Türk Dil Kurumu diyor ki:
Sevişmek: 1- Birbirini sevmek. (“Öyle sevişiyorlardı ki bir gün birbirlerini gücendirdiklerini görmedim.”-Nazım Hikmet. 2- Cinsel ilişkide bulunmak. Aşk yapmak.
Nazım Hikmet bu kelimenin çiftlerin tüm hayatına yayılması gereken boyutunu çok güzel özetlemiş olsa da, bence dahası da var… O sebeple bu defa da sevgi denizinde yüzmeye karar verdim ve dileyen herkesi de benimle ıslanmaya davet ediyorum…
Yalnız baştan belirteyim ben olayın “sadece şu koşullarda sevişilir” kısmında değilim. Yani birisi çıkıp sevişmek için aşık olmam şart diyebilir; bir diğeri evlenmeden olmaz diyebilir; öteki ben karşımdakini beğendim, çekici buldum başka koşula gerek yok der, bütün bu kişisel tercihlere “olabilir” derim çünkü konu benim için bu değil, o ayrı bir tartışma konusu, ben burada eylemden bahsetmek istiyorum, hangi koşullarda gerçekleşebileceğinden değil.
Bence sevişmek iletişim kurmaktır, bir alış veriştir. Öyleyse bu eylemde kimdir alan ya da veren?
Konuya dair uzun zamandır düşünüyor olsam da fikirlerimin odaklanmasında büyük katkısı olan, usta oyuncu ve tiyatro eğitmeni hocamız Sevgili Çetin Sarıkartal’ın adını anmadan geçmeyeceğim.
Vokaliz adlı ekibimle katıldığımız bir film projesi için yaptığımız çalışmada, bütün bu olayların iki fiil üzerine kurulduğunu çok güzel anlattı ve hatta uygulamalı eğitimde sadece iki kelimeyi kullanarak yaşattı.
-Alıyım mı?
-Veriyim mi?
Yani Yin ve Yang’ın döngüsü. Günümüzde argo tabiri ile “vermek” kadınlar için kullanılıyor olsa da aslında biyolojik ve fiziki koşullar gereği kadın alan veren de erkek. Lakin eylem ile psikoloji burada çelişiyor çünkü verme kelimesi erkek beyninde farklı kodlanmış, ne muamma. Neyse olayın inanılan kısmını bir kenara bırakıp yaşanılana bakalım. Birbirinin çekim alanına giren bir erkek ve kadın doğaları gereği bir oyunun da içinde bulurlar kendilerini, lakin bu oyunda herkes için geçerli kurallar konulamaz. Çünkü hangimizin içinde ne kadar Yin ve ne kadar Yang enerji olduğunu tanımadan bilemeyiz.
Konudan konuya atlıyor gibi görünecek ama aslında öyle değil; hayatımdaki ışıklardan bir diğeri Sevgili Nazmi Gür hocamız katıldığımız yoga kursundaki bir sohbetimizde ekip arkadaşım Tolga ve bana şöyle demişti.
Yang yani eril enerji uygulayan enerjidir, sorgulamak gibi bir doğası yoktur, içinde belireni eyleme döker. Yin yani dişil enerji ise alan, kabul eden, sorgulayan enerjidir, deneyimiyle devinir. Sizlerin içinde Yang enerji kadar olmasa bile bir miktar da olsa Yin enerji de var ki, buralara geliyor, bu konularda sorgulamalarda bulunuyor, kendinizi geliştirmeye çalışıyorsunuz.
Klasik Türk erkeği mantığında olsak herhalde şöyle bir cevap verirdik hocamıza:
Ne diyorsunuz hocam ne yani biz şimdi top muyuz, içimizde dişi enerji var falan…
Neyse ki Tolga da ben de o tiplerden değiliz ve hocamızın ne kadar özel bir bilgi verdiğinin farkına varabildik. Aslında bu denklem kişisel gelişim konularına neden kadınların daha meraklı ve katılımcı olduğunu da açıklıyor.
Şimdi bu bilgilerle dönelim sevişme eylemine. Girişte söylediğim sevişmek iletişim kurmaktır, alış veriştir savıma şu görüşümü de eklemeyi uygun görüyorum bu aşamada; sevişmek enerji alışverişidir aynı zamanda.
Çok bilinen fizik kurallarından biri der ki; aynı kutuplar birbirini iter. Bu sevişme eylemine tercüme edersek, birbirinin çekim alanına girmiş iki beden karşılıklı olarak enerji aktarmaya başladığında biri Yin diğeri Yang enerji kullanıyor olmalı ki birlikte devinebilsinler. Eğer ikisi de Yang olursa çatışır ve birbirlerini iterler, keza ikisi de Yin olursa da…
Bunu şu şekilde de anlatabiliriz, erkek doğası gereği Yang enerjili demiştik yani uygulayıcı, bedenen de vermekten, girmekten, etken olmaktan haz almaya programlı ve bilinçaltının en derinlerinde de yüzyıllardır kayıtlı bu kurallar. Bu sebeple bir çok erkek kendi cinsine ilgi duyan hemcinslerinden hiç haz etmez çünkü bu durumu algılaması imkansızdır. Eğer böyle bir erkeğin karşısına Yang enerjisi yüksek bir kadın çıkarsa ve sevişmeye kalkışırlarsa ne olur? Kısaca fiyasko!
