(Netflix’in “Zeytin Ağacı” dizisiyle ve “Aile Dizimi” ile ilgili  yazdığım yazıları sizinle paylaşmak istiyorum. 3 Bölüm olarak okuyacaksınız yazıyı. Sosyal medyada 3 gün üstüste yazdığım yazılardır.) 

Bölüm 1 (Dizinin ilk bölümünün ardından)

Öncelikle şunu söyleyeyim ki aile dizimi veya sergisi tekniği, Yaradan’ın bizlere büyük bir hediyesi.

Ruhu şad olsun Bert Hellinger ile sunulmuş Batıya. Zulu kabilesi ile geçirdiği vakitler sonrası Hellinger, orada gördükleri ile Batılı teknikleri birleştirip bu tekniği oluşturuyor.

Bilenler zaten yıllardır faydalanıyor. Hayatınızda muazzam şifalanma yaratabilen enfes bir çalışmadır.

Ayrıca hayatınızda izleyebileceğiniz en fantastik tiyatro sahnesidir, çünkü dizilimde olan insanların nasıl o kişiliklere büründüklerine ve nasıl bir senaryo canlandırdıkları aklınızı başınızdan alır.

Zaten ilk kez görenler veya şüpheciler, önceden çalışılmış zannederler. Ama bunun mümkünatı yoktur. (Hatta zamanında fotoğraf atölyemizin yanında bir salonda yapıyorduk dizimi de atölyedeki arkadaşlar, hafif de dalga geçmek için tribün yapmışlardı da az sonra birer birer alana girdikçe yaşadıklarına inanamamışlardı.)

Hele ki yetkin bir dizilimci ile nasıl senaryolara ve sonrasında gelen şifaya şahit olabileceğinize inanamazsınız. İnandıktan sonra da bırakamazsınız. Zaten izlediğiniz de tiyatro değil, yaşanmışlıktır. Oradaki kimse de oyuncu değildir.

Kısaca aile dizimi için sana şükürler olsun Rabbim ve vesilene sağlık Hellinger…

Gelelim diziye. İlk bölümünü izledim ve devamını izledikten sonra diziyle ilgili tam yorumumu yapacağım.

Bir kere Tuba Büyüküstün’ü yorgun gördüm. Belki karakteri sebebiyle mi bilmiyorum ama yani proje gelmiş oynayalım modunda idi. Bu sebeple Seda Bakan’a daha fazla yük binmiş gibiydi. Yani koşmayan starın yanında orta sahayı toplamaya çalışan oyuncu gibiydi Seda.

Dizimci rolünde Fırat Tanış’ı görünce dedim ki aha ne güzel olmuş. Türkiye’nin en iyi oyuncularından birisi bu rolde. Fakat ilk bölümde “Ulan aldık bu işi de ne bu ya” düşüncesi vardı sanki kafasında. Benim tanıdığım aile dizimcileri öyle hızlı hızlı geçiştirmez çünkü. Derin dokunuşlar yaparlar. Burada uzaktan eğitimle aile dizimi almış dizimci gibiydi Fırat.

Yalnız dizim sahnelerinde geçmiş ile bağlantı kurma kısmı çok güzeldi. O kısma bayıldım. Aynen de böyle işte dedim.

Ayvalık ise zaten çok güzel fon olmuş…

Artık kalanı tamamlayınca diziyi…


Bölüm 2: Aile Dizimiyle ilgili

Elbette “Zeytin Ağacı”nın etkisiyle dünden beri özelden mesaj yağıyor. “Önerebileceğiniz aile dizimi yapan birileri var mı?” sorusu eşliğinde.

Simdi öncelikle bu dizi bir yandan aile dizimini geniş bir kitleye tanıtıyor. Bununla birlikte bir de olumsuz yanı var ki bu tanıtımın, şimdi artan taleple birlikte burada bir ticari pazar oluşacak ve birçok yetkisiz yetersiz sadece rüzgardan faydalanmak isteyen kişiler de türeyecek. Bu da nice çalışmada karşılaştığımız üzere gerçekten çok değerli ve kadim geleneklere dayanan bir öğretiyi “hafif” veya sadece “derdime çare” olarak algılanıp peşine düşülmesine sebep olabilecek.

Mesela Reiki dediğimizde artık “Aman canım Reikisi mi kaldı. Ne teknikler ne enerjiler var.” Küçümsemeleri eşliğinde bakılıyor bu kadim öğretiye.

Ha şunu söyleyeyim ki böyle algılanması o yolun kadimliğine ve de değerine gölge düşürmez. O yolun hakkını verenler ve öğretilerine bağlı kalanlar yollarına ve eğitimlerine devam ederler. Fakat gerçekten o yola ihtiyaç duyanlar, bunca gürültü içinde kazaya uğrayabilirler. Olmadık insanlara gidip inisiyasyon adı altında garip şeylerle karşılaşabilirler. Yolları uzar ki şahit olunuyor böyle deneyimlere…

Evet eninde sonunda o yolu bulurlar, bu kaderdir. Ama o yolu 1000 senede de bulabilirler, bu da kazadır. Bu alemde kaza diye bir şey vardır ve o kazaları “hayırlısı böyleymiş belki de” diyerek kendinizi rahatlatırsınız da yolunuzu daha da uzatabilirsiniz.

Hep altını çizerek söylüyoruz: Enerji işleri şakaya gelmez. Yetkin bir elde değilseniz çarpılabilirsiniz, net

“Ama şimdi niye korkuyu sokuyorsun kiiii…” Korkun! Korkun ki o korku sizi korusun. Bu yolun temel düsturudur: “Her hıyarım var diyene tuzla koşma.” Bu kadar net.

Araştır, incele, geçmişine bak, çevresine bak, öğrencilerine bak, varsa önceden gitmişleri dinle. Öyle at adımını…

Konu “Aile dizimi” ise mesela. Bu ülkede doğrudan Bert Hellinger’den eğitim almış isimler var. Keza kendisiyle hiç tanışmadım ve çalışmadım ama Mehmet Zararsızoğlu bildiğim kadarıyla adabıyla öğrenci yetiştiriyor.

Ben 2016’da üstadım Fatma Meryem Suna ile kavuşana kadar nice güzel isim ile çok güzel teknikler çalıştım. Teknikler yolu açmaları ve temizlemeleri açısından çok faydalı oldu. Ama ihtiyacım olan “yol”umu bulmaktı, o da Meryem Hoca ile birlikte geldi çok şükür.

Fakat o noktaya kadar aile dizimi bana çok katkıda bulunan bir çalışmaydı. Halise Baydar ile, Zeynep Sevil ile, Mine Dural ile çalıştım. Her birinin yolu yöntemi kendine has ve değerliydi.

Sonrasında da Halise Baydar ile dizimler yaptık, bunların bazılarını ben organize ettim hatta. Nice katkısı oldu o yılların.

Meryem Hoca ile “yol”a girince artık yalnızca onunla yürümeye devam ettim. Zaten ondan aldıklarım bile fazla fazla geliyordu. Keza aile dizimi yolculuğumuzda her daim bize eşlik eden bir teknik oldu ve olmaya da devam ediyor. (Meryem Hoca bireysel çalışmıyor ama onun sistemi daha farklı.)

Dünden beri benden “Kiminle çalışabiliriz?” Sorusu yoğun geliyor. Ben her zaman kendi deneyimlediğimi öneririm çünkü bunun sorumluluğu var.

İhtiyacınız olan spesifik bir sorununuzla ilgili bir dizim ise Halise Baydar ile çalışabilirsiniz. Bununla birlikte nice yeni ve güzel isim vardır elbet ama onları kendiniz keşfedeceksiniz, yukarıda ipuçlarını verdim.

İhtiyacınız olan “yol” ise her zaman söylerim, Meryem Hoca’nın çalışmalarını takip edin. Hangisi size denk geliyorsa da ona katılın. Çalışma adına konusuna bakmayın bile. Meryem Suna yazıyorsa yazdırın isminizi gözü kapalı.

 

Bölüm 3: Zeytin Ağacı Dizisiyle İlgili

Diziyi az önce bitirdim. Güzel akıcı bir dizi. Tabii ki başrolde aile dizimi var. Onu çıkarınca geri kalan Ayvalık’ta hoş bir yaz dizisine dönüşüyor.

Netflix’in A klası Türk dizileri “Bir Başkadır” ve “Kulüp”ün altında, “Atiye”nin çok ötesinde güzel bir dizi olmuş.

Başrol Tuba Büyüküstün olmasa da olurmuş. Aynı formül “Atiye”de de vardı. Ünlü, güzel kadın; ama artık yorulmuş bu oyuncular. Enerjileri yok. Yükü Seda Bakan ve Boncuk Yılmaz ve diğer yan oyuncular çekmişler.

Murat Boz, tatlı bir adam. Yani temiz bir yanı var, rolüne bir beden ufak olsa da sorun olmamış.

Fırat Tanış ise dev bir oyuncu. Dizimlerdeki Zaman Bey karakterinde bir yabancı buldum. Ama birebir seans çok iyiydi. O sahne çok güzeldi. Dizimler dışındaki sahnelerde de Fırat Tanış çok iyiydi. Fakat bu diziye bir beden büyük gelmiş sanki her ne kadar dizim sahnelerinde yabancı gibi olsa da… (“Kulüp” ile çıtayı arşa çekti çünkü oyunculukta.)

Dizi, aile dizimini geniş kitlelere aktarması açısından beni de ilk başta heyecanlandırdı. Fakat bu çok keskin bir bıçak. Yani “Rakı balık Ayvalık Aile dizimi” turlarına dönecekse olay bu iş yaş.

Aile dizimi çok ciddi bir çalışmadır ve yetkin bir elde hayatınıza muazzam katkılar olabilirken, hevesli veya fırsatçı bir kafadaki yetkisiz bir kişinin elinde hayatınız daha da dibe gidebilir.

Dizim sahnelerinde geçmiş ile bugün birleştirmesi çok başarılı idi. Bununla birlikte dizimlerin bu kadar açık işlenmesi bazı izleyicilerde tetikleyici olabilir mi sorusunu okudum bir yorumda. Düşündürücü geldi bu noktası da bana.

Şimdi aman canım siz de eleştirmeyin alkışlayın ne güzel dizi yorumları yapılıyor da… öylesine dizi olarak bakamıyor insan işte işin arka planını bilince.

Evet, TV dizisi olarak gayet güzel, ama işlenen konuyu nerelere götürebileceği düşünülünce soru işaretli.

Şunu düşündüm. Dizim sahneleri olmasa da Fırat Tanış bir bilge rolüyle katılsa, çalışmalar da farklı formüllerde verilse nasıl olurdu diye. Yine Aile köken bilgileri verilse ama dizimler gösterilmese… olur muydu?

Dizinin rengi, başrolü değişirdi de böyle soru işareti oluşturmazdı belki de… ama şu haliyle riskli görünüyor.

Netflix açısından başarılı. Ayvalık’ın dünyaya tanıtımı açısından önemli. Bir oturuşta izlemek için keyifli. Aile dizimi öğretisi açısından ise riskli bir çalışma.

Bendeki hissi bu oldu. Alkışlamak istiyor bir yanım ama diğer yanım olabilecekleri düşününce elleri havada kalıyor.

Siz bu satırları okuyor ve Aile dizimine çekiliyorsanız, mutlaka yetkin kişilerle çalışın tekrarlıyorum. Merdiven altı, sadece iki dizime katılıp ben de bu işi yaparım diyen, lokmacılar tutuyor hacı biz de açalım zihniyetiyle Aile dizimi “işine” girmeye heveslilerden aman kendinizi sakının.

Bu öğretiye yıllarını vermiş, sağlam eğitimler almış, Haktan hakikatten şaşmamış isimleri bulun.

Ha bir de meşhur olup olmamasına falan da aldırmayın. Ruhsal yolda şöhret geçerli bir ölçü değildir. Yetkinlik ölçüsü şöhret değildir. Qma illa şöhretli olsun istiyorsanız mana aleminde şöhretliler vardır, onları arayın ve bulun.

O vakit işte gerçekten Aile Dizimi hayatınıza öyle bir dokunabilir ki.. Rabbinize şükredersiniz…

Hasan 'Sonsuz' Çeliktaş

18 Kasım 1976'da Mersin'de doğdu. Toros Koleji'ni bitirdikten sonra Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi Halkla İlişkiler ve Tanıtım Bölümü'ne girdi. Fakültesini çok sevdiğinden mezuniyeti sonrasında oradan ayrılamadı ve asistan kadrosunda eğitim hayatına devam etti. 2005'te ise İzmir'e yerleşti. 2001 yılında "Sonsuzlukotesi" mail grubunu kurmasıyla başlayan yazarlık hayatı, önce 2002'de sonsuzlukotesi.com'u, daha sonra da 2004'de derKi.com'u kurmasıyla devam etti. Bir yandan da Cosmopolitan, Esquire, Yeni Aktüel, Zodiac, Akşam Brunch gibi dergilerde ve Akşam Gazetesi'nde serbest yazar olarak yazıları yayınlandı. 2011'de ise Anadolu topraklarından doğup Amazon.com'da yayınlanan ilk Türk Spiritüel dergisi "The Wise"ı oluşturdu. Halen yazmaya devam ediyor. Duru Sonsuz ile Özün Dünya'nın babası sıfatıyla onlara rehberlik yapmaya çalışıyor...