Bir ağabeyim vardı, rahmetli oldu.
Bana “sen çok çapkınsın” derdi.
Ben de ona “asıl sen çapkınsın, ben değilim” derdim.

Çapkınlık bir ruh hali.
İlgi çekmek ve beğenilmek arzusu.
Ve aslında, cinsel yönelimlerle alakası da yok, skor merakı da yok, her iki ve aradaki cinsel yönelimlerinden de beslenir.

Çapkınlıkta, sonuç odağı olmaz, sadece süreçteki aşamalar önemlidir.
Çapkınlar, basamaklar, ya da katlar arasındaki merdiven boşluklarındaki soluklanmalardan beslenir.
İnsanları keşfetmek, sonra ele geçirmek, sonra kontrol etmek çabaları vardır.
Herkes her zaman size hayran olmalıdır.
Biraz aslan burcu, biraz koç, biraz da ikizler…

Ailemde benden önceki nesildeki bütün erkekler çapkındı, üstelik başarılı çapkınlardı.
İspanyolca şarkı da söylerlerdi, kadınların gözlerine bakarak, Atilla İlhan şiirleri de okurlardı, ki, kendi şiirlerini okumuşlukları da var.
Bir mekana girdiklerindeki özgüven, erkeklerin de kadınların da ilgisini çekerdi.
Ama hepsi bunun için, gayretteydiler.

İşte çapkının sırrı bu.
Çapkın, ilgi çekmek için gayrettedir.
Etkilemek için çaba gösterir.
Oysa bazılarının buna ihtiyacı yoktur.

İhtiyacı olmayanların ortak özelliği, arzu ettikleri cinsten bir partnere verebileceklerine tam güvenmeleri, ve evet, bu gerçek özgüven, ve karşılaştırılma korkusundan özgürleşmiş bir ruh halidir.
Ve buna ilaveten, başka insanların buna şahit olmasına ihtiyaç duymamaları da çok önemli bir nüans.

Birileri onlar hakkında olumlu konuşsun filan, umurlarında olmaz, hatta konuşmamaları daha bile iyidir.
Diğer taraftan olumsuz konuşmalardan da korkmazlar, ayrıca, selfie pozları yerine, resim çekilmeyen özel anlara odaklanırlar.

Bana çapkınsın diyen ağabeyim, harika bir mimar ve hocaydı.
Çok erken göçtü.
Gittiğinde, babam, amcam ve onlar gibi çok saydığım bütün çapkınlar gibi, çapkın görüntüsü verme çabasından yorulduğunu düşünmüştüm.
Oysa, bana çapkın derken bir övgüde bulunduğundan emindi, ve ben de, onun ve onların, eril toplum normlarının kurbanı olduğundan emindim.

Elbette insan monogam değil.
Elbette bütün insanlar beğenilmekten de beslenir.
Ama beğenilmek için yaşamak, beğenilmek için rol yapmak, beğenilmek için başkası gibi görünmek üzücü.
Hele hele, sadece kendileri olarak çok beğenilebilecek insanların bunu seçmesi, trajik.

O ağabeyime devamında dedim ki, “eğer aktifsen çapkınsın, bu reklam gibi, kendini pazarlamak gibi, insanları kollarından tutup içeri çekmek gibi bir tellallık.”
“Yok, eğer pasifsen, kapı açık ama sen içerideysen, konuşmadığın gibi, bir de özellikle ketumsan, buna rağmen insanlar sana ulaşmaya çalışıyorsa, o zaman çapkın olan sen değilsin, onlar çapkın.”

Gerçek bir çapkın olduğu için, kısık kahkahalar atardı.
Onlardan birini attı, ve dedi ki, “tamam, çapkın olan benim, ama senden öğreneceklerim var”.
Ben de her cinsel yönelimden bir çok çapkının olduğu o ortamda dedim ki, “hayat çapkın olmak için kısa, ama geniş. Tadını çıkaralım.”

Skor, çentik, sayılar, ya da insanların alkışları önemsiz.
Bunlar özgüvensizlerin başka insanları fethetmek ya da kontrol etmek gibi gereksiz işleri, sonuçsuz ve anlamsız patinajlar.
Ama eğer ketum ve suskunken, sizi yine de merak ediyorlarsa, bu sizin çapkınlığınız değil.
Onlar sizi kontrol edebileceklerini düşünen çapkınlar.

Ailem dahil, o ağabeyim dahil, bütün çapkınlara çok saygım var, keşke hayatlarını daha kolay yaşasaydılar…
Nur içinde yatsınlar, çok sevdiğim ve çapkınlıklarına hayran olduğum bir sürü kadın ve erkek tanıdım.

İlgi çekmek güzel, ama çabasız ilgi görmek daha da güzel…
Bir gün zihinler birleşecek, ve herkes karşısındakinin ne düşündüğünü bilecek.
O gün, çapkınlık için yaşayıp, ilgi görmek için başkası olanlar üzülecek.
Kendisi olarak ilgi görenler için durum değişmeyecek.

Yaşayan bir sürü çapkın da tanıdım.
Hepsine çok saygım da var.
Ama mesele zihinlerde değil, ruhlarda.

Rollere gerek yok, ruhların seçtiği ruhlar olabilmek için, zihinleri arındırmakta buluşalım…

Ali Korkut Keskiner