Siz hiç Korku’yla karşılıklı kadeh tokuşturdunuz mu? Gerçi ben içki içmem, ama nedense böyle bir fantezim oldu. Korku’mu seviyorum, ama arada korkuyor kendinden üzülüyom valla onun için… Okuyun bakalım neler konuşmuşuz…(Uyarı: Samimi bir muhabbet olduğu için argo sözcükler vardır.) 🙂
Sonsuz: Birader anamı belledin desem yeridir. Kaç zamandır birlikteyiz söyle bakim? (der ve elindeki kadehi tokuşturur)
Korku: Çok fazla hızlı gitmiyor musun yahu? Az iç hem ben sana birşey olursa kimin enerjisiyle yaşayacam beee….
S: Anaaaa Korku korkuyor yahu. Ulan bu kadar sene senin yüzünden onca azap çektim şimdi karşımda barda oturuyorsun ve yokolmaktan korkuyorsun, yaw insana kendinden korkar derler de, sen KORKUsun yahu, nasıl olur da korkarsın. (der bir yudum alır kadehten)
K: Salak o kadar bilgi okudun halen çakmadın mı KORKU’nun en büyük korkusu, yokolmaktır. İçme şunu artık aaaaaaa….
S: Heheheheeee, yaw senin bu kadar keyifli bir eleman olduğunu bilseydim binlerce yıldır kaçıp saklanmazdım bee senden. Gel koçum be seni yanaklarından bir öpecem.
K: Aaaa yeter ama tamam ben de artık sıkılmıştım bu kaç-kovala muhabbetinden ama bunca yılın karizmasını çizdirdin be adam. Ulan milletin ödü patlar benden, bu öpmeye kalkıyor beni.
S: Gel beeee naz yapma, gel öpecem. Bunca yıllık kadim dostumsun. Zaten biliyon bu evrende kuraldır “sevdin mi öpülürsün(!), öptün(!) mü sevilirsin”. Sen beni fena öptün(!), o yüzden çok seviyom seni. Gel lan gel…
K: Aaa çattık beee, manyak mısın kardeşim? Bak sana bir kızdan daha “sen çok iyi dostsun” yapılması muhabbeti ortamı yaratırım, valla üzülüp korkarsın, yerden yere vurursun kendini…
S: Artık yaratıcı ol KORKU’cum, bunu çok kullandın. Hem sen dünyada olsan adın Korkut mu olurdu? Muhahahahhaha
K: Esprilerin düzeyini indirmeyelim Hasan Bey. Bak kalkar giderim haaa…
S: Yaw sen de amma alıngan enerjisin beee, valla benden betersin. Hem bu muhabbete gelene kadar amma uğraştık. Şimdi tutmuş alınganlık yapıyorsun. Bak oynamam haaa, oyundan çıkarsam çük gibi kalırsın ortada, yok olursun falan mazallah, sonra üzülürüm.
K: Senin burnun fazla uzadı, oturmuş beni tehdit ediyor şuna bak. Ulan ben senin bacak kadar ki halini bilirim bee, beni görünce işemeye bile gidemezdin, altına zıçardın.
S: Eee kurt kocayınca böyle oluyor aslanım bu dünyada. Sen de yaşlandın be koçum. Halbuki eski zamanlarda böyle miydin? Bir estin mi millet uğruna din bile yaratırdı senin. Gel bak sana ne önerecem, senin yaşına gelen aktörler karakter oyunculuğuna başlarlar karizma yapıp, çıtır hatun götürürler. Benim tanıdık bir arkadaş var, istersen sana “Kurtlar Vadisi”nde bir rol ayarlasın ha!
K: Tamam şimdi kızdım artık. Sallandirim de seni 150 metreden aşağıya gör ebeninkini.
S: Yükseklik olarak mı gelecen. Yerim senin varlığını güzelim. Eğer senin yükseklik olarak yansıman olmasa tüm bağımız kopar be, hacım. Korkusuz da olmak istemiyom, seni severim kerata; az emeğin geçmedi bana. Az korumadın beni. Gel sarılim bir sana.
K Iyi peki madem. Beni de yumuşattın ya hergele! Hadi içelim, neyin şerefine içelim?
S: Neyin olacak, O’nun şerefine. O yaratmasa biz şimdi burda içiyor olmazdık di mi?
K: Yaw ne soracağım sana Hasan, ama gülmicen, söz mü?
S: Sor bakalım , söz gülmicem…
K: Ben o kadar korkunç muyum?
Bölüm 2
S: Demek öyle ha korku? “Ben korkunç muyum?” ha! Kusura bakma, bu kadar bozulacağını bilsem; o kadar gülmezdim, cidden özür dilerim
K: Peki, önemli değil. Ama beni de anla yıllardır kendi yansımanı göremeden yaşamak o kadar zor ki… kendimin neye benzediğini bile bilmiyorum. “Heeep karanlık, heeep karanlık; yeter artıık yeteeeer” diye şarkı söyleyesim geliyor valla…
(Bu konuşmalar cereyan ederken bardan içeriye olağanüstü güzel, deyim yerindeyse taşşş gibi bir kadın girer)
S: Allahım allahım benim gördüğümü sende görüyor musun, Korku? Fiuuvvvvvvv, çok sıkı çalışma; arada vakti oluyor demek uğraşacak ha?
K: Arada elişi de çalışıyor, fabrikasyona geçtiğinden beri pek sık olmuyor ama bu; dur bakim kimmiş? (der ve içeri girene bakar)
S: Nedir birader, onu görünce gözlerinin içini bir hüzün kapladı birden. Tanıdık biri sanırım?
K: Bu uzun, eski bir hikaye Hasan. Dinlemek istemezsin, hem ayrıca bu gece bizim gecemiz. Sen Korku’yla oturmuş kafa çekiyorsun, bense uzun zaman sonra bir dostla… Tadımızı kaçırmayalım ha?
S: Sen aşıksın birader. Obaaaaaaaaaaa, Korku aşık. İnanamıyorum, hani sen de sevgi ve aşk varolmazdı. Sen kopmuş gitmişsin olm… Obaaaaaaaa….
K: Sen evrende bir nokta gösterebilir misin ki içinde bir mikron kadar sevgi bulunmasın, Hasan. Bakma evrendeki rolümüzün karanlıklığına, napalım biz de evrenin Erol Taş’lığını yapıyoruz. Ama şunu bil ki senin mayan neyse, benimki de o…
S: Bana “Phantom of the Opera”daki Eric’i hatırlatıyorsun biliyor musun? Hani yüzündeki çirkinlik nedeniyle maske takan ve yeraltında yaşayan o varlığı. Kimse onun ruhuna bakmaya lüzum görmezmiş, yüzünü gördükten sonra ve sonunda maskeyle gizlemiş yüzünü, taa ki aşık olana kadar.
K: O hikayenin sonunu biliyorsun Hasan. Christine, Raoul’u seçti; onu ölesiye seven “Phantom” Eric’i değil.
S: Hiç aynada kendine bakmadın değil mi, Korku? Neye benzediğini ya da nasıl birşey olduğunu bilmiyorsun, değil mi?
K: Sen olsan daha mı farklı davranırdın sanki Hasan? Seni de her gören çığlık çığlığa kaçsaydı, hatta senin yaklaşmaman için türlü şeyler yapsaydı, cesaret edip de bakabilir miydin aynaya “ne var ulan bende” diye? Kırmaz mıydın aynaları kırgınlıkla ve çıkartmak istemez miydin bu reddedilişlerin acısını…
S: Bunun komik bir konuşma olması gerekiyordu Korku ama sanırım durum ciddileşti. Peki kim o kadın?
K: O dünyada varolduğunuzdan beri en uzak durmaya çalıştığınız, size dokunmaması için bana bile ruhunuzu verdiğiniz, sizin en derin kederleri ve acıları yaşadığınız, hatta Dünya’daki yöneticilerin en sıkı yönetme aracı olarak kullandığı bir gerçeklik o. ama gördüğün üzere kendisi muhteşem güzel bir varlıktır ve hakkında üretilen efsaneler ve imajla alakası yoktur, Hasan. Onun adına Ölüm derler…
S: Bi dakka, bi dakka, bi dakka. O taş yaratık Ölüm mü? Yani şimdi en ama en çok kaçtığımız şey, bu mu?
K: Evet, ta kendisi…
S: Sazanlamıyorsun değil mi?
K: Hayır, kesinlikle…
S: Vay be, amma güzel kalçaları varmış…
Bölüm 3
S: Eeeee, amma surat yaptın yaf. N’olmuş aşkına “kalçaları güzel” dedimse? Sen bugüne kadar benim sevgililerim için neler demedin ki… “seni sevmiyor, Hasan”, “başkasına bakacak, Hasan”, “bu kız seni terkeder, Hasan”, “kesin onunla konuşuyor, Hasan”, “sen çirkinsin, sana niye baksın, Hasan”… Bir dakika rahat bırakmadın ki şöyle rahat rahat yaşayalım aşkımızı… Sonra “kıçı güzel” dedik diye bunca surat. Ayıp ediyon , korkucum…
K: O farklı, bu farklı birader. Orada görev icabı diyordum onları, hem sen adam olsan beni sustururdun; ama naptın? Orada aşık olduğun kız dururken, beni dinlemeyi seçtin ve herşeyin de içine ettin. Ama bunların geçmişte kaldığını düşünüyordum ve sen benim arkadaşımsın. Lütfen aşkıma saygı göster.
S: Tamam tamam. Valla bu muhabbetleri başkası okusa kesin kafayı yedin der. Düşünsene Korku’yla oturmuş barda muhabbet ediyorum ve o, Ölüm’e aşık ve ben Ölüm’ün kalçalarına laf ettiğim için bana bozuk çalıyor. Kağıda döksem fantastik öykü literatürüne girer bu be…
K Aman sakın ha! Bunlar aramızda kalmalı. Bunca yıllık karizmamızı çizmeyelim. Millet yoksa sallamaz beni bir daha…
S: Tabii canımmm, emin ol aramızda kalacak, dostlar ne günler içindir, di mi?
K: Sana güvenebileceğimi biliyorum.
S: Çakalım kadehleri o zaman… (der ve içkilerinden bir fırt alırlar) Sana ne soracam kardeş. O’nun bu aşktan haberi var mı? O da seni seviyor mu, senin onu sevdiğin kadar…
K: (Korku derin bir iç çekerek, içkisinden bir yudum alır) Sen bilir misin yaratılmışları yerden yere vuracak gücün olmasına rağmen, şu kadarcık mesafeyi aşıp ona sarılıp öpememenin acısı kaç cehennemi içine alır?
S: Inanamıyorum, platoniksin ha!!! Peki neden?
K: Ya reddederse…
S: Muhahahahahaha. Lan salak, korku sensin; sen burnunu sokmadıkça “reddedilme korkusu” diye birşeyde olamaz. Kendinden bile korkamazsın sen, çünkü korku sensin yahu… Hem çevrene baksana, siz hep birlikte anılırsınız. Ona en yakın sensin, onu en iyi anlayabilecekte… Peki siz aşık değilseniz nesiniz?
K İş arkadaşı… Çok prensiplidir kendisi, iş yerinde aşk olmaz diyerek defalarca reddetti başkalarını…
S: Kimleri mesela…
K: Sevgi’yi bile reddetti desem…
S: Ohaaa haaa… Sevgi, Ölüm’e mi yazdı… Vay anasını… Sizin buralarda işler amma karışıkmış yahu. Peki nedir bundaki bu çekim enerjisi kalçalarından başka…
K: (Korku garipseyerek bakar) Sen şarkıyı bilmez misin? “Dünya’da Ölüm’den başkası yalan” diye. O geldi mi ve güzel yüzünü bir kere gösterdimi, hepimiz saygıyla geri çekiliriz.
S: Eeeee…. Ben bundan birşey anlamadım?
K: Anlamayacak birşey yok ki, o gerçektir, biz yalan…
S: Birader kusura bakma ama çok safmışsınız be. Candan’da sizi fena kandırmış. Tamam güzel, hoş hatun da; sizler de onun kadar VARsınız yahu. Yalnız sana kadınlar için birşey söylim. Bunların en büyük gizli silahı, Dünya’da sadece kendileri VARmış gibi davranmalarıdır ve erkeklere de kendilerini YOKmuş gibi hissettirirler, sen de zamanla VAR olmak için bunlara kul köle olmaya başlarsın. Yok öyle “Dünya’da Ölüm’den başkası yalan” falan. Kadın dayanışması o…
K: Valla Hasan, senden korkulur. 3 satırlık fantazide bile kadınlara sataşacak yer buldun ya, ben bu işten istifa ediyorum. Git sağda solda paranoya uyandır millette de, ben de biraz içeyim şurada rahat rahat…
S: Eeee biz de az YOKluk çekmedik. Bakma şimdileri VAR numarası yapıyoruz da biraz ilgilerini çekiyoruz şunların. Valla farkına bir varsalar, beni de kadehlik eder bu kadın milleti. Yaw bu arada seninkinin var mıdır güzel bir arkadaşı kendisine benzeyen?…