Yıl 2066. Ben artık 90 yaşında bir adamım. Torunlarıma ve öğrencilerime bilinç evrimini anlatırken hep bu yaşadığımız bu günleri örnek veriyorum biliyor musunuz. Diyorum ki onlara: Bir mesajı anlamak istemediğinizde, bir dersi kolay yoldan kabul etmeyi seçmediğinizde; karmaşıklaşarak yeniden çıkar karşınıza… Zamanında atalarınız bunun dersini oldukça zorlu ve acılı bir süreç sonunda öğrendiler. Ama bu günler gerekliydi, çünkü siz bugün böyle bir muhteşem Türkiye’de yaşıyorsanız, o günlerin yaşanması gerekliydi. Keşke daha kolay, daha acısız halledebilseydik, ama bu toprakların çocukları inatçıdır malum, özlerinde aslında evrensel değerlere çok açık olsalar da… Kendi özlerini unutmuşlardı ve sonunda hatırladılar. Eee evlatlarım son dakikacıyızdır biz biraz, yumurta kapıya dayanmadan harekete geçmeyiz. Ama şükür artık bu bilinç de evrildi biraz, sizler son dakikaya değil, son on dakikaya bırakmayı öğrendiniz… smile ifade simgesi

Size biraz da o günlerin Türkiyesini anlatayım aslında. Sadece Türkiye mi, Dünya’yı da isterseniz… 2010’lu yılların evet zorlu oldu ama sonrasında kimsenin beklemediği gelişmeler yaşandı. Daha doğrusu akla hayale gelmeyecek olaylar, iyi veya kötü diye yargıları bırakalı çok oldu. Ama yaşanılanların Anadolu’da nice saklı kalmış noktayı aktive ettiğini söyleyebilirim. Türkiye silkindi ve ayağa öyle bir kalktı ki…Anadolu’nun çocukları, kendilerinin sadece Orta Asya’dan gelen göçebeler olmadıklarını kabullendiler. Anadolu insanlar varolduğundan beri buradaydık ve burada olmaya devam edeceğiz bilinci gelişmeye başladı. Tarihine köklerine sahip çıkan insanların şimdileri de güzel olur, gelecekleri de… Her yeni kuşakla birlikte bu bilinç güçlendi, köklendi. Anadolu, sadece dünya üzerinde değil, evrensel sistem üzerindeki yerini de aldı inanması zor gelecek ama. Sanki mimarideki kilit taşı gibiydik biz. Biz aktive olunca doğu ile batı da bütünleşmeye başladı. Zamanla düşmanlıklar azaldı. Sınırlar yumuşadı. Güçlünün zayıfı tutup elinden kaldırdığı, kimsenin en güçlü olmak için diğerlerinin üzerine basmaya çalışmadığı bir dünya ortaya çıktı. Evet, hiç inanasınız gelmiyor biliyorum. Ama bu potansiyel her zaman vardı. Sadece bunu keşfetmek için bir süreç gerekiyordu. Son dakikada da olsa Türkiye bunu başardı ve şimdi çocuklarımız sevgi, saygı ve barış dolu topraklarda yaşıyor. Kimse kimsenin etnik kimliği ile ilgilenmiyor bile. Bilakis kültürel farklılıklar kucaklanıyor. Onlar bizim zenginliğimiz deniliyor. Zaten artık dünyada da ülkeler arasında tek bir yarış hakim: En yaratıcı ürünleri kimler ortaya çıkartacak. Herkes birbirine yarattıklarını sunuyor ve kıskançlıklar yok edici değil, daha iyisini yapabilir miyim düşüncesini tetikliyor sadece. Bizler teknolojinin kölesi değiliz ayrıca, teknoloji hayatımızı kolaylaştırıyor sadece…

Esasında gelip görmeniz lazım buralara ki inanasınız… Tabii bunlar şimdi size utopik geliyor. Güzel fantaziler, hayallerden ibaret geliyor. Şu anda yaşadığınız dünya da birilerinin bir zamanlar ki hayalleriydi biliyor musunuz? Steve Jobs hayal etmeseydi, bu yazıyı okuduğunuz iphone olur muydu? Tesla hayal etmese elektriğiniz ortaya çıkar mıydı? Oturduğunuz ev bile bir mimarin hayali… Ve bizler de Yaradan’ın hayaliyiz… En büyük gücümüz, hayallerimiz iken ve yaşadığımız dünya hayallerin mahsülüyken, neden bu gücünüzü algınızı değiştirip, enerjinizi bozup, kendi çıkarlarına uygun bir dünya kurgulayanlara teslim ediyorsunuz ki…

Bu anlattıklarım hayal değil, yaşandı bile… Yeter ki siz de hayal edin ve seçin ki sizinle aynı evrende buluşalım… Ben sizin sonsuz potansiyellerinizden sadece biriyim. Yaşadığım Türkiye de seçimleriniz sonucu ortaya çıkabilecek potansiyellerden birisi sadece. Bizlere seçim yapma gücümüzü hatırlatmak için daha kaç “erken seçim” gerekli sevgili kardeşlerim… Birileri seçti ki bu yolu, benim size ulaştığım dünya ortaya çıktı. Demek ki bu Türkiye’yi yaratma gücü hepimizin birliğinde mevcut. O zaman hadi kaldırın kafalarınızı da gözlerinizi bu güzelim Türkiye’ye dikin. Unutmayın motorsikletle giderken gözünüzü yoldaki çukura dikerseniz, mutlaka o çukura düşerseniz. Ama ötelere bakarsanız, o çukura takılmadan yolunuza devam edebilirsiniz.

Bu yüzden kaldırın başınızı ve ruhunuzdan gelen dinginlik ve özgüvenle, muhteşem ufuklara doğru sürün motorunuzu…

Sizi orada bekliyorum… Hepimiz hepinizi bu muhteşem güzellikteki Türkiye’de bekliyoruz… Hadi seçim zamanı…

Sükunet içinde… Dinginlik içinde… Sevgi ve şefkatle…

Barışa EVET!…

Hasan 'Sonsuz' Çeliktaş

18 Kasım 1976'da Mersin'de doğdu. Toros Koleji'ni bitirdikten sonra Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi Halkla İlişkiler ve Tanıtım Bölümü'ne girdi. Fakültesini çok sevdiğinden mezuniyeti sonrasında oradan ayrılamadı ve asistan kadrosunda eğitim hayatına devam etti. 2005'te ise İzmir'e yerleşti. 2001 yılında "Sonsuzlukotesi" mail grubunu kurmasıyla başlayan yazarlık hayatı, önce 2002'de sonsuzlukotesi.com'u, daha sonra da 2004'de derKi.com'u kurmasıyla devam etti. Bir yandan da Cosmopolitan, Esquire, Yeni Aktüel, Zodiac, Akşam Brunch gibi dergilerde ve Akşam Gazetesi'nde serbest yazar olarak yazıları yayınlandı. 2011'de ise Anadolu topraklarından doğup Amazon.com'da yayınlanan ilk Türk Spiritüel dergisi "The Wise"ı oluşturdu. Halen yazmaya devam ediyor. Duru Sonsuz ile Özün Dünya'nın babası sıfatıyla onlara rehberlik yapmaya çalışıyor...