Ne demiştik; iki artı birbirini iter! İsterse o kadın görünüşte Dünya’nın en çekici kadını olsun, uygulamada veren, kontrol eden, aktif olan, evirip çeviren olmaya kalktığında karşısındaki erkeğin bilinçaltındaki sigorta atar ve erkek ereksiyonunu kaybeder çünkü Yang Yang birlikteliği bir başka anlamda erkek erkeğe olmak demektir bilinçaltında ve buna devam etmesi mümkün değildir.
Dolayısı ile sevişmek kişinin kendini tanıması ile mükemmelliğe doğru ilerleyebilecek bir eylemdir. Her iki cinste de ancak kendi içindeki Yin ve Yang enerjinin miktarını bilen ve barışık olanlar ideal partner olabilirler.
Tıpkı Tao’da bunun derecelerinin olması aşama aşama öğrenilmesi gibi.
Kendini iyi tanıyan kişi karşısındaki kişinin enerjisini de iyi gözlemleme yeteneğini kazanır ve ona hangi an hangi enerji ile yaklaşması gerektiğini de kısa zamanda çözer. Böyle bir sevişme, enerjilerin dansına dönüşür. Buna bir çeşit Ta’i Chi yapmak da diyebiliriz bence. Karşıdan gelen enerjiyi dinlemek, duymak ve ona cevap vermek… İşte bu sebeple sevişmek aynı zamanda iletişim kurmaktır diyorum.
Konuşan Bedenler:
Sevişirken iki beden de ses kullanmadan, dokunarak iletişimdedir. (Konuşup konuşmama tercihini kullanmaktan bahsetmiyorum.) En yalın ifadesi ile, erkeğin parmağı (Yang) kadının göğsüne değdiğinde ona sorular sormaya başlar, Kadın o esnada göğsü aracılığı ile alan kabul eden konumundadır (Yin). Ama aslında her ikisi de aynı anda tam tersi enerjileri de kullanmaktadır. Çünkü erkek o an parmağından gelecek cevabı almak (Yin), kadın da kendisine parmakla sorulan soruya göğsü aracılığı ile cevap vermek (Yang) durumundadır.
Keza bu öpüşürken de böyledir, gözler de dudaklar da hem sorar hem cevaplar. Gözü kapalı bile olsa insan partnerinin enerjisini hissedebilir, eğer dinlemeyi biliyor ya da önemsiyorsa…
Her kim bu döngüyü doğru kullanmayı öğrenebilirse sevişmesi enerji dansına dönüşebilir tabii ki aynı yetkinlikte bir partner ile.
Özetle: Erkek ya da kadın olmaktan öte sevişirken enerjinizin farkında olun. Ve tabii ki partnerinizin enerjisinin de… Unutmayın sağlıklı iletişim bir konuşan bir dinleyen olması ile mümkün. İki kişi aynı anda konuşmaya kalkışırsa ikisi de birbirini duyamaz, anlayamaz dolayısı ile cevap da veremezler.
Sevişirken partnerinizi dinleyin. Parmaklarının, gözlerinin, fısıltılarının size neler söylediğini dinleyin. Herhangi bir organının her hangi bir organınıza sorduğu soruların farkında olun ki aynı dille cevap verebilesiniz.
Bir çok erkeğin; bütün bunlara ne gerek var kardeşim, ben doğuştan biliyorum ne yapacağımı, ne dinlemesi, ne enerjisi; ben girer, beş, bilemedin on beş dakikada işimi bitirir, döner popomu uyurum dediğini duyar gibiyim. Kendileri kaybeder.
Tao’cu uygulama der ki; kadın sevişirken erkeğine bir çiçek gibi açılır ve eğer onu doyuma ulaştırabilirseniz size bağlı kalır. Skora önem veren hemcinslerim yanlış tarafın tabelasını tutmaya devam ededursunlar…
Yani, birileri 5000 sene evvel çözmüş olayı ve bunu sağlamak için teknikler geliştirmiş. Kullananlara keyifli, doyumlu dakikalar diğerlerine ise sadece seks kalıyor.İkisi arasında ne fark mı var?
Seks, geçmişte öğrenilmiş hareketler bütününün spor salonunda birlikte uygulanmasına benzer.
Sevişmek ise iki bedendeki “BİR”liği keşfetmektir.