Hangimiz yapmadık ki? Hele ki o ilk heyecanlarla… Fakat bir de sonrası da var. Hadi gelin birlikte göz atalım ne gibi “hatalar” yapılabiliyor bu yolculukta… 🙂

1) Çevrendeki herkese anlatmaya çalışmak

Yolun başındaki hemen herkesin yaptığı, o günleri bir vakitler düşününce sonrasında yüzünüze gülümseme oturtan bir hatadır. Aslında hata demek de doğru mudur?

Heyecanlısınızdır. Ruhun kokusunu almışsınızdır. Yepyeni kapılar önünüzde açılmıştır. Hep aradığınız yanıtlar size geliyordur ve yakınınızda kim varsa; eş (hiçbir kaçarı yoktır), dost, akraba, komşu, mahalleli, okul arkadaşı vb. Kimi bulursanız anlatırsınız ve sizinle aynı heyecanı paylaşmadıklarını görünce ve hatta üzerine bir de “Sen bu konularla uğraşma kafayı yersin” sözlerini işitince hayalkırıklığına uğrar ve köşenize çekilirsiniz. 🙂

Yolun ilerilerinde esasında aradığınızın aydınlanmanıza şahit olacak dostlar olduğunu anlıyorsunuz ve onlarla da buluşuyorsunuz. 🙂

2) Önüne her çıkana atlamak

Bu önceden daha fazlaydı, çünkü tekniklerin yeni yeni yayılmaya başladığı bir dönemden geçildi ve o dönem her önüne gelen bilgiye atlama hali vardı. Şimdi  seçenek o kadar çok ki insan hangisine atlayacağını şaşırdığı için doğal olarak seleksiyona mecbur kalıyor. 🙂

İşin şakası bir yana: Bu yolda karşına her çıkan senin için olmayabilir, başkasına uygundur, uymuştur da sana uymayabilir. Ayrıca her şey enerjidir ve de enerji çalışmalarının şakası yoktur. O yüzden önüne her çıkana değil, sana uyanla devam edilmelidir. (Bunu anlayana kadar kafa gözün yarılması olağandır.)

3) Liyakata bakmamak

Yukarıdaki maddeyle de bağlantılıdır. Karşına çıkan her “şu tekniğin ustasıyım” diyene itibar etmemek, iyice araştırmak soruşturmak ve ondan sonra yüreğine de yatıyorsa onunla yola devam etmek daha sağlıklı olacaktır. Liyakatini sormadan kendini teslim etmek, dalak ameliyatı olmak için bir berberin önüne yatmaya benzeyebilir. Seni yetkin bir cerrah ameliyat etmeliyken, sırf elinde ustura var diye berberin önüne yatmazsınız değil mi?

Enerji çalışmaları da böyle ciddidir. Gerçekten yetkin olduğundan emin olduğunuz ustalarla çalışmaya özen gösterin.

4) Alkışlara kapılmak

Çok masummuş görüntüsüyle başlayıp çok tehlikeli boyutlara varabilecek bir durumdur. Bu yolda bazı sıradışı durumlar sizden tezahür edebilir. Hele ki yolun başında bunlar bir nevi yolun fragmanı gibidir.

Telefonu açmadan arayanı bilmeden başlar da fal bakarken söylediklerinizin çıkmasına kadar uzanır ve daha da ötelere, mesela bir şifa çalışması yaptığınız kişinin hızla iyileşmesi gibilerine kadar uzanabilir. Kişi hele ki özdeğer konusunda yoksunsa, böyle olaylar karşısında aldığı bravolar neticesinde hizadan sapabilir. Olan bitenleri tamamıyla kendine yorabilir, hatta sonrasında işi daha fazla bravo almak için şova dökebilir. Hatta çevresine nicelerini de çekebilir ve bu işi daha da büyütebilir.

Elbette ki o an sizin vesilenizle doğabilecek bir çözüm çok değerlidir, fakat siz bunu kendinizden bildiğinizde ve sonrasında da bunun peşinde koştuğunuzda andaki o hizalanmadan sapabilirsiniz. Aman dikkat!

5) Rehberlik Almamak

Bu hata mıdır değil midir kimilerine göre belki tartışılır ama “illa ben gideceğim, ben kendi yolumu bulacağım” diyerek yolunu, sürecini uzatmaktan bahsediyoruz.

Zaten hakiki bir rehber sana kendi yolunu buldurur. Sistemin doğasında var öğretmen-öğrenci ilişkisi. Böyle bir rehberle yürümek, yeni geldiğin ve hiç bir yerini bilmediğin bir şehirde kaybolmadan sana gitmen gereken yerleri güzel ve anlayabileceğin bir şekilde deneyimlemene yardımcı olur. Bir sonraki aşamaya geçmen için de sürecini kolaylaştırır.

Dünyada en değerli kaynağımız vakittir,  rehberle ilerlemek sana vakit kazandırır. Fakat karşına çıktığı halde böyle kolaylaştırıcı bir yöntemi “illa ben yapacağım” inadıyla reddetmek, biraz da kibirdir sanki.

İnsanlık binlerce yıl harcamış bu yolculukta ve hakiki bir rehber o binlerce yıllık birikiminden seni nasiplendirebilendir. O rehber geldiyse, bulduysan, liyakatından da eminsen kaçırmaman önerilir. 🙂

Hasan 'Sonsuz' Çeliktaş

18 Kasım 1976'da Mersin'de doğdu. Toros Koleji'ni bitirdikten sonra Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi Halkla İlişkiler ve Tanıtım Bölümü'ne girdi. Fakültesini çok sevdiğinden mezuniyeti sonrasında oradan ayrılamadı ve asistan kadrosunda eğitim hayatına devam etti. 2005'te ise İzmir'e yerleşti. 2001 yılında "Sonsuzlukotesi" mail grubunu kurmasıyla başlayan yazarlık hayatı, önce 2002'de sonsuzlukotesi.com'u, daha sonra da 2004'de derKi.com'u kurmasıyla devam etti. Bir yandan da Cosmopolitan, Esquire, Yeni Aktüel, Zodiac, Akşam Brunch gibi dergilerde ve Akşam Gazetesi'nde serbest yazar olarak yazıları yayınlandı. 2011'de ise Anadolu topraklarından doğup Amazon.com'da yayınlanan ilk Türk Spiritüel dergisi "The Wise"ı oluşturdu. Halen yazmaya devam ediyor. Duru Sonsuz ile Özün Dünya'nın babası sıfatıyla onlara rehberlik yapmaya çalışıyor...