; “O”nun tarzı, davranışları, giyimi, hareketleri, konuşması, duygularını nasıl ifade edebildiği… Birçok şey konuşarak kolaydır çünkü. Ve farkında olmadan, kağıt üzerinde kalan boşlukları kendi hayal gücüne göre doldurmaya başlarsın….
Bir süre sonra o kağıda hayal gücünden eklenenler, internette konuşarak eklenenleri aşar. İnsan görmek istedigi şeyi görmeye meyilli olduğu için, kağıttaki boş kısımları da hep kendi istediği gibi doldurur. Kendi hayalindeki “Doğru İnsan”ın özelliklerini karşısındaki insana yakıştırmaya başlar. Tabii karşısındaki insanın söyledikleri ve beyaz kağıda doldurdukları da bunu destekler niteliktedir….
Sonuçta bu, kendi hayalinde yarattığın birine karşı birşeyler hissetmeye başlamana dek varır; ve PC’nin diğer ucundaki kimseyi “O” insan sanarsın.
Kafanda hep olmasını istediğin gibi biri yaratmış olduğun için, konuştuğun kişiyi de o hep gelmesini beklediğin doğru insan sanmaya başlarsın. Bu şekilde internet üzerinden karşındaki insana aşık olmuşsundur; ve sana göre bütün internet aşklarından farklıdır bu. İnternetteki birine bu tür duyguları kimsenin hissediyor olabileceğine ihtimal bile vermezsin. Oysa kafasındaki mükemmel insana karşı herkes aynı şeyleri hissetmez mi? Ve karşısındakini o mükemmel insan sanan herkes “O”na karşı aynı şeyleri hissetmez mi?
Tabii internetten tanışıp sonra çok mutlu olan, hatta evlenen çiftleri de gözardı etmemek gerek. Bunlar, internetteki sıcaklığı zaman kaybetmeden gerçek hayatta da test etmiş kişiler. Yani internetteki sıcaklık gerçek hayatta da yaşanabilir, bu da bir ihtimal. Sonuçta biriyle bir barda, okulda, sokakta, partide tanışmakla internet üzerinde tanışmanın pek bir farkı yok… Ama internetin farkı; tanıştıktan sonra karşısındakini çoğunlukla kendi yaratır insan.
Karşındaki kişi gerçekten kendi kafanda yarattığın kişi de olabilir. Bunu görmenin tek yolu, gerçek hayatta da denemektir…. Yoksa sürekli olarak “Doğru İnsan”ı bulduğunu ama ondan hep uzak olduğunu düşünür üzülürsün…. Hele bir şekilde karşındakini kaybedersen, karşındakini kafanda yaratmış olduğun “Mükemmel İnsan” yerine koyduğun için, hayatında karşına çıkıp çıkabilecek en muhteşem insanı kaybetmiş gibi hissedersin kendini….. Veya karşındakinin senin için yaptığı herşeyde, kafanda bir yerlerde yaratmış oldugun “Mükemmel İnsan” yapmış gibi sevinirsin. O mükemmel insana hayranlık duyarsın çünkü, ve PC’nin diğer ucundaki insanı o sanıyorsundur.
Onun “O” olup olmadığını anlamanın yolu, gerçek hayatta karşılaşıp gerçekle yüzleşmekten geçer…
Eğer o “Doğru İnsan” değilse, “Doğru İnsan”ı değil sadece “O”nu kaybedersin, ki bu da gerçeği görmek adına çok yüksek bir bedel değil…. Eğer o gerçekten “Doğru İnsan” ise, bunu ispatlayarak çok daha güzel bir gerçeğe de ulaşmış olursun ve sonrasını söylemeye gerek yok…
Ancak her iki durumda da, kendini kandırmaktan, şüphelerden, soru işaretlerinden kurtulmuş olursun. Bu da doğru ve sağlıklı olanı…