Geçtiğimiz günlerde gazetelerde okuduğumuz bir haber, mediasyon ve mediatör kavramlarının hayatımıza girmek üzere olduğunu müjdeliyordu bizlere. Habere göre, Adalet Bakanlığı, iş yükü altında ezilen mahkemeleri rahatlatmak için ‘arabuluculuk’ sistemini başlatıyordu ve “mediatör” adını alacak arabulucular, boşanmalardan komşu anlaşmazlıklarına, alacak-verecek uyuşmazlıklarından arazi sorunlarına kadar her konuda tarafları uzlaştırarak mahkemeye gitmelerini engellemeye çalışacaktı. Peki ama kimdi bu mediatörler ve nasıl bir yöntem uyguluyorlardı ki Adalet Bakanlığı bile onlara bu kadar güveniyordu? Bu soruları, Türk Mediatörler Derneği Başkanı Deniz Kite’ye sorduk ve çok yakında daha da sık duyacağınız “mediasyon” hakkında sizleri bilgilendirmek istedik.

HÇ: Deniz Hanım, mediasyon, çoğumuz için -haliyle- yeni bir kavram. Hatta ben ilk duyduğumda “meditasyon” olarak algılamıştım. Bize biraz açıklar mısınız, nedir bu mediasyon?

DK: Yalnızca siz değilsiniz meditasyon olarak algılayan. Kelimeyi ilk duyanların çoğundan bu tepkiyi aldık, ama tabii ki bunlar birbirlerinden farklı kavramlar. Mediasyon, çatışma yaşayan taraflara, tarafsız bir üçüncü kişinin, yaşanan sorunların herkesin ortak paydasında buluşacak şekilde sonuçlanması için arabuluculuk yapması olarak tanımlanıyor sözlük anlamıyla.  

HÇ: Yani benim bir sorunum varsa, size geliyorum ve siz de o sorunu çözüyorsunuz, öyle mi?

DK: Herşeyden önce siz ve soruna taraf olan kişiler arasında mediasyon süreci yürütülür. Yani, sizin çözemediğiniz bir sorununuz varsa ve o soruna taraf olan diğer kişi de sürece katılmayı kabul ederse mediasyon çalışması yürütülebilir. Çünkü bu, gönüllü ve tarafların tamamının katılımıyla gerçekleşebilen bir süreçtir. Diyelim ki, işyerinde bölümler arasında sürekli görünmeyen çatışma ve performans düşüklüğü var. Şirket yöneticisi bizi arar, genel olarak sorunu tarif eder ve bir görüşme talep eder. Sonra, sorunları olan bölümler arasında grup mediasyonu yürütülür. Çatışma konuları belirlenir ve sorunların çözümü için grup içinde alternatifler üretilir. Sonunda herkesin kabul ettiği koşullar onaylanır.

HÇ: Peki mediasyon hangi durumlarda kullanılabilir?

DK: Aslında çatışmanın olduğu her alanda mediasyon da vardır. Mesela aile mediasyonu, genel olarak boşanmak isteyen eşler arasında uygulanırken; okul mediasyonu, okullardaki şiddeti engellemeye yönelik olarak veli-okul-öğrenci üçgeni arasında oluşabilecek çatışmaların engellenmesi konularında kullanılmaktadır. Ticari mediasyon da şirketlerarası anlaşmalardan, ortaklıklardan doğabilecek sorunların çözümlenmesinde tercih edilir.

HÇ: Verdiğiniz örneklerden yola çıkarsak, diyelim ben eşimle boşanmak istiyorum; mediatörün bize ne gibi bir katkısı olabilir?

DK: Öncelikle şunun altını çizmem gerekir ki her ne sorunla gelirseniz gelin, mediasyon gizli tutulan bir faaliyettir ve bu da tercih edilme sebeplerinden biridir. Sorunuzdan yola çıkarsak, siz boşanmak istiyorsunuz ama aile ilişkilerinizin de gizli kalmasını istiyorsunuz, bu durumda boşanma müzakerelerinizi mediasyon ile gerçekleştirip, sonucu mahkemede onaylatabilirsiniz.

HÇ: Yani sadece mediatörle olan ilişkimiz gizli kalmıyor, ilişkilerimize dair gizlemek istediklerimiz de gizli kalıyor mediasyon sayesinde, öyle değil mi?

DK: Aynen öyle, ayrıca mediasyon, mahkemelerden çok daha hızlı ve ucuzdur. Çünkü taraflar mediasyon seanslarının tarihine kendileri karar verirler ve masrafta mahkemelerdeki kadar fazla olmaz, sadece mediatörün ücretinden ibarettir.

HÇ: Ben hakimin karşına çıkıp, biz mediatör yardımıyla anlaştık, bizi hızla boşayabilirsiniz mi diyeceğim. Kafam karıştı biraz. Mahkemelerin mediasyona tavrı veya kabullenişi ne durumda ki? Ben hakime mediatör yoluyla anlaştık dersem, o da bana “Mediatör mü, o da kim?” diye sorar mı?

