İlk olarak Yi Jin Jing (YJJ) ile nasıl tanıştığımı anlatarak başlamak istiyorum. Çünkü eğitmeni olma isteğim daha ilk dersten yeşerdi YJJ’in. İbrahim ile konuşmalarımızda bana tavsiye ettiği üç eğitimden biriydi. Diğerlerinin ikisine de gittim ama YJJ bir türlü nasip olmamıştı. Tam ne olduğunu da anlamamıştım. Tek farkında olduğum ruh ve zihne verdiğim önemi bedenime o kadar vermediğimdi ve bedensel bir çalışma olması bana iyi gelecekti. 2011’den beri değişik yoga türleri deniyordum. Ama hiç biri beni YJJ kadar etkilemedi ve hiçbiri “Evet ben bunun eğitmeni olmalıyım dedirtmedi.” Neyse sonunda bir ağustos ayında tarihleri denk getirebildim ve YJJ eğitimine gittim. Tüm hafta sonunu kapsayan bir çalışma. Müthiş eğlenceli bir o kadar da öğretici geçiyor. Biraz sohbet, biraz ders, biraz hareketleri öğrenme şeklinde ilerliyoruz. Daha ilk hareketten çok sevmiştim ve içimde bir şeylerin kıpırdanmaya başladığını hissettim. Aklımdan bin bir soru geçiyordu. Acaba Azad Hoca asistan alıyor mudur? İlk dersten sorarsam saçma mı olur? Derken hangi hareket hatırlamıyorum bir harekette Azad Hoca biz ayaktayken anlatım yapıyordu. Ben de sınıf ortamlarında çok anlatım olduğunda aura görme çalışması yapmayı çok severim. Konserlerde falan da yaparım. Onu yapıyordum. Birden Azad Hoca’nın az yanında altından bir adam gördüm. Beni tanıyanlar bilir ben bırakın gözü açık, gözü kapalı bile vizyon göremem ve bir anlık da değildi zaten. Azad Hoca’nın boylarında, Oscar Ödül Törenlerinde verilen gibi ama tek farkı örümcek adam gibi çizgiler var üstünde. Öyle birkaç saniye de değil. Epey bir izledim onu. Sonra gözlerimi kapatıp tekrar açınca yok oldu. Dedim bu da aklımdan geçen sorulara bir cevap olsa gerek. Nitekim bizim eğitimden kısa bir süre sonra Azad Hoca ilk eğitmenlik eğitimini açacağını duyurdu. Senelerdir YJJ eğitimleri veriyor olmasına rağmen ilk defa eğitmenlik eğitimi açmaya karar verdi artık ne kadar gönülden istediysem ?
Hemen atladım tabii. O süreçte iki haftada bir zaten hafta sonlarım başka bir eğitimdeki sorumluluğumla dolu olmasına rağmen. Dedim tarihler uyarsa ben çok istiyorum. Azad Hoca da sağ olsun uydururuz dedi ? Eğitim tarihimden itibaren her gün kesintisiz yaptım YJJ’yi. Öyle ki küçücük otel odalarından tutun kısıtlı zamanlara kadar. Ağustos’tan Mayıs’a kadar yapmadığım toplam gün sayısı bir elin parmaklarını geçmez. Öyle bir sevdim, öyle bir inandım. Derken ilk eğitmenlik eğitimimiz yaklaşırken ben bir grip ol. Ama öyle böyle değil ayağa zor kalkıyorum. Ama o tarih de sırf bana öyle uyuyor diye seçilmiş. Annem diyor kızım gitme ben diyorum gitmem lazım ? O halde gittim eğitime ve hareketlere geçtiğimizde bir süre sonra gözlerim karardı bayılacak gibi oldum. Azad Hoca bu süreçlerin normal olduğunu söyledi hep. Bunları niye anlatıyorum? Bu tip bir yola çıktığınızda her şey güllük gülistanlık olmuyor. Önünüze engeller çıkıyor, bir nevi testten geçiyorsunuz aslında. Ben burada sadece birini anlattım. Eğitmenlik boyunca bunun gibi daha neler oldu. O yüzden inanmak, gerçekten istemek, eskilerin tabiri ile baş koymak çok önemli. Bu arada ilk eğitmenlik eğitiminde de vizyon olarak bizim YJJ eğitimi afişindeki adamları gördüm? O günden önce hayatımda sadece bir defa o da gözlerim kapalıyken vizyon görmüştüm ve o günden beri de bir daha görmedim zaten.
