Stanford Üniversitesi hocalarından Robert Ornstein, “Bilincin Evrimi” (Evolution of  Consciousness) isimli bir kitap yazmış. Bu kitapta insan bilincinin  zaman içindeki evrimi ve düşünce biçimlerimizin orjinleri araştırılıyor. Ne ilginç ki, çeşitli kendini keşfetme  kitaplarını yalayıp yuttuğumuz; ama Mevlana’nın ne demeye çalıştığından habersiz yaşadığımız bir devirde, Mr. Ornstein, yazdığı bu önemli kitabın birinci bölümünün başına Mevlana’dan şu alıntıyı koymuş: “Başlangıçta sen çamurdun. Mineral olmaktan çıkıp, bitki oldun. Bitkiden hayvana dönüştün, hayvandan insana… Bütün bu dönemler boyunca enerji  nereye gittiğinin şuurluluğunda değildi; ama bir enerjinin ezelden ebede yolculuğu başlamıştı; ve şuurluluğa kavuşması  kaçınılmazdı. Zihnin binlerce değişik biçimi vardır; ve daha da geçeceği yüzlerce değişik form olacak” Ornstein ayrıca, Mevlana felsefesinin “evrim prensipleri”yle de  örtüştüğüne, Mevlana’nın “insan şuuru ve enerji dönüşümleri” hakkında en kapsamlı perspektifi sunduğuna inandığını söyleyen bir de not düşmüş kitabına.

Hepimiz biliriz Şeb-i Arus ( Düğün Gecesi ) törenlerini.. Mevlana, Allaha kavuştuğu günün bir ayrılık değil düğün gecesi olduğunu belirterek arkasından kimsenin üzülmemesini ve yas tutmamasını istemiştir. Mevlana her ölümlü insandan farklı olarak ömrünün sonlanmasından, yok olmaktan korkmuyordu; ve  ölümü bir şuur değişimi ve kavuşma olarak görüyordu. Bunun nedeni Mevlananın felsefese okyanusunda gizli elbette.. Ama biz, Mevlana’nın insanlığa işaret etmeye çalıştığı “ezelden ebede şuur yolculuğu”nu,  kullandığı sembollerin anlatmaya çalıştığı  gerçeklikleri ne kadar merak  ediyor ve soru üretiyoruz; asıl düşünmemiz ve başlamamız gereken nokta bu galiba.. İnsanların çok büyük bir kısmının hayatı boyunca en çok merak ve soru ürettiği konular nelerdir?

Beynimizin olağanüstü tekamülüne rağmen, dünyada en çok sorulan sorular, evrenin ve insanlık köklerinin  gizlerini merak etmekten çok, son derece sıradan, günlük yaşama ve kişisel  tatmine yönelik sorulardan oluşmakta.  Halbuki, kişisel tatmin çerçevemizin dışına çıktıkça, hiç sorulmamış, ya da az sorulmuş soruları sordukça, varoluşun gizlerini  düşünce enerjisi harcamaya layık buldukça, diğer bir deyişle “şuurumuzu yükseklerle meşgul ettikçe”, evrensel bilgi havuzu bizi bir şekilde desteklemeye başlayacak ve biz de havuza katkıda bulunacağız belki de..

Arşimed, Galileo, Newton, Einstein gibiler, “elma niçin kafama düştü” basitliğinde ve işe yaramayan (!)  sorularla bilim tarihini yazmışlar. Newton yer çekimini bulduğunda yeryüzünde  “yerçekimi”  yok değilmiş; dünyamız da hemen şuracıkta yusyuvarlak bir vaziyette keşfedilmeyi bekliyormuş.. Birileri, bütün karşı çıkışlara ve canla ödenen bedellere rağmen, şuurunu henüz uzanılamamış yerlere çıkarmış ve gizlerin birazının daha üstü açılmış böylece. Mevlana’nın işaret ettiği, fizikçi Ornsten’in kitabına tac ettikleri sadece tasavvuf ehlini, bilimcileri değil biz sıradan insanları da “Elma neden başıma düştü” gibi “basit” sorulara götürebilmeli aslında..

Harvard Üniversitesi Astrofizik Bölüm Başkanı  Robert Krishner bazı “işe yaramaz” sorulara bir hayat harcayanlardan: “Dünya, biz, yıldızlar, evrende gördüğümüz her şey aynı maddeden oluştuğu halde, tüm bu maddeler sürekli genişleyen evrenin ancak yüzde birine tekabül ediyor. YA GERİSİ? Kara madde,  ya da  kara enerji gibi isimler vermişiz;  ama bunların ne olduğunu henüz bilmiyoruz. Evrenin yüzde 99’unda ne var?”diyor. İş bitirici ABD Başkan danışmanları ise Robert Krishner’e, “Bu soruları  araştırmaya harcayacağımız dolarların ekonomimize , savunmamıza, gücümüzü arttırmamıza ne gibi katkıları olabilir, ondan haber ver” diye soruyorlarmış..

Günlük yaşamlarımız içinde yararcı, fırsatçı, çıkarcı zihniyetle “işe yarar”ların peşinde koşarken,  biraz da  “yararsız” gibi gözüken, ama belki de tüm insanlığa büyük yararları olabilecek sorulara gönül düşürsek dünyanın gidişini  ne kadar farklı kılardık acaba?

Mevlana’nın ölümü daha yüksek bir aşamaya kavuşma olarak görmesinin, yaşamın bir enerji dönüşümü olduğuna  işaret etmesinin  analizi elbette ki bir çırpıda  yapılacak şeyler  değildir.  Ama  onun ne demek istediğini kavrama merakı içine girmeye, ölümü bir son olarak değil geçilmesi gereken bir şuur aşaması olarak görmesinin ardındaki sırra  dair sorular üretmeye çoktan başlamamız lazımdı; bir Amerikalı fizikçinin göstermesini dahi beklemeden…

Mevlana gibi bir  şair, filozof ve inanç önderi elbette bütün insanlığın mirasıdır; ancak  bizim onu, ne de olsa biraz hısmı sayılarak, daha yakından kavramamız,  yararlanmamız; ve de öğretilerini özümsüyerek insanlığa yaymaya sevdalanmamız ne iyi olurdu gerçekten.

Jale Eğitim Önder