Üretmeyi yaratıp canlandırmayı seviyorum. En çok da klavyeyle kurduğum aşkı seviyorum. Dünya denen bu mecrada hayatımı zenginleştirmek istiyorsam ancak yazıp çizerek, çizik atarak bunu yapabilirim. Yazarak kendinizi bir tür tanrı sayabilirsiniz yani tanrısal bir olayı tanrı size bağışlamış olduğundan bu gücünüz varsa zamanınızı yazarak tüketirsiniz. Bu tüketiliş anıda ruh sağlığı açısından elzem bir durum iştigal eder. Ben yazıyla klavye vasıtasıyla sevişiyorum eskiden pilot kalemde sağolsun epey yardımcı olurdu. Bugunlerde bu eski alışkanlığımı unutmadım ama biraz ihmal ettim her an pilot kalemle de yalnız kalabilirim. Şimdilik sadece klavye çekici geliyor bana. Evden herkesi uğurladıktan sonra ohh dünya benim oluyor işte o an yazmaya başlıyorum, özellikle düşünmeden yazmayı seviyorum, çünkü o sırada yazılanlar çok saf oluyor ve tadına doyum olmuyor.

Yazmak seks gibi insana orgazm sağlıyor. Hele bu yazı bittikten sonra, keyifli keyifli okunurken amanın da aman değmeyin keyfime. Bu ruh durumumu anlatttığım her insan benimle aynı kalp dilini konuşmuyorsa beni doğal olarak anlayamıyor. Hayatın içinde yer alırken yaşamlarına sinema, şiir, roman sığdırmayanları hem anlamıyorum; hem de onlara üzülüyorum. Onlar ki maddeyle sevişirken manayla seviştiklerini sanıyorlar bu yüzden de mutsuz oluyorlar. Düşünsenize karşınızda seviştiğiniz partneriniz madde, ama siz onu mana sanıyorsunuz ve doğal olarak bu yanlış yanılsamadan dolayı ilişkinizde mutsuz oluyorsunuz.

Narsist olabilmek kendini deli-şahane bulmak da zor zanaat, herkesin harcı değil. Ama ben kendimi bugünlerde deli-şahane diye sevmeye başladım. Bakalım narsist olma sanatını bütün saflığıyla kaldırabilecekmiyim? Kendimle sevişebilecekmiyim yoksa egom tarafından azdırılıp kılıç kuşanıp savaşacakmıyım? Bir dakika müsade bana, bekleyin biraz hemen dönerim; biraz ben kendime sarılayım “canım ben” diye diye, “canım canım, sen var ya sen oğlum sen şahanesin lan”. “Sakın kafandan bir şeytanlık bir alavare dalavere geçmesin, bana bak döverim seni ha şahane olduğunu söyle her durumda, her şartta, her vaziyette. Sabah kalk kendini sev, akşam yatarken sarıl kendine canım canım benim, ben ben var ya ben harika bir yaratığım, oh canım ya seni seviyorum senle iyiki tek bedeniz, senin ruhun, beynin, elin, ayağın olmaktan seninle nefes alıp vermekten ebedi mutluluk duyuyorum. Oğlum yok be böyle bir sevgi ben sana deliyim lan hem de kara, ak her türlüsünden deli”.

Oh be dünya varmış, sizi biraz beklettiğim için özür dilerim ama napayim ayrılamadım kendimden. Nerde kalmıştık aaa evet narsist olmanın zorluklarından bahsediyordum. Bir kere insanlarımız korkuyorlar narsistlikten. Hiç bir insan kendini sevmekten korkar mı? Valla da billa da, yemin ederim korkuyorlar. Ya biz insanlar tuhaf yaratıklarız; bırak kendini sevmeyi, kendimize dokunmaktan bile korkuyoruz. Niye? 3. şahıslar ya görürlerseymiş… Aman be görsünler görsünler de özensinler garipçikler. Tamam başta tuhaf bulabilirler, ama bir süre sonra durumun şahaneliğini çakınca, pekala onlar da kendini seven fani olabilirler. Ya şimdi benim sinirimi bozup hemen “of!” falan demeyin bana. Biliyorum kolay gibi görünse de kendini sevebilmek aslında harbiden de zor. Düşünsenize yalnız başınıza olduğunuzu sanıyorsunuz ve başlıyorsunuz kendinizi sevmeye. Öyle kaptırmışsınız ki canım canım diye diye kendinizi severken, bir anda çevrede sizi en yakın tanıdıklarınız görüyor. “Aman allahım kabus, bu bir şaka olmalı. Aaaa yok artık, ee ben yaşamasam da olur”. Sakın, sakın ha böyle şeyler söylemeyin. Evet biliyorum modern toplumda böyle bir durumda görülen kişi deli diye atfedilir. Fakat bu dellilik şahane-delilik, öyle hemen herkese yar olabilecek bir tanımlama değil. Kolay kolay şahane-deli olamazsınız. Bir kere kuralları var: ilk kural da şartlar ne durumda olursa olsun kendine dokunacaksın. Tamam kabul ediyorum, ilk başlarda 3. şahıslara çaktırmadan sevebilirsiniz kendinizi, ama bir süre sonra bırakın kendinizi, şöyle özgürce ve sevmeye hatta öpmeye çalışın kendinizi. Zaten bir süre sonra kendinizi sevmek öyle bir hal alacak ki kendinize canım demekten haz alacaksınız. Bu durumdayken de 3. şahıslar tarafından böyle bir halde görülseniz de birden bire umursamayacaksınız.

