Bölüm 1
Öncelikle şunu söylemek lazım ki yine bir TRT dizisi olan “Yunus Emre” tasavvuf temelli bir dizi olarak o kadar güzeldi ki sonrasında çekilmiş diğer dizileri bir türlü beğenemez olduk. Hele ki Taptuk Emre’yi oynayan rahmetli Payidar Tüfekçioğlu dizi ilerledikçe Taptuk’u bedenlendirdi resmen ve yüzlerce yıl ötesinden bir Pir’i bize günümüzde izlettirdi desek yeridir. Keza Yunus’u canlandıran Gökhan Atalay da çok başarılıydı. Ardılı dizilerde bir tek “Kuşların Yolculuğu” biraz keyif verdi ama diğer dizilerde o “ruh” yoktu. Zaten işin sırrı da burada: “Yunus Emre” dizisinde “ruh” vardı. Gönüllere dokunuyordu.
Gelelim “Rumi” dizisine. En sonda söyleyeceğimi en başta söyleyeyim: Bu dizinin adı neden “Rumi”? Neden “Diriliş: Anadolu Selçuklu” değil? Çünkü hakkı bu. Sen Moğollar ile Selçuklu politik olaylarını ön plana koyarsan, içine de saray entrikası eklersen, Mevlana’yı da yan karakter olarak eklersen adı anca bu olur. İzleyin diziyi görün: Baycu Noyan, Ömer Atabek, Gıyasettin Keyhusrev, bir de klasik hain vezirli dizi yapmışlar yanına da Mevlana’yı eklemişler. Yani bu bir siyasi tarih dizisi, aman ha feyz alalım beklentisi içinde izlemeyin.
Feyz almak isterseniz açın “La Tahzen”i, “Beri Gel” şiirlerini okuyun Hz. Pir’den… Zaten feyz olarak Bülent İnal bu şiirleri okuyor kostümler içinde o kadar…
Yine “Yunus Emre” dizisinde müzik başlıbaşına alıp götürüyordu. Halen açıp dinleriz öyle bir müzikti. “Rumi”de böyle bir müzik yok. Ney bile yok zaten jenerikte. Matrixvari bir jenerik yapmışlar ki bak o çok güzel işte…
Tarih dizileri seviyorsanız izleyin, güzel. Dönemin tarihi olaylarını izlersiniz, hem Mevlana da var dizide. Ama sakın bir tasavvufi dizi olarak beklemeyin bu diziyi, bir “Yunus Emre” hele hiç beklemeyin.
Not: ilk 9 bölümü izledim de yazdım bu yazıyı. Özellikle 10. Bölümü izlemedim, inşallah yanıltırlar diye. İzledikten sonra yorumumu yazacağım. Bir tarafım üst satırlarda yazdıklarımı yemeyi o kadar istiyor ki… Ne güzel “Rumi” dizisi çekilmiş diyorsun, karşına çıkana bak… 🙁 Yani ilk sezon siyaseti sonrasında Şems ile kavuşumu koyacaklar desen, yok yani… Neyse 10. Bölümü de izleyelim bir…
Bölüm 2
Yazının birinci bölümünde dizinin ilk 9 bölümünü yazmıştım. İçeriden bir ses “10. Bölümü izlemeden yaz” demişti.
“Rumi” dizisi 10. Bölümle başlıyor dostlar.
İlk 9 Bölümü “Kösedağ Savaşı’na Giden Süreç ve Anadolu Selçuklu Nasıl Yıkıldı?” dizisi olarak izleyin, hatta sınava girecek çocuğunuza izletin faydalansın. (Amma yedik diziyi ha.)
Ama 10. Bölümle Şems geliyor Şems. Hem de öyle iyi bir oyuncu seçmişler ki… Dizinin tüm havası değişiyor. Hatta ilk 9 bölümü atla doğrudan 10. Bölümden başla. İnternet’ten de kim kimdir bak, anlarsın konuyu da hayal kırıklığı olmaz.
Ama ama Şems işte… Girdiği yeri yakıyor kavuruyor…
A be dizinin yapım ekibi, madem böyle sahneler çekebiliyordunuz neden 9 bölüm bize eziyet ettiniz.
Anlattır dış ses ile dönemin politik durumunu ilk beş dakikada. Sonrasında gir Şems ile… Mundar etmeden de devam ettir diziyi unutulmaz bir dizi olsun da “Yunus Emre” gibi defalarca izleyelim.
Yani Hz. Pir’i anlatıyorsun 9 bölümde tek anlattığın Moğollar. Yani şimdi bu diziyi al götür ABD’ye Rumi diye yananlar bu ne ya diye izlerler mi acep. 9 bölüm sırf Moğollarla mı harcanır.
2. Sezon beklenir mi beklenir çünkü Şems ile değişti her şey. İnşallah devamı güzel gelir.
Not: Jenerik tekrar tekrar izleyince gerçekten muhteşem. Müzikleri çekici değil belki, ama jenerik öyle ufuk açıcı ki… Ayrıca dizinin senaristleri tasavvufa hakim ya da iyi bir danışmanları var. Özellikle 10. Bölümde güzel noktalar vardı.
Dizideki H.z. Mevlana karakteri, manevi bir rehber imajından çok uzak. Abdülhamid rolünden kurtulamamış.
Seslendirmeler ve çekim ise adeta bir savaş filmi niteliğinde olmuş.
Görmek istediğimiz dizi bu değil. Dizi H.z. Mevlana yı anlatmıyor ve olması gereken amacından çok uzak.
Keşke biraz Yunus Emre dizisinden örnek alsalardı.