Cinsiyet ayrımcılığı, toplumumuzun en büyük problemlerinden biri olup, “kimi zaman erkekler,kimi zaman da bayanlar aleyhine olan; sosyal,ekonomik,siyasal ve benzeri alanlarda uygulanan her türlü negatif yaklaşım ve kısıtlamalar” şeklinde bir tanımlamaya sahip olmasına rağmen, gerek yurdumuzda, gerekse dünyanın büyük bir kısmında “bayanların aleyhine olan her şey” tanımlaması altında insanlığa yutturulmaktadır.
Erkeklerin aleyhine olan ayrımcılıktan ısrarla sözedilmemesinin en büyük nedenleri, hiç şüphesiz ki birtakım korkulardır.Ünlü olsun/olmasın, birçok gazeteciye,yazara,siyasetçiye baktığımız zaman, sadece ama sadece
kadınlardan yana tavır koyduklarını görürüz.Kendilerini bunu yapmak zorunda hissederler çünkü, işlerine gelen budur.Ne zaman kadınlara dalkavukluk yapsalar, arkalarında kendilerini “Vay be; ne kadar sosyal, ne kadar medeni bir insan!…” diye pohpohlayan bir grup -sözde-kadın hakları savunucusu bayanı ve gene çok sayıda KADINPEREST erkeği bulurlar.
Erkeklerin ezildiği pek çok nokta olduğuna inanan ama bu düşüncesini açıkladığı zaman çevresindeki tüm insanlar tarafından kadın düşmanlığıyla,dar kafalılıkla suçlanacağından korkan pek çok erkek var.Fakat, bunların birbirlerinin düşüncelerinden haberi yok.Dolayısıyla,sadece kendilerinin böyle düşündüğünü sanıyorlar.Düşüncelerini rahatlıkla söyleyemiyorlar çünkü, birçok bayanın ve kadınperest erkeğin tepkisini almaktan endişe ediyorlar ve bu ülkede bir bayanla bir erkeğin ters düşmesi durumunda herkesin bayandan yana duracağını biliyorlar ve bir hücum ordusuyla tek başlarına savaşmayı göze alamıyorlar. (Bu da bir tür korkaklıktır belki;ama maddi çıkar için haysiyet satmakla karıştırılmamalıdır.).Ne zaman ki bir erkek çıkıp da erkeklerin ezildiği noktalardan bahsediyor,bu şahıslar hemen cesaretlenip tam gaz destek vermeye başlıyorlar.
Bunların yanında bir de, erkeklerin ezildiği pek çok nokta olduğunu bilen fakat “Erkek hiçbir zaman ezilmez.” düşüncesine kendini zorla inandırmaya çalışarak karizmasını kurtardığını sanan erkekler var. Böyle düşünen erkeklerin acilen yapmaları gereken şey ise ezildiklerini açıkça söylemeye başlayarak ERKEK HAKLARINI SAVUNMAKTIR. Şimdi,sosyal hayatta karşılaştığımız erkekler aleyhine olan ayrımcılıklardan bazı somut örnekler vereyim:
Yıllar önce yaşanmış olan bir gemi faciasının ardından çekilen “Titanic (Titanik)” adlı filmi pek çoğumuz izlemişizdir.Bu film, yaşanmış bir olayı konu almaktadır. Söz konusu gemi bir buzdağına çarpıp batmaya başladıktan sonra geminin kaptanı Captain Smith (Kaptan Smith), aynı anda gemide bulunan ve geminin üretiminden sorumlu olan şahıstan, yolcuların üçte birine bile zor yetecek sayıda kurtarma botunun olduğunu öğreniyor. Deniz suyu sıcaklığının sıfır santigrat derece civarında olduğu da buzdağının varlığından anlaşılmakta ve Kaptan Smith, kurtarma botlarına binemeyenlerin donarak öleceklerini iyi bilmektedir.Böylesine büyük bir gemiye kaptan olarak layık görülmüş olan Kaptan Smith, yolculara gemiyi boşaltma emrini veriyor ve ekliyor: “ÖNCE KADIN VE ÇOCUKLAR!”Tamam, çocuklara öncelik verilmesi son derece mantıklı ve adil bir davranış ama, yüzerek kurtulmanın imkansız olduğu buz gibi denizin ortasında kadınlara tahliye önceliği vermek, ERKEKLERİ SIRF CİNSİYETLERİ YÜZÜNDEN KATLETMEKTİR! Erkeklerin kanatları olsaydı zaten uçarlardı ve eminim ki kurtarabildikleri kadar kadın ve çocuğu da kurtarırlardı.Bu olayın, dünyanın en gelişmiş ülkelerinden biri olan İngiltere’de yaşandığını da göz önünde bulundurarak, yurdumuzda yaşanan sayısız gerçeği gizlemeye çalışmanın yersiz olduğuna hükmedebiliriz (NOT:Titanik faciası ile ilgili bu bilgiler, “New English File-İntermediate” öğrenci ders kitabındaki bir okuma parçasından alınmıştır.).
Geçtiğimiz günlerde bir gazetede, İzmir’in bozuk kaldırımlarıyla ilgili bir habere rastladım.Haberde, bu kaldırımlar, BAYANLARIN AYAKKABILARININ TOPUKLARININ KIRILMASINA YOL AÇTIĞI İÇİN, İzmir Büyükşehir Belediyesi, yazar tarafından eleştiri yağmuruna tutulmuştu.Demek ki bu yazar(lar) yeri geldiğinde koskoca belediyeyi bile topa tutuyorlar. Şimdi dikkat: Bundan birkaç ay öncesinde, İzmir Büyükşehir Belediyesi, Ahmet Piriştina Eğitim Yardım Sandığından, üniversite öğrencilerine burs vermek için başvuru formu düzenlemişti.Formlar dağıtıldı, öğrenciler doldurup teslim ettiler. Sonuçlar açıklandığında, belediyenin web sayfasında (http://www.izmir-bld.gov.tr/burs/burs_sonuc.asp) burs yönetmeliği de yayınlanmıştı.Maddi durumların eşit olması durumunda İLK ÖNCE KIZ ÖĞRENCİLERE, daha sonra üniversite puanı yüksek olanlara öncelik verileceği yazıyordu ,yani,maddi durumu bir kızla aynı olan bir erkek, ÖSS’de bu kıza 30 puan fark atsa bile, bizim medeni(?) belediyemiz kızı itekleye itekleye erkeğin önüne geçiriyor.Bu durum beni şoke etti ve belediyeye bunu düzeltmeleri için mail gönderdim.-Beni, kendileri kadar medeni görmedikleri için olsa gerek- cevap yaz(A)madılar. Ben de, durumu,benim gibi düşünen ustam Sn. Zafer Kılıç’a ilettim.O da, hemen hemen bütün gazete ve TV’lere konuyu aksettirdiyse de, hiçbirinden ses çıkmadı;SES ÇIKAR(A)MADILAR. Ayakkabısının topuğu kırılan kadınları cesurca(?) savunan yazar(LAR)a sesleniyorum: Kadınlar sözkonusu olunca cesurca(?) yazıyorsunuz da, erkeklere gelince mürekkebiniz mi bitiyor?