İnsanoğlunun beyninin yüzde kaçını kullandığı tartışma konusu olagelmiştir hep. Kimisi der yüzde üç, kimisi der yüzde on… Bu tartışmalar da hep şöyle devam eder: “Eğer insanoğlu beyninin tamamını kullanabilse, neler yapabilir kimbilir?” İşte bizde CNBC-E kanalında gösterilen “4400” dizisinin temelinde bu soru var aslında ve dizinin senaristleri de bu sorunun yanıtını “beynimizin kullanılmayan bölümlerine ulaşmayı başarabilecek bir teknolojimiz olursa, psişik yetenekler geliştirirdik” olarak veriyorlar.

Peki bu gerçekten mümkün müdür? Psişik yetenekler, insanlığa hiç de uzak olmayan ve nerdeyse insanlık tarihi kadar da eski bir fenomen. Keza sinema ve televizyonda da, bu fenomen üzerinden yola çıkarak hazırlanmış filmler, diziler izledik defalarca. “4400” de bu fenomen üzerinden yola çıkan harika bir çalışma. Ama diziyi izlerken bir süre sonra kişinin aklına “yahu ben bir 4400 olarak dönsem, nasıl bir yeteneğim olsun isterdim” sorusu takılıyor. Hatta dizinin web sitesinde (www.the4400.com) “4400 olsanız nasıl bir yeteneğiniz olurdu?” başlıklı bir test bile mevcut. Ama siteye uğramadan önce sizler için derlediğimiz 4400 yeteneklerine bir göz atın ve siz hangisini isterdiniz bir düşünün bakalım.

Şifacılık

Elleriyle dokunarak şifa vermenin tarihçesi, belki de uygarlık tarihi kadar eski. Günümüzde popüler olan dokunarak tedavi yöntemi Reiki’nin kaynağının bazı kaynaklarda Atlantis Kıtası’na kadar uzandığı söyleniyor. Fakat 4400’de Shawn Farrell’in sahip olduğu yeteneği, Hz. İsa’nın yeteneği ile benzeştirebiliriz. Dokunarak hastalıkları anında iyileştirebiliyor.

Böyle bir yeteneğiniz olursa, sizin olduğunuz yerde hastalık diye bir şey kalmaz. Fakat yeteneğiniz duyulursa çevreniz bir anda iyileştirilmeyi bekleyen sayısız insanla dolabilir ve hepsini birden iyileştirmeye gücünüz yetmeyebilir. Ayrıca sizi kullanmaya kalkacak insanlar etrafınızda türeyebilir ve yeteneğinizi pazarlamaya kalkıp, sizin üzerinizden para kazanmak isteyebilirler.

Dizide değil de gerçek dünyada böyle bir gücü olan insanın neler yapabileceği ve diğer insanlarca nasıl algılanabileceği ise hayal gücünüz ile sınırlı. Mesela bu yeteneği ile en son tanınan kişiyi, şu anda peygamber olarak tanıyoruz, öyle değil mi?

 

Geleceği Görme

Maia Skouris’in yeteneği, aslında dünyada binlerce yıldır yer alan kehanet ve geleceği görme olgularının bir türlüsü. Gerçek dünyada kehanetler, olası bir gelecekten haber verirken ve gerçekleşmeme ihtimalleri de varken; dizide Maia’nın söyledikleri kesin olarak gerçekleşiyor ve değişme şansı yok. Bu da Maia’nın yeteneğini isteyip istememe konusunda insanı düşündürüyor. Çünkü Maia, gelecekte yaşananları birebir önceden gördüğü için izlediği filmi tekrar tekrar izlemiş gibi oluyor. Ne yapılırsa yapılsın, söyledikleri mutlaka gerçekleştiği için de işin tadı kaçıyor. Halbuki dünyamızda kehanet, olası gelecekten haberler almak ve tehlikeli durumlar karşısında da gerekli önlemleri alıp, o durumu bertaraf etmek için kullanılır. Gelecek, henüz gerçekleşmediği için önlem alma ve onu değiştirme şansı vardır. Ama Maia, kesin gelecek gördüğü için, bu sıkıcı durum ortaya çıkıyor.

Peki Maia’nın yeteneğine gerçek dünyada sahip olmanın en büyük avantajı ne olurdu diye soracak olursanız? Eh, Maia her türlü maçın sonucunu, hangi bilete ikramiye çıkacağını falan da biliyor. Kim böyle bir yetenek istemez ki?

Akıl Okuyabilme (Telepati)

Hangimiz istemeyiz ki karşımızdakinin aklından geçebilenleri okuyabilmeyi, asıl niyetinin ne olduğunu, doğru söyleyip söylemediğini öğrenebilmeyi? Ezoterik kaynaklar telepatinin, dünya tarihinin pek bilinmeyen tarihçesi içinde, insanlar için beş duyu kadar normal bir yeti olduğunu söylerler. Hatta bu yetenek, o devrelerde paranormal bir yetenek olarak sayılmıyormuş. 4400 dizisinde de, kişilerde ortaya çıkan bu yeteneklerin, insan beyninin kullanılmayan bölümlerini aktif eden bir teknolojiyle geliştiğini düşündüğümüzde de, izleyicinin aklına “neden olmasın?” sorusu gelmiyor değil hani. Peki telepat olmak bize ne kazandırır, ne kaybettirir? Dizide David Navarro, hayatına dair istediklerini kaybediyordu, çünkü hükümet onu kullanmaya başlıyordu ve ömrü boyunca bir daha beyzbol liginde oynama şansı olmayacaktı. Gerçek hayatta da bunun, kişinin başına gelmesi olası. Ayrıca telepati, kişiyi yanılsamalarla dolu bir hayattan çıkartıp, gerçek bir dünyayla yüzleştirecek. Karşınızdaki insanların gerçek düşünceleriyle karşılaşacaksınız. Belki ilk başlarda eğlenceli gelebilir ama peki ya sonra? Kaç kişi böyle bir şeye hazırdır ki? Ama “ben dayanabilirim” diyen için de birçok avantajlar sağlayabilecek bir yetenek olduğu kesin.

Kendini Yenileyebilme

İnsan bedeninin en önemli özelliklerinden birisi, kendini yenileyebilme özelliği. Bu özellik sayesinde, elimiz kesildiği zaman yaramız kapanıyor veya hastalıklarımız iyileşebiliyor. Isabelle Taylor’da ise bu özellik, maksimum noktasında. Bir binanın çatısından atlayıp, tüm kemikleri darmadağın olsa bile anında yerden kalkabiliyor; öldürülmesi fiziksel açıdan pek mümkün görünmüyor.

Böyle bir yeteneğini olması insana büyük ihtimalle ölümsüzlüğü de beraberinde getirirdi. Düşünsenize istediğiniz yükseklikte yerden atlıyorsunuz ama kemikleriniz anında kaynıyor, size bıçak sokuyorlar anında yaranız kapanıyor, yanınızda bomba patlaması bile sizi etkilemiyor. Eğer henüz askerliğini yapmamış bir Türk genci iseniz, ordumuz yaşadı demektir. Şaka bir yana, korkutucu bir güç bu ve bu güce sahip olan birinin neler yapabileceği de hayal gücünüzle sınırlı. Isabelle, bu güçle neler mi yapıyor? Diziyi izleyin.

Telekinezi

Bir fiziksel medyumun, eşyaları el veya diğer bilinen fiziksel araçların yardımı olmaksızın hareket ettirebilmesi olarak açıklanan telekinezi, 4400’de ana karakterlerden Richard Tyler’ın yeteneği. Richard, özellikle de tepesi attığında ortalıkta ne varsa, sadece bakışlarıyla duvarlara fırlatıp, etrafı dağıtabiliyor.

Peki böyle bir yetenek kişiye ne sağlar? Evinizde yerinizden kalkmadan kumandayı elinize alabilmekten tutun da, inşaat sektöründe tek başına devrim yapmaya kadar gider bu olay. Kimi kaynaklarda Büyük Piramit’in, çok üst düzeyde telekinezi yeteneği olan rahipler tarafından yapıldığı iddia edilir. Doğru mu, değil mi bilinmez, ama neden olmasın?

Alternatif Gerçeklik Yaratabilme

Ajan Tom Baldwin’in eşi Alana Mareva’nın bu eşsiz yeteneğine sahip bir eş kim istemezdi ki acaba? Düşünsenize eşiniz alternatif bir dünya yaratma yeteneğine sahip ve bu dünyada yaşayacağınız deneyimler ve aldığınız keyifleri de gerçek dünyaya taşıyabiliyorsunuz. Normal dünya zamanı ile birkaç saniye içinde gerçekleşen bu etkinlik, Alana’nın evreninde 8 yıl bile sürebiliyor ve bu hiç de sanal bir yaşantı değil. Yani böyle bir yeteneğiniz olursa, siz ve eşiniz yaşadı. Yaşayacaklarınız cidden hayalgücünüzle sınırlı. Peki bunun olumsuzlukları yok mu? Alana, aynı zamanda başkalarının yaşam deneyimlerini de tekrar yaratıp, onu tekrar yaşatma yeteneğine sahip. Böylece mesela eşinizin geçmişinde unuttuğu bir şeyi birebir yaratıp, yaşatma olanağına da sahipsiniz. Amma velakin bu acılı bir anıysa, acılı bir olayı birebir tekrar yaşıyor ve etkilenebiliyorsunuz. Eh her gülün bir de dikeni var öyle değil mi?

Hasan 'Sonsuz' Çeliktaş

18 Kasım 1976'da Mersin'de doğdu. Toros Koleji'ni bitirdikten sonra Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi Halkla İlişkiler ve Tanıtım Bölümü'ne girdi. Fakültesini çok sevdiğinden mezuniyeti sonrasında oradan ayrılamadı ve asistan kadrosunda eğitim hayatına devam etti. 2005'te ise İzmir'e yerleşti. 2001 yılında "Sonsuzlukotesi" mail grubunu kurmasıyla başlayan yazarlık hayatı, önce 2002'de sonsuzlukotesi.com'u, daha sonra da 2004'de derKi.com'u kurmasıyla devam etti. Bir yandan da Cosmopolitan, Esquire, Yeni Aktüel, Zodiac, Akşam Brunch gibi dergilerde ve Akşam Gazetesi'nde serbest yazar olarak yazıları yayınlandı. 2011'de ise Anadolu topraklarından doğup Amazon.com'da yayınlanan ilk Türk Spiritüel dergisi "The Wise"ı oluşturdu. Halen yazmaya devam ediyor. Duru Sonsuz ile Özün Dünya'nın babası sıfatıyla onlara rehberlik yapmaya çalışıyor...