Şimdi bir Hasan Çeliktaş var. Bu Hasan Çeliktaş’ın yaptığı seçimler var, yapmadığı seçimler var. Yaptığı seçimlerden şu anda size bu satırları yazan Hasan Çeliktaş ortaya çıktı ve o da böyle bir evrene hitap ediyor. Bir de yapmadığı seçimler var. Fakat yapmadığı seçimlerdeki Hasan Çeliktaşlar da yoluna devam ettiler. Bambaşka evrenler oluştu böylece. Onlar da onları algılıyorlar. Ayrıca kendini Hasan Çeliktaş olarak deneyimlemeyi seçen bilinç parçası, 6 kere daha bu deneyimi tekrar etti. Her seferinde seçtikleri ve seçmediklerinden farklı evrenler oluştu. Bir de sadece bu zaman uzay dilimindeki Hasan Çeliktaş için geçerli anlattıklarım. Başka zaman uzay dilimindeki paralel evrenler de var, Hasan Çeliktaş’ın var olduğu. Bambaşka evrenler, MS. 2015’e denk gelen zaman diliminde orada. Belki o evrenlerde Türkiye bile yok… Bu söylediğim kadarını bir de her bir evren için düşünün…

Şimdi sadece bilincin Hasan Çeliktaş olarak deneyimleyen kısmı için buraya kadar. Bu Hasan Çeliktaş’ın bu gezegende 998 başka yaşantısı daha var. Kimisi MS 2015 öncesi, kimisi sonrası. O her bir yaşantıdaki olduğu kişilerin seçtikleri ve seçmedikleri var. Paralel evrenleri var. Var allah var.

Bitti mi? Bitmedi. Hasan Çeliktaş’ın bir de başka gezegen ve galaksilerdeki hayatları var ve elbetteki paralel hayatları oralarda. Artık yazmaya üşeniyorum bu kadar çok saçağı…

En sonunda da bu saydıklarımın hepsi birbiriyle bağlantılı. Bir nevi halı gibi, ama Richard Bach’ın bir romanındaki gibi değil. Orada iki boyutlu harika bir örnek vardı, ama burada bahsettiğim evrendeki birçok boyutu içeren bir yapı. Muhteşem bir sanat eseri aslında, neredeyse tek başına Hasan Çeliktaş olarak algıladığınız kişi sonsuz bir evren…

Şimdi görünen sadece bir kişi böyle. Bununla birlikte bu yazdıklarım bu satırları okuyan herkes için geçerli. Daha doğrusu sokakta gördüğünüz, TVde gördüğünüz, bu gezegende gördüğünüz herkes ama herkes için… 🙂 Uffff di mi?

Bir de tüm bu herkes, yani kişilerden oluşan o sonsuz evrenler de birbirlerine bağlı. Bu sadece tek bir gezegenin maddi boyutunda böyle. Yani fiziksel dünya olarak algılayabildiğimiz evren bu. Bir de henüz algılayamadığımız nice boyut ve nice evren var, her birimizin varolduğu ve şu anki varoluşumuza bağlı olan. Artık aklın durduğu noktalar buralar…

Dönelim yeniden Hasan Çeliktaş’a… Buraya kadar yazdıklarım, bilincin kendini Hasan Çeliktaş olarak şu anda deneyimleyen parçasının, ruh parçası olarak yarattığı sonsuz evrenin hikayesi. Dedim ya Dünya’da ne kadar insan varsa ve hatta galakside ne kadar varlık varsa şu anda, o kadar da böyle mikro sonsuz evrenler var. Fakat bu sadece oyun alanıyla ilgili, yani yaşam adı verilen oyun deneyiminin döndüğü alanı tasvir etmeye çalıştım sizlere. Bir de bunun ötesi var: Hasan kim, Ahmet kim, Burcu kim, Nurcan kim, Karl kim, Richard kim?

Hepsi BİR bilincin kendini farklı kimliklerden deneyimlemesi. Ben Hasan Çeliktaş evreni deneyimiyim, sen Ahmet Ak deneyimisin, o Fatma Gür deneyimi, öbürü Karl Smith deneyimi… Herkesin gözünden farklı bir yaşam hikayesi çıkıyor ve herkes birbirinin senaryosunda ana veya yardımcı rollerde yazılan hikayeye göre rol alıyor.

Hasan Çeliktaş’ın bir üst seviyesinde yüksekbenliği var, onun da üstüne ruh özü, ruh çekirdeği var, onun da üstünde tüm özlerin birleştiği beden var, onun da ötesinde özsel bedenlerin yüzdüğü okyanus var, onun da ötesinde okyanusun varolduğu tanımlanamaz bir düzlem var, onun da ötesinde tek bir varlık var, onun da ötesinde hiçlik var, hiçliğin ötesinde bir şey daha var, ama artık kelimelere dökemiyorum…

Buyrun size, evrenin ve ötelerinin benim içsel olarak hissettiğim modeli. 🙂 Bunun kaynağı nerede derseniz, sadece okuduklarım, yaşadıklarım, ama en önemlisi içsel olarak hissettiklerimle yaptığım bir kurgu… Saçmalık derseniz de eyvallah. 🙂 Ben bir şeyleri ispat etme derdinde değilim… Eminim eksikleri çoktur, daha da ne muazzam fazlalıkları vardır keşfedemediğim ve algılayamadığım…

Ne zamandır görüyorum ve hissediyorum bunu, ama derseniz ki günlük hayatta ne işine yarayacak? Hem de ne muhteşem şeylere yarayacak bu bilgi de, ama ne ve nasıl? Zamanla göreceğim… Gördükçe de paylaşacağım sizlerle…

Her Şey BİR’dir… Evet özü bu, anlatmaya çalıştığım ise tözü… Aslında “illüzyon” dünyasının ta kendisi… 😉 Dilerim kafanızı çok karıştırmamışımdır… 🙂

Sevgiler

Hasan 'Sonsuz' Çeliktaş

18 Kasım 1976'da Mersin'de doğdu. Toros Koleji'ni bitirdikten sonra Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi Halkla İlişkiler ve Tanıtım Bölümü'ne girdi. Fakültesini çok sevdiğinden mezuniyeti sonrasında oradan ayrılamadı ve asistan kadrosunda eğitim hayatına devam etti. 2005'te ise İzmir'e yerleşti. 2001 yılında "Sonsuzlukotesi" mail grubunu kurmasıyla başlayan yazarlık hayatı, önce 2002'de sonsuzlukotesi.com'u, daha sonra da 2004'de derKi.com'u kurmasıyla devam etti. Bir yandan da Cosmopolitan, Esquire, Yeni Aktüel, Zodiac, Akşam Brunch gibi dergilerde ve Akşam Gazetesi'nde serbest yazar olarak yazıları yayınlandı. 2011'de ise Anadolu topraklarından doğup Amazon.com'da yayınlanan ilk Türk Spiritüel dergisi "The Wise"ı oluşturdu. Halen yazmaya devam ediyor. Duru Sonsuz ile Özün Dünya'nın babası sıfatıyla onlara rehberlik yapmaya çalışıyor...