DK: Öncelikle, eşler mediasyon ile anlaşırlar ve boşanmayı başlatırlarsa, hakim bu kararı kabul etmek durumundadır. Hakime mediatörle karar verdik denmesine gerek yok, çünkü süreç sonunda taraflar ortak karar alıyor. Bununla birlikte, mahkemeye gelen bir dava, mahkeme dışında mediasyon ile sürdürülebilir. Bu durumda da, mediasyon sonunda çıkan kararı hakim kabul eder. Çünkü karar tarafların ortak kararıdır. Ancak kararların hukuka aykırı olmaması gerekir. Aslına bakarsanız, sorunlar zaten mahkeme de çözümlenmiyor ki. Mahkeme kazan-kaybet anlayışıyla karar veriyor. Yani kanunda yer alan maddelere ve tarafların sundukları delillere göre biri kazanıyor ve diğeri kaybediyor. Kaç boşanma davasında hakim taraflara duygularını soruyor? Oysa, yakın ilişkilerde sorun çoğunlukla duygusal boyuttadır. Mediasyonla, kazan-kazan anlayışıyla sorunları çözmüş oluyorsunuz. O sebeple de, mediasyonla çözümlenen davalar, mahkeme kararlarına göre çok daha başarılı.

HÇ: Şu anda Türkiye’de mediasyona bakış ve rağbet ne durumda? Adalet Bakanlığı, mediatörlük sistemini başlatıyor haberini okuduk en son. Konunun direk muhattabı olarak, siz durumu bize özetler misiniz?

DK: Ülkemizde, 2001 yılından beri avukatların mediatörluk yapmaları mümkün, ancak bu eğitimi verecek bir kurum yoktu. Bu alanda Türkiye’de eğitim ve hizmet veren ilk firmayı ben kurdum. Ankara Barosu Alternatif Çatışma Çözüm Merkezi için hazırladığımız beş günlük eğitim programı, şu anda Türkiye’deki avukatların mediasyon eğitimi almalarına yönelik en profesyonel program. Adalet Bakanlığın son açıklamasına göre, mediatörlük herhangi meslek grubunun tekelinde olmadan, üniversite mezunu olan ancak mediasyon eğitimi almış kişilerce yapılabilecek. Birkaç istisna dışında, dünyadaki uygulama da bu yönde.

HÇ: Diyelim ben üniversiteden yeni mezun olmuş bir gencim ve hazır bu konuda gelişmeler yaşanırken kendime mediatörlüğü meslek olarak seçebilir miyim? Yoksa yerine getirmem gereken kriterler var mı?

DK: Bizim eğitimlerimize kabul etmek için aradığımız ön koşullar var. Bunlar aslında Avrupa’da ve diğer Batılı ülkelerde kabul edilmiş standartlar: En az 28 yaşında olmak, lisans eğitimi ve en az dört sene profesyonel deneyime sahip olmak ilk ön koşullar. Sonra birebir yaptığımız görüşmelerde aradığımız başka özellikler var; genel olarak iletişim ve müzakereye yatkın olmak, önyargısız olmak, sistematik düşünce yeteneği, öğrenme isteği, vs. Üzerinde özellikle durmak istediğim bir konu var. Her mediatörün uzmanlık alanları vardır, tıpkı doktorlar gibi. Yani genel olarak aile mediasyonu konusundaçalışan bir mediatör, ticari mediasyonda çalışmaz. Ticari mediasyonun dinamikleri, aile mediasyonundan çok daha farklıdır. Süreç teknik olarak aynı olmakla birlikte, her alanın kendi sorunları, koşulları, hukuku, vs birbirinden çok farklıdır. O sebeple, her mediasyonu yapabilirim diyenlerden uzak durmak gerekir.

HÇ: Sizin mediatör olarak uzmanlık alanınız nedir?

DK: Ben, ticari, işyeri ve kültürlerarası-uluslararası mediasyon üzerine çalışıyorum. Bu alanları seçmemdeki en önemli sebep de yirmi senedir uluslararası ticaret hayatının içinde olmam. Bugüne kadar, bin saatin üzerinde mediasyon yürüttüm. Yaptığım işi gerçekten çok seviyorum. Size sorunlar arasında bocalamış insanlar geliyor ve onların hayatına dokunmaya başladığınız andan itibaren, bakış açıları değişiyor. Çoğu zaman ilk seasın sonunda asık suratla gelenlerin rahat ve mutlu ifadelerle yanımdan ayrıldıklarına tanık olmuşumdur.

HÇ: Umarım Adalet Bakanlığı’nın başlatacağı bu uygulama sayesinde, o mutlu ifadeli yüzlerden daha fazla görebiliriz ve kilitlenen noktaları açmak için mahkemeye gitmek dışında seçeneklerimiz olduğunu da öğrenmiş oluruz. Verdiğiniz bilgiler için çok teşekkür ederim.

DK: Ben de bana mediasyonu anlatma fırsatı verdiğiniz için çok teşekkür ederim.

Hasan 'Sonsuz' Çeliktaş

18 Kasım 1976'da Mersin'de doğdu. Toros Koleji'ni bitirdikten sonra Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi Halkla İlişkiler ve Tanıtım Bölümü'ne girdi. Fakültesini çok sevdiğinden mezuniyeti sonrasında oradan ayrılamadı ve asistan kadrosunda eğitim hayatına devam etti. 2005'te ise İzmir'e yerleşti. 2001 yılında "Sonsuzlukotesi" mail grubunu kurmasıyla başlayan yazarlık hayatı, önce 2002'de sonsuzlukotesi.com'u, daha sonra da 2004'de derKi.com'u kurmasıyla devam etti. Bir yandan da Cosmopolitan, Esquire, Yeni Aktüel, Zodiac, Akşam Brunch gibi dergilerde ve Akşam Gazetesi'nde serbest yazar olarak yazıları yayınlandı. 2011'de ise Anadolu topraklarından doğup Amazon.com'da yayınlanan ilk Türk Spiritüel dergisi "The Wise"ı oluşturdu. Halen yazmaya devam ediyor. Duru Sonsuz ile Özün Dünya'nın babası sıfatıyla onlara rehberlik yapmaya çalışıyor...