Şimdi diyorsunuz ki “nasıl umursamayacakmışız? Sen boşver ya! Bana deli diyecekler, bana şahane-deli diyecekler, ben mutlu mutlu onlara bakacam. Ben var ya ben, bana deli diyecek adamın alnını karışlarım. Lan Cüneyt sen bizle kafa mı buluyorsun lan? Bak seni de severdim ama bize yamuk yapıyorsun gibi bir his var içimde”. Yok ya nereden çıkarıyorsunuz size yanlış yaptığımı bir kere baştan söylüyorum size; bu yol zor bir yol. Bir kere en başta kendinle epey savaş vermen lazım, sonra 3. şahıslarla.

Şimdi bana elinizi kalbinize koyun ve dürüstçe cevap verin ben kendimi seviyorum kendimi her fırsatta öpüyorum diyebilir misiniz? Yaa ben size demiştim hep başkalarını sevmekten kendinizi sevmeye vakit bulamamışsınız. Hımm ne ne duyamadım biraz daha yüksek sesle, kendinizi seviyormusunuz? eee, o zaman hayatınızda ki bu dramlar neden, insanlara kin gütmeniz, öfke denizinde yüzmeniz hımm nedir bu sorunlar? Eee bu problemler hayatın gerçekleri mi? Nasıl yani bir de bundan dolayı hayatı mı suçluyorsunuz. Aman allahım bunları duymamış olayım! Demek ki hayat sizin kendinizi sevmemenizden bile sorumlu. Yazık ona, hakkaten yazık. Zaten o garibin sırtında bir sürü yük var, bir de sizler ona zalim suçlaması yaparak farkında değilsiniz hepten onu yoruyosunuz. Nereye kadar hayat bizi korusun, eğer ki biz kendimize dokunmaktan bile acizsek kim bize nasıl yardım etsin.

Kendini sevdiğini sanan bir çok kişi tanıyorum, ama bir kere bile kendine dokunmamış; fakat sözde kendimi seviyorum diyen; egonun elinde oyuncak olmuş oynanıyorlar farkında değiller. Egoları onlara hırs aşılayıp herkesi ez, herkesi geç, ayağını kaydır, yıldır onları hatta mahvet, gebert dedikçe; siz, ona uyarak hırsla maddeyle yataga girip, bir de üzerine şiddetli bir şekilde seks yapıyorunuz. Bir süre sonra mutsuzluk batağında batmış bir halde ağlarken kendinizi buluyorsunuz. Hadi itiraf edin, tamam ilk önce ben itiraf edeyim arkadaş: ben bugüne kadar kendimi sevdiğimi sanıyordum, fakat tam anlamıyla sevmiyormuşum. Biraz acı bir durum bu biliyorum ama, şu son günlerde neler yapmam gerektiğini anladım kendime dokunmaktan bende kaçmışım. Çocuk yaşımızda bize öyle öğretilmiş, ama şu an artık kendimi canım canım diye seviyorum hatta öpüyorum. Eee gülmeyin ama, size bir itirafta bulunuyorum, manyak mıyım? Eee olabilir, kim normal ki bu devirde hımm söyleyin kim normal? Hadi ben itiraf ettim şimdi de siz itiraf edin. Ne nasıl yani etmiyormusunuz, gerek mi yok, kendinizi zaten seviyormusunuz, bütün mutsuzluk nedeniniz sevgiliniz mi, anneniz mi, babanız mı. Ooo yok artık hadi kendinizi sevdiğinizi tekrar söyleyin bana. Hadi ya biraz inandırıcı olun hatta öpün kendinizi. Aaa şimdi de kalkmış bana “git başımdan Cüneyt, bana ne yaptırıyorsun allahaşkına ya? Harbi abi, sen bence önce bir psikologa falan görün” diyorsunuz. “Bence sen normal değilsin abi! Ne öyle kendini sevmekmiş, öpmekmiş, bizim burda yok oğlum böyle kurallar, biz doğuştan kendimizi severiz, biz aslan gibiyiz, öyle kendine dokunmakmış, öpmekmiş tövbe tövbe oğlum sen kusura bakma ama delirmişşsin lan. Cüneyt oğlum harbi seni ağır aklı başında bir adam sanırdık ne öyle kendine sarılmak falan”.

Ya anlamıyorsunuz beni. Şimdi de topluma yönelik yanınız ağır basıyor. Sosyal bir yaratıksınız ya, illa da topluma, 3. şahıslara göre yaşayacaksınız. Onların gözünde ne kadar değerli olursanız, başınız ancak o zaman göklere değer değil mi? “Maşallah oğlum her şeye de soyleyecek papuç gibi dilin var, CÜNEYT SEN BAŞIMIZA BELAMISIN LAN. Bas git lan bas git bir daha da gözükme gözümüze”.

Gitmiyorum işte varmı bir diyeceğiniz sizler kendinize dokunmadan hiç bir yere gitmiyorum kendinizi öpün hadi. “Çattık ya allahım ey güzel allahım sen bize sabır ver. Tamam lan şimdi kendimize sarılacağız ama sonra basıp gideceksin buradan anlaştık mı?”.
Hayır anlaşmadık.
“Neee lan oğlum daha ne istiyorsun bizden?”.
Sonra da kendinizi öpeceksiniz ve canım ben diyeceksiniz.
“Oooff offf ya sabır tamam lan kendimizi öpeceğiz sarılacağız sonra da sen toz olacaksın ona göre. Yoksa istersen biz seni paspas yapalım ne dersin?”
Tamam ya beni yanlış anladınız tamam tamam öpün kendinizi sonra ben basıp gidiyorum söz size. Böyle bir olay her an başıma, başımıza gelebilir. Yinede kendimizi sevmek tarafında ısrarlıyım. Hadi lütfen sizler de bir an önce kendinize dokunun hadi şu anda kendinize sarılarak canım deyin canım seni seviyorum deyin deyin deyin… duyamıyorum biraz daha yüksek sesle, sahici olsun.