Zehirlendik. Bilerek, istenerek ve bir plan dahilinde zehirlendik. Hissizleşmeye başlayan insanlık artık son demlerini yaşamakta. Ya da ilk demlerini. Bu büyük bir seçim sonucunda vuku bulacak.

Bu değişken duyu ile insanlık ayağa kalkabileceği gibi, kendini de yok edebilir. Son karar, son seçimin arefesinde olan insan, içindeki boşluğun bu dünyaya ait olmadığının idrağına vardığında büyük bir yıkım yaşayabilir. Hayatı boyunca farklı şeyler öğrenmiş, farklı şeyler duymuş ve farklı hayatlar yaşamış olan insanın, ilk defa kendi hayatını dizayn edebilecek kapasiteye ulaşabileceği bu sürecin nasıl şekil alacağına seçimleri yön verecektir.

Bir şeylerin değiştiğini hissediyorsunuz, ancak tam olarak büyük bir değişikliğin gelmediğini de biliyorsunuz. Yarın, yarın, yarın uyanacağım ve dünya bambaşka bir yer olacak diye uyuyor ve ‘dünün aynısı’ bir dünyaya uyanıyorsunuz. Çiseleyen bir havada yürüyorsunuz ve dünyanın size göre nasıl şekillenmesi gerektiğini düşünüyorsunuz, eve geliyorsunuz ve sosyal medyada bambaşka bir dünya ile karşılaşıyorsunuz. Çok fazla düşünce, çok fazla ses ve çok fazla realitede sıkışıp kalmış insanı okuyorsunuz. Bir yandan dünyanın kendi hayal dünyanıza göre nasıl şekilleneceğine dair umutlar beslerken, bir anda dünyanın yok olmasını isteyebiliyorsunuz. Bu duygu yoğunluğu o kadar üst seviyede yaşanıyor ki, bir yerde bedensel olarak sizden çıkıyor. ‘Başım ağrıyor’.

Hissediyorsunuz değişimin geldiğini, bambaşka bir dünyaya uyanacağımızı hissediyorsunuz ancak gerçekleşmiyor. Çünkü uzay-zaman içerisinde ilerlerken kütleçekiminin sizde yarattığı etkinin fazlasıyla arttığının, atomlarınızın sıkıştığının, enerjinizi boşaltamadığınızın farkında olmayabilirsiniz. Bu öfke yaratabilir. Bu öfke dönüşmezse sizi ele geçirebilir, bu ayrımları fazlalaştırabilir. Bu değişken duyu ile yanından geçtiğiniz insanlardan bile enerjisel olarak etkilenebiliyorsunuz. O insanların yorgunluğunu, negatifliğini, düşük frekansını algılayabiliyorsunuz. Bununla birlikte siz de düşebiliyorsunuz. Enerji ağları bu kadar açılmışken, bu yeni gelen duyu sizi korumaya alabiliyor. Ağustos-Eylül aylarında ne kadar büyük dönüşümler geçirdiğinizi düşünün ve son günlerde gelen sakinliği. Sanki bir sınavdan çıkmış gibi gelebilir. Yıl sonu önemli bir sınavına girerken yaşadığınız stresi, girdiğinizdeki yoğunluğu ve çıktığınızdaki o sırtınızdaki (iyi-kötü)  yükü düşünün.  Böyle büyük bir sınavdan çıktığımızı düşünüyorum. Bu duyuyu özümseyebilmek ile kabul etmemek arasında bir sınav.

Değişken duyu sizi insanlardan uzaklaştırabilir, aynı zamanda sizi iletişim olarak insanlara yakınlaştırabilir. Ancak bir gerçek var