Neyse konumuza geri dönersek peki neden bu kadar çok istedim eğitmeni olmayı? Eğitmenlik zaten hayat misyonum gibi gördüğüm bir şey. En sevdiğim şey bilgiyi almak ve paylaşmak. Ama o kadar senedir yoga yapmama rağmen mesela yogada hiç böyle bir istek gelmemişti bana. Belki zamanı değildi; belki de YJJ’de başka bir şey vardı beni çeken. İlk başlarda en çok hoşuma giden pratik oluşuydu. Hiçbir özel yere, araca, kıyafete ihtiyacınız yok. Hareketlerin neredeyse hepsi ayakta zaten. 12 hareketten oluşuyor ve tek yapmanız gereken onları sırayla yapmak. Farklı kombinasyonları, varyasyonları vs yok. Buna rağmen faydaları saymakla bitmiyor. Örneğin yogada her meridyen için farklı hareket kombinasyonları varken YJJ’de bu 12 hareket ile her meridyeni hatta her kası çalıştırmış oluyorsunuz. Benim gibi bedensel olarak tembel olan biri için ideal bir çözüm ? Günde alacağı süre de yine yogadan daha az. Yanlış anlama olmasın yoga ile kıyaslamamın tek sebebi YJJ’den sonra en çok yogada deneyimimin olması. Yoksa her hangi bir öğretinin diğerinden daha iyi olduğunu savunmuyorum. Sadece benim neden YJJ’i seçtiğimi anlatmaya çalışıyorum.
Eğitmenlik konusuna gelince Azad Hoca’nın hep hatırlattığı bir şey vardır. “Bilginin fazlası da yüktür bilgi açgözlüsü olmayın” diye. Bence kullanmayacağınız ve paylaşmayacağınız hiçbir bilginin değeri yok. Ayaklı kütüphane gibi olsam ama bu bilgileri paylaşmasam zaten hepsini kullanmaya ömrüm yetmez. O zaman faydası ne olacak ki öğrenmenin? O yüzden bildiğim her şeyi elimden geldiğince paylaşmaya çalışırım. Son zamanlarda karar verdiğim başka bir konu da yeni öğreneceğim bilgilerin sadece kadim bilgiler olması. Artık o kadar çok bilgi kirliliği var ki binlerce yıldır kabul görmüş, deneyimlenmiş, ilk günkü gibi korunmuş bilgiler çekiyor beni sadece. Yoga da YJJ de böyle.
Genel olarak neden eğitmen olmak istiyorum peki? İnandığım ve faydalı olduğunu bildiğim bilgileri paylaşmak bana haz veriyor. Özellikle de insanların bu bilgileri kullandığını ve bu bilgilerden faydalandığını görmek, onlarda ufak da olsa bir değişime, bir gelişime, bir farkındalığa, bir mutluluğa aracı olmak kadar güzel bir şey yok bence bu dünyada. Bensiz de eğer zamanları geldiyse bu bilgiye ulaşacaklarını biliyorum, ben sadece bir aracıyım. Ama bu aracı olma işi yine de hoşuma gidiyor. Daha da güzeli öğretirken öğrenmek. Bunu ilk keşfettiğimde çok hoşuma gitmişti. Eğitmen olduğunuzda gerek gelen sorularla gerek daha nasıl anlaşılır anlatabilirim çabasıyla bilgiyi daha derinlemesine içselleştirme fırsatınız oluyor. Zaten içselleştirilmemiş bilgiyi paylaşmak tam eğitmenlik değil bence. Papağan gibi ezbere konuşarak yapılan bir eğitimden çok bir fayda sağlanabileceğine inanmıyorum. O yüzden eğitmenliği en çok da bana öğrettikleri için seviyorum.
Özden ile yaptığımız ilk eğitimin mesela bana kattıklarını evde 1 yıl pratik yapsam kazanabilir miydim bilmiyorum ? Kendi başına eğitim vermek de çok öğretici, biriyle vermenin de öğrettikleri bambaşka. Yani kısaca söylemek gerekirse eğitmeyi de çıktığım yolda bir kolaylaştırıcı olarak görüyorum. Daha hızlı yol almamı sağlıyor sanki. Aynı zamanda da yol arkadaşlarıma kendimce bir fayda sağlamış oluyorum. Belki kendi başlarına da ulaşabilecekleri bilgiyi daha hızlı edinmelerini sağlıyorum. Eğitim vermek benim ilerlememi nasıl hızlandırıyorsa ben de yol arkadaşlarımın daha hızlı ilerlemesine vesile olmuş oluyorum. Ben bilgimi paylaşırken aynı zamanda onlardan da bilgi alıyorum. Aslında hepimiz hem eğitmen hem de öğrenciyiz. Bir öğretinin eğitmeni olmanın tek farkı kadim bir bilgiyi belli kurallar ve kalıp içinde sunmaya çalışmak. Öğretiye sadık kalmak, saygı duymak, değerini bilmek ama sahiplenmemek. Bensiz de o bir yolunu bulur zaten. Beni seçtiği için gurur duyuyorum ve şükrediyorum ?
Benim bugün 3.güm yjj de ve ilk yaptığım andan beri aynı duygular bende de yeşerdi Çok güzel bir yazı olmuş.