Hayata tekrar ve tekrar tutunmak için bakıyorsun her yere. Göğe, yere ve ağızlardan çıkan sözlere. Umut arıyorsun, geleceğe dair.
Her şey çok güzel olabilir evet ama senin bu güzelliği görmen için bakış açını değiştirmen lazım. Çünkü sana hep kötü olanlar gösterildi. Sorunlarına odaklan. Sorunlarını hemen çöz.
Düzeltmelisin. Düzene gir. Hallet. Koştur. Yapmalısın. Kötü olacak yapmazsan. Hep dinledin. İnsanlık olarak kaygı yayıldıkça yayıldı. Aman! Dikkat! Hep bir kontrol halinde yaşamayı öğrendik. Paranoya. Stres. Depresyon. Anksiyete.
Geleceğin, geleceği bile belli değilken, bizlere gelecek kaygısı yüklendi. Bunu taşırken öyle alıştık ki, yük olduğunu bile fark etmedik. Çünkü herkes mutluydu. Herkes gülüyordu. Herkes başarılıydı. Büyük bir yalanın ortasında mutsuz ve işe yaramayan bir tek biz varmışız gibi.
Sosyal medyayla birlikte bu katlandı. Ne kadar mutlu görünüyorlardı. Biz nerede hata yapıyorduk. Ne kadar mutsuzlardı, yakın hissettik. Başkalarının hayatlarından giysiler giydirdiler üstümüze. Büyük geldi üzüldük, küçük geldi üzüldük. Hiç kendi giysimizi dikmeyi düşünmedik.
Çünkü hayatımız boyunca ‘sen yapamazsın, sen edemezsin, o senin işin değil, sen ne anlarsın, yok, sana yakışmadı’ gibi cümlelere inandık. Yaparsınız arkadaşlar. Öyle bir yaparsınız ki, herkes size saygı duyar. Öyle bir yaşarsınız ki, kuş bile kıskanır özgürlüğünüzü.
Bunun için hayatınız boyunca duyduğunuz o cümleleri iade edip, size giydirilen giysileri çöpe atıp, KENDİNİZ olmaya başlamalısınız. Çünkü sizi en çok siz özlediniz. Size en çok, sizin ihtiyacınız var. Çünkü size ‘kendiniz’ unutturuldunuz. Ben neyim, amacım ne. Neredeyim.
Tam olarak durduğunuz yerde, tam olarak bu ‘an’dasınız. Ne geçmişte, ne gelecekte. Durun ve kendinizle barışın. Kimseye ihtiyacınız yok.