Herkesin bir yolculuk hikayesi vardır… Yaşam koçluğu için çalışmaya başlarken hayat hikayenizi yazmanızı isterim. Nasıl yazacağınız tamamen size kalmış, ben en az iki üç kere yazdım hepsinde farklı bir hikaye anlatabilirim… Hikaye doğduğumuz anla başlayabilir, tabii bunu hatırlayamıyoruz, o zaman belki erken çocukluğumuzdan, ilk hatıralardan başlarız anlatmaya… “Güneşli bir haziran günü -aslında güneşli olduğundan emin değilim!- doğmuşum” der ve devam ederiz. Ben bugün sık sık Ocak 1999 yılında başlayan hayat hikayemi hatırlıyorum. Tarihleri hatırlamak için dikkat çeken birşey olması gerek. Neyseki yazmışım!… “Hayatımda ilk defa babamı rüyamda gördüm” demişim… Belki bu çok normal, neden dikkatimi çekti bilemiyorum… Asıl yolculuk ise birkaç gün sonra gelen rüya ile oldu… Bu rüye beni bugün 10 yılını tamamlayan bir yolculuğa çıkardı. Rüyada bilmem gereken birşey olduğu ve bunun bana anlatılacağından bahsedilmişti. Çok tuhaf, yine tam olarak neden bilemediğim bir şekilde “geometrici” dedim “bunu anlatacak olan”, labirente girerken elimde bir tek bu ipucu vardı. Geometrici’yi nasıl bulduğumsa ayrı bir hikayeyi başlatır…

On yıl oldu ve yolculuk bir misyonunu tamamladı, bundan sonra nasıl devam edeceğini bilmiyorum.

Bugün sahip olduğum düşünce ve inançlarımın çoğunu bu yolculuğa borçluyum. O yüzden teşekkür etmek istedim. Yolda rastladığım her ruha binlerce teşekkür… Bazıları arkadaş olarak geldi, bazıları sevgili, bazıları öğretmen, bazıları kalbimi çok kırdı, bazılarıysa günlerimi aydınlattı. İçindeyken bir gün teşekkür edeceğimi tahmin bile etmezdim, bakmayın şimdi böyle güzel sözcüklerle yazdığıma değişim benim için çoğunlukla sancılı geçti. Neyi aradığımı bile bilmiyorken tek bir his vardı içimde beni ileriye sürükleyen, eksik, içimde birşeyler eksikti! Ben eksiktim, hiç bir zaman tam olmadım… ya da öyle zannettim. Karanlıkta odaya girersiniz ve bomboş gelir size, gözleriniz alışır ve seçmeye başlarsınız, herşeyi görebilmek için ışığa ihtiyacınız olur. Işığım yoktu, yarı karanlıkta yol almaya çalışıyordum. Takıldığım zamanlar canım inanılmaz acıyordu ama nerde olduğumu ne yaptığımı anlamayı o kadar istiyordum ki. Sadece anlama yetisi için yıllarca dua ettiğimi hatırlarım…

İnsan hafızası muhteşem, tüm evrenin bilgisini ve sırrını içinde taşıyor ancak kendi geçmişimizi bile net hatırlayamıyoruz. Bir kaydını tekrar izlemeyi isterdim, ara ara durdurup üzerinde yorum yapmak harika olurdu herhalde… Bu ay kaydı biraz daha netleştirmek için çalıştım, bulduklarım hem tanıdık hem de bir o kadar yabancı. Yine de yüzleşmeden bu dönem tamamlanmazdı sanırım.

“Her insan bütün ve tamdır” sadece bunu fark etmemiz gerekir. Koçluğu seçtiğimde bu cümle beni çok etkilemişti, kendime bütün ve tam olduğumu söylemek yüzümde kocaman bir gülümsemeye sebep oluyordu. Birileri size “hadi yap bunu, yaparsın…” derken bir yandan da “bu huyun kötü, bu davranışın yanlış…” diyorsa kafanız karışıyor doğal olarak. Bizler bunu sürekli yapmıyor muyuz? Sürekli eleştirmiyor, sürekli yargılamıyor muyuz? Sürekli daha iyi ve daha doğru nasıl olabilir öğretmeye çalışmıyor muyuz?…Yarın güne başladığınızda şunu deneyin; tüm sohbetlerinizden, konuşmalarınızdan eleştiriyi, yargılamayı çıkarın sadece sizin için iyi ve güzel ne varsa onu paylaşın. Bunu gerçekten deneyin, önce zorlansanız bile… Bir süre sonra fark edeceksiniz ki önce kendi görüşünüz değişmeye başlayacak. Hadi, bir adım daha ileri gidin; dinlemeyin haberleri, okumayın gazeteleri, seçin… Bilgiye mi ihtiyacınız var, merak mı ediyorsunuz, o kadar çok kaynak var ki size bunları felaket senaryoları olmadan verecek ya da korku kültürü yaratmadan. Zaman hızlandı, on yıl önce başlayan yolculuğumda kitapçılarda bulduğum bir kitabı ne kadar sevinçle karşıladığımı hatırlıyorum, bugün raflardan dolup taşan kitapları seçiyorum. Çok bilgi artık işe yaramaz hale geldi, bilgi bizi eziyor, ne kadar bilseniz de herşeyi bilemeyeceğinizi bilmek bilginin doğası. Geçen gün okul hayatımız boyunca öğrendiğimiz birçok bilginin bugün artık geçerli olmadığını konuşuyorduk babamla, güldüm onca yıl ve inanç! Değişti, herşey değişir, bu da doğamızda…

Ben değiştim, arkadaşlarım, çevrem, yaptığım iş hepsi değişti… Yine de ailem ve dostlarım yanımda, onlar da değiştiler, beraber değişmek güzel… Beraber değişmediysek artık birbirimize yabancıyız, bana en yakınlar beni ne kadar tanıyorlar, ben onları ne kadar tanıyorum. Şimdi, burada durmuş düşünüyorum ben kendimi ne kadar tanıyorum?

Kendini bul… Bulduğun zaman nereye ait olduğunu bileceksin. Ailem ve sevdiklerim yolda yabancılaştılarsa bu onlara olan sevgimi yok etmedi, sadece şimdi yeniden tanışma zamanı. Önce, teşekkür ederim! Beni bugünkü ben yapan herkese ve herşeye. Hepsi kendi bildikleri kadar öğrettiler, kendi bildikleri gibi davrandılar, çok teşekkürler. Ben de bildiğimi yapmaya çalışıyordum, hatalarım oldu, pişmanlıklarım, keşkelerim… hayatımdakileri kıran, üzen, şaşırtan, güvenlerini yok eden, kızgınlık veren… her ne yaptıysam ya da düşündüysem özür dilerim… Ben özür dilemeyi bilmezdim, değiştim, bugün tüm duyguların yaşanıp bırakılması gerektiğini fark ettim. Çünkü, taşırsak yola devam edemeyiz, gerçekten de ağır gelirler. Siz de deneyin, sadece özür dileyin, herşey olması gerektiği gibi oldu, başka türlüsünü bilseydik, bilseydiniz öyle olmazdı zaten. Şimdi, hem eskiye hem de yeniye yeniden sevgi ekebiliriz.

Ailem bana hep Belkıs ismiyle seslendi, neden bilmiyorum üniversitede bir gün kendimi Melike diye tanıtmaya başladım, keşke kararımın nedenini hatırlasam. Evde uzun süre karışılık yarattı bu durum, babam telefonu öyle biri yok der kapatırdı…

Bugün, artık tam ve bütün olmak istiyorum, tüm sevdiklerimle yeniden tanışacağım…

ismim Melike Belkıs, iyi ki hayatımdasınız, sizi seviyorum…