Uzun yıllar deodorant ve parfüm kombinasyonları kullandım. Sonuçta farkında olmasak da hayatımızda kokunun çok önemli yeri var ve kötü kokmayı istemiyoruz. Haliyle de ergenlikten itibaren önümüze gelen deodorant ve parfüm seçenekleriyle ilerliyoruz. Sonrasında marka tercihlerimiz değişebiliyor…

Fakat bir gün bir kız arkadaşım bana dedi ki: “Artık senin bu deodorantları kullanmanı istemiyorum. Çünkü senin doğal kokunu bastırıyorlar.” Sonra da bana doğal ürünlerden yapılmış bir roll on hediye etti. Deodorantları ise çöpe attı. Önce alışkanlıklar sebebiyle bu garibime gitmiş olsa da şimdi okuyorsa bu yazıyı ona bir kere daha teşekkür ediyorum. O günden sonra kokuyu algılayışım çok değişti ve kendi kokumu duymaya ve hatta bu kokuya bayılmaya başladım.

Elbette bunun öğreti olarak da bir karşılığı var: Bizler koku ile birbirimizi manipule ediyoruz ve hatta kokularımızı saklamaya çalışıyoruz. Biliyor musunuz kokusundan bir insanın bilinç halini anlayabilirsiniz. Mesela zihni çok çalışan insanların kokusu ağır olabiliyor veya zihni çok saf kişilerin hafif bir kokusu oluyor. Tabii doğal olacağım diyerek hiç koku kullanmayıp da zihni olanlar da var ki insanı biraz zorlayabiliyorlar. 🙂

Her ne kadar yedikleriniz içtikleriniz ile de alakalıdır diye düşünce de olsa da ben sabah akşam marul kemirip de çok ağır kokanı, ama sabahtan akşama ne bulursa götürüp de mis gibi kokanı da gördüm. (Gördüm mü denir, kokusunu aldım mı bilemedim burada.)

İnsan ruhunun bir kokusu var. Hele ki Öz’e Erim yolculuğunda ilerledikçe gittikçe daha derinden hissedilen tarifsiz doğal bir kokusu var. Tıpkı bebek kokusu gibi. Yani “Biz büyüdük ve kirlendi Dünya” sözünü çok sevsek de aslında kirlenen Dünya değil. İçinden geçtiğimiz bilinç hallerinin yansımaları bunlar ve her bilinç halinin de bir kokusu var. Elbette ki bebek kokusu doyumsuz bir koku. Fakat her ne kadar bebek kokusu gibi olmasa da nice doyumsuz kokular var insan bedeninden yayılan, daha olgun, daha derin ve yine saf…

Peki Hasancım şimdi ne kullanıyorsun diyeceksin? Piyasada tamamen doğal roll-onlar var. Kimyasal yok, ekstrası yok. Uzun zamandır onları kullanıyorum. Geçenlerde bittiler ve dedim ki şu piyasa roll onlarından kullansam ne olur? Merak ettim ve aldım. Almaz olaydım. Öldüm öldüm kokunun yapaylığından ve ağırlığından. Zaten bu yazıyı yazdıran da bu deneyim oldu. Yıllarca biz güzel kokalım diye neleri kullanmışız. 🙁

Gerçekten insanın kendi kokusu gibisi yok.

Elbette bu noktada şu akla geliyor ki peki hiç bir ürün kullanmayacağız. Hayır. Belirttiğim üzere doğal roll onlar ve de doğal çiçek yağları mevcut. Hatta öyle güzel kokular var ki doğal, aromatik yani hiçbir parfüm o kokuyu veremiyor.

Kendinize en uygun olanı bulmanız ve de kendi kokunuzla başınızın dönmesi dileğiyle… 🙂

Hasan 'Sonsuz' Çeliktaş

18 Kasım 1976'da Mersin'de doğdu. Toros Koleji'ni bitirdikten sonra Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi Halkla İlişkiler ve Tanıtım Bölümü'ne girdi. Fakültesini çok sevdiğinden mezuniyeti sonrasında oradan ayrılamadı ve asistan kadrosunda eğitim hayatına devam etti. 2005'te ise İzmir'e yerleşti. 2001 yılında "Sonsuzlukotesi" mail grubunu kurmasıyla başlayan yazarlık hayatı, önce 2002'de sonsuzlukotesi.com'u, daha sonra da 2004'de derKi.com'u kurmasıyla devam etti. Bir yandan da Cosmopolitan, Esquire, Yeni Aktüel, Zodiac, Akşam Brunch gibi dergilerde ve Akşam Gazetesi'nde serbest yazar olarak yazıları yayınlandı. 2011'de ise Anadolu topraklarından doğup Amazon.com'da yayınlanan ilk Türk Spiritüel dergisi "The Wise"ı oluşturdu. Halen yazmaya devam ediyor. Duru Sonsuz ile Özün Dünya'nın babası sıfatıyla onlara rehberlik yapmaya çalışıyor...