Çok sinirliydim, hem de çok… Kendimi havuzun sularına attım ki böyle cossss diye sönüversin sinirim. Ama o serin sular bile sakinleştiremedi beni bir süre. Kulaç atmaya başladım… Bir kulaç, bir kulaç, sonra bir kulaç daha… Hayvanlar aleminde gerginlik ve stresi her hayvan farklı şekilde atar ve geride bırakırmış. Ördekler kanat çırparak, ayılar titreyerek vs. O gerilim enerjisi atılırmış şekilde. İnsanlar aleminde ise maalesef çoğu kez gergin enerjiyi atamayız ve içimizde patlar. Buna da travma denir işte… Kulaçları atarken yavaş yavaş gevşemeye başladım. Başladım da her zaman koca bir havuz bulabilecek miydim acaba? Bir şekilde gerilimi atmanın yolunu bulmam gerekliydi ki travmalara dönüşmesin bu gerilimler… Biriken gerilimler de insana koca koca yükler olarak geri dönüyorlardı hani…

“Yük mü dedin? Hmmm. Şu anda neredesin?” diye sordu içsesim, ben havuzun kenarına dayanmışken. Havuzun içindeyim nerede olacak dedim. “Öyle mi cidden? Farkında mısın bunun?” diye sordu yeniden. Haklıydı, değildim. Kafamın içinde sürekli düşünceler dönüp duruyordu, kafamın içinde bir fabrika çalışıp dururcasına. Öyle mi yapsam, böyle mi olsa, peki ya nasıl olacak, offff çok kızdırdı beni… İçsesim yine sordu: “Kızdığın o kişi nerede şu anda? Burada mı? Peki ya üzerine kurup durduğun düşünceler, planları şu anda üzerindeki mayoyla mı gerçekleştirebileceksin. Hele ki şu anda? Tekrar soruyorum, neredesin?” Bir an kendime geldim ve etrafıma baktım. Tek başınaydım. Havuzun öte ucunda bir baba kız oynuyorlardı, birkaç da çocuk. Üzerimde bir mayo vardı sadece, tepemde ise öğleden sonra güneşi. Çok güzel bir havuzun içindeydim, ama bunun farkında bile değildim…

“Kızgınlığınla kızdığın kişileri üzerinde yük gibi taşıdığının farkında mısın? Yüreğinde yer vermediğin, ötelediğin, reddettiğin, affetmediğin, aranızdaki sorunları çözemediğin herkes senin enerji alanında, tepene çıkmış geziyorlar seninle birlikte. Tüm hayat yolculuğunu onlarla birlikte mi yapmak istiyorsun? Sırtında kaç kişi taşıyabilirsin? Ayrıca neden onları bırakmamak konusunda bu kadar ısrarcısın? Havuzun içinde bile tepende onlar var? Su seni kucaklıyor, kaldırma kuvvetiyle destekliyor, tıpkı hayatın da seni desteklediği gibi, sen niye aslında hiçbir zaman orada olmayan kişileri sürekli başında gezdirmeye bayılıyorsun? Serbest bıraksana artık kendini, özgürleştirsene… Hadi at artık yüklerini. Bak üzerinde sadece bir mayo var, başka hiçbir ağırlığa ihtiyacın yok… Yok… Yok…”

Birbirinden güzel nice yerde bulunmuş, ama aslında hiç gerçekten oralarda bulunamamıştım. Kafamda hep sorunlar ve problemler vardı: Bu yaşadığım gerçek değil. Tamam güzel ama baksana şu problemim var. O çözülmeden nasıl rahatlayabilirim ki? Rahatlayamadan da nasıl zevk alabilirim ki?.. Ama insan bedenindeki hücrelerdeki reseptörler neye alıştılarsa onu isterlermiş yeniden. Sen bedene sürekli gerilim hormonları salar durursan da o beden hep bunu ister. Böylece hayatın içinde sürekli gerilim arar durur bünye ve çok aramanıza da gerek yok gerilimi, her yerin gerim gerim gerildiği bir dünya burası. Bir problemden ötekine koştur koştur durursun böylece ve asla da olduğun yeri yaşayamazsın. Bir ömrü cennette geçirirsin de ruhun cehennemde cayır cayır yanar…

Bir an beni kızdıran o kişiye içimden teşekkür ettim. Çünkü onun sayesinde farkında varmıştım kendime ne yaptığımın. Sırtımdakileri sembolik olarak sulara salıverdim ve sonra da kendimi bırakıverdim suyun kaldırma kuvvetine…

Hasan 'Sonsuz' Çeliktaş

18 Kasım 1976'da Mersin'de doğdu. Toros Koleji'ni bitirdikten sonra Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi Halkla İlişkiler ve Tanıtım Bölümü'ne girdi. Fakültesini çok sevdiğinden mezuniyeti sonrasında oradan ayrılamadı ve asistan kadrosunda eğitim hayatına devam etti. 2005'te ise İzmir'e yerleşti. 2001 yılında "Sonsuzlukotesi" mail grubunu kurmasıyla başlayan yazarlık hayatı, önce 2002'de sonsuzlukotesi.com'u, daha sonra da 2004'de derKi.com'u kurmasıyla devam etti. Bir yandan da Cosmopolitan, Esquire, Yeni Aktüel, Zodiac, Akşam Brunch gibi dergilerde ve Akşam Gazetesi'nde serbest yazar olarak yazıları yayınlandı. 2011'de ise Anadolu topraklarından doğup Amazon.com'da yayınlanan ilk Türk Spiritüel dergisi "The Wise"ı oluşturdu. Halen yazmaya devam ediyor. Duru Sonsuz ile Özün Dünya'nın babası sıfatıyla onlara rehberlik yapmaya çalışıyor...