Ben kadınlarla tanıştığımdan beri onların gelgitli ruh hallerini bir türlü anlayamadım. Bilakis bir süre sonra şikayet edip yakınmaya hatta dalga geçmeye başladım bu durumdan. Tıpkı anlamadığı her şeyle dalga geçerek onu güçsüzleştirmeye çalışıp böylece kendini güçlü hissetmeyi sürdürmeye çalışan her orta boy erkeğin yaptığı gibi…
Ama gel gör ki şimdi fark ediyorum ki şikayet ettiğim, aslında dişil enerjinin doğal salınımıymış. Doğası buymuş dişilin. Bu hem bedenli olarak dışımdaki kadınlarda hem de içimdeki dişil için geçerliymiş.
Ayrıca dişil, sevilebilmek demekmiş. Dişilin varlığı sevgi üzerineymiş ve bedenli dişiler bir erkeğin sevebilme kapasitesini görebilme adına onu sürekli test ederlermiş. Benim yakınıp durduğum şey aslında bir kadının bana sunabileceği en büyük armağanmış da ben bugüne kadar anlamamışım bunu…
Dişil, hiçliktir, kaynaktır o. Varoluş ondan doğar, o saf sevgidir. Sevgisinden elifi doğurmuş nokta, Rahman’a can vermiş Rahim’dir o…
Ve sen sevgili Erkek Kardeşim. Sabah sabah sevgilinin “kapris” olduğuna kanaat getirdiğin veya “anlamıyorum dün her şey harika iken bugün niye böylesin” diye bağırma eşiğine geldiğin bir hal içindeysen bil ki günlük sınavındasın. Karşındaki kadın senin sevebilme kapasiteni test ediyor. Eğer onu seviyorsan git sarıl ona, anlamaya falan da çalışma, sadece ona onu sevdiğini hissettir. Bak her şey nasıl değişiyor. Ama ertesi gün yeni bir sınav seni bekliyor bil. Çünkü sen en büyük gücünü keşfediyorsun bu sayede: Varlığının özünde bulunan sonsuz sevgiyi…
Ve böylece ulaşabileceksin erilin de ne olduğunun gerçek anlamına… 😉
Benim bugüne kadar sevebilme kapasitemi test etmiş ve bana sevmeyi öğretmiş tüm kadınlara sonsuz şükranlarımla…