Bugün bana her şey bu kadar kötüyken, nasıl sakin, huzurlu, hatta neşeli olduğumu sordular.

Şimdiye ve buraya odaklananlar haklılar.

Bütünün acı çeken parçaları var, ve bütün de, bunlardan etkileniyor.

Acı çeken parçalar varken, diğer parçaların da bundan etkilenmemesi mümkün değil.

Bu yüzden diğer parçaların acılarını yok saymak imkansız.

Ama bu durumda, eğer savaşa doğrudan katılmayacaksak, ki, bazen gerekir, önümüze iki seçenek çıkıyor.

Birinci yol, bir şey yapmadan şikayet etmek.

Etrafımızda ve sosyal medyada isyan duygularımızı ve acı çekenlerin yaslarını paylaşıp, bütünün bunlara sebep olan diğer parçalarını lanetleyip, olanları yadırgayıp, özneleri yargılamak ve reddetmek de bir seçim.

Bağırmak, yardım çağırmak, şikayet üslubunun bir parçası.

Ama bu üslupta, aslında bütüne olan bütün katkınız, köz olmuş ateş yeniden korlanırken, ona üflemek…

İkinci ve az seçilen yol, olan her şeyin hepimizin ortak ve kollektif seçimi olduğunu hazmetmek. 

Olanlar ve olacaklar konusunda hepimizin oy kullandığı seçimler var.

Milletvekili seçimlerinden daha da kalabalık olarak, ve daha çok sayıda senaryo arasından, şimdi değil zamansızlıkta, burada değil ve orada, seçimler yaptık ve yapıyoruz.

İkinci yolda, ortak seçimdeki tarafımızdan vazgeçmeden, ama bütünün kararının değiştirilemez olduğunu kabul, ve verdiğimiz oyun sorumluluğu var.

Bu pasif bir teslimiyet değil, rıza ve kabulleniş değil.

Bütünün sonraki kollektif karar oylamalarında, yine kendi seçimlerimizle oy kullanacağımız için, oy veren diğer parçaların kararlarını değiştirmeleri için çabaya devam edeceğiz.

Ama sadece şikayet edip, bağırmak, hem seçime ve bütüne saygısızlık, hem de aslında, direnç yaratarak, istemediğimiz senaryoları seçenleri güçlendirmekten başka bir işe yaramıyor.

Daha önce yazdım, olumlu düşünmek kollektif irade yüzünden işe yaramayabilir, ama olumsuz düşünenler muhakkak düşünceleriyle karşılaşırlar.

Eğer bütünün kollektif kararı değişsin istiyorsak, o zaman tam da işler karışmışken, nefret, ayrımcılık, şiddet, korku ve karamsarlık varken, kendimizi hoşgörü, birlik, şefkat, sevgi ve iyimserlikte tutmak zorundayız.

Yeni oylamalarda ancak bu şekilde güçlü olabiliriz.

Bütünün acı çeken bütün parçalarını, şefkat ve sevgiyle kucaklarken, barış, huzur, ve ışık için, kendimizi de barış, huzur ve ışıkta tutmalıyız.

Yeni kararlar ancak böyle farklı olabilir, ama emin olun, zaten farklı oldular ve olacaklar.

Şikayet, bağırmak ve ortak iradeye saygısızlık yerine, evrende sertliği uzun vadede hep yenmiş olan yumuşaklıkta, sakin güçte buluşalım…

Ali Korkut Keskiner