Gazeteleri açmak hatta çoğu zaman haberleri izlemek istemiyorum. Öyle bir ülkede, öyle bir dönemde yaşıyoruz ki; TDK’nun deyim ve atasözlerinde yaptığı değişiklikler bile kadınlara yönelik ayrımcı sözler. Tartışılan yasalar tecavüzlere, cinsel istismar suçlarına yönelik yasalar, neden öldüğü ya da neden olduğu bilinmez bir duruma karşı ayakta durmaya çalışıyoruz biz sadece. Türkiye’de 10 senede %1400 artmış yakınlarındaki erkekler tarafından öldürülen kadınların sayısı, bırakın göstermelik ‘yanındayız’ numaralarını. Yanında olduğunuz kadınlar hastanede vuruluyor, mahkeme çıkışlarında öldürülüyor, evlatlarının önünde dayak yiyor. Bu ülkede değil tüm dünyada 1-0 yenik başlıyoruz hayatımızın maçına, kalpleriz ve kemiklerimiz kırıla kırıla da olsa inatla ve ısrarla.

Benim ülkemde kadınlara eskisi gibi mektup yazılmıyor, kimse onlara ‘sevgili’ ile başlayan uzun ve umutlu cümleler kurmuyor; çünkü biz kimsenin ‘sevgili’si olamıyoruz.

Benim ülkemde düşünmek zor, kadın olmak zor. Düşünürsen de kadınsan da sen olamazsın; çünkü biz gelenek diye görenek diye cinayeti, yanlışlarla hayır olmazlarla kayıp etmeyi adet etmişiz.

Benim ülkemde kadınların; canlarını alan eli kanlı katillere, tecavüz eden vasıfsızlara, öldüresiye döven kocalara, kendi kızından kardeşinden akrabasından çocuğu olan sapkınlara kısacası insanlığa sığmayan ama ‘erkekliğin kitabını’ yazmış adamlara iyi halden ceza verilmez. Kuyruğumuz olmasa da kadınsındır işte vardır bir suçun.

Benim ülkemde anne olmak; çoğu zaman kızının katillerine yemek hazırlamak, uyumak belki bir yastıkta ve hatta en acısı katille kurbanı aynı karında taşımak…

Daha ağır yük olur mu bir kadına?

Namus dediğiniz şeyi Tanrı sadece kadına mı verdi peki? Namus nedir efendiler hepinizin diline peleseng olmuş. Namusu fizyolojiyle ne zaman bağdaştırdınız siz bizden habersiz. Namus bedende değil, beyindedir. Eğer beynin namusluysa gencecik bir kıza, bir bebeğe (!) tecavüz etmezsin, öz kızına ya da üvey kızına annesi evde değilken yaklaşmazsın, onlardan çocuğun olmaz. Yolda yürüyen kadına sırf canın istiyor diye saldırmazsın. Seni istemedi diye ya da sırf sen kendine güvensizsin, zayıfsın diye öldüresiye dövmezsin. Hiçbir mahkeme kemiklerini kırarak, kezzap atarak suratına ya da (dünyada birçok yerde yapılan bir töredir ki) göğsünü ya da yüzünden bir uzvu keserek cezalandırmaz ama merak ediyorum aynı Tanrı’ya inanıyoruz ya size ne olacak?

Canının yanma bedeli birkaç sene ya da biraz para… Kendini anlatmak zorundasın her yerde, tek tek, sana zarar veren adamı dava etmek için, can güvenliğin yok, zararını umursayan yok, sana ne olacağı kimsenin umurunda değil.

Şubat ayının 24’ünde Güldünya isimli genç kadın hastanede, kapısının önünde 2 polis varken kalçasından vurularak öldürüldü. Neden mi? Kuzeninin kocasının ona tecavüz etmesini kalça hareketlerini sorumlu tuttukları için belki ya da tecavüzden kalanı o kalçaların arasından doğurduğu için?

Cinayetlerden, gözyaşlarından, acılardan sıçrayan kan alfabenin tüm harflerine bulaştı artık tüm kadın isimlerinin altında kan var. A’dan Z’ye kadar dünyanın her yerinde tüm kadın isimlerinde aynı harfler var artık ‘YETER’. İsveç’ten Diyarbakır’a, İngiltere’den Mardin’e, İstanbul’dan Amerika’ya…

Alfabenin tüm harflerine kan bulaşmışsa artık aynı acıya ortak olmamak için bir ışık yakmanın zamanı gelmiştir. Bu kadın listeleri daha fazla uzamasın, bedenlerimize bizden başka sahipler çıkmasın, kız çocukları gömülmesi, makyajımız utancımız olmasın, okul hayal olmasın, sofradaki yerleri öküzlerimizden sonra gelmesin diye,

Ve

Kadınlar, sonu gelmeyen sınavlarını kesimhane ile kurt kapanı arasındaki yolu gidip gelerek bir kuytuda tek başlarına vermeye çalışıyorlar hala…

8 MART KADINLAR GÜNÜ KUTLU OLSUN…

Melis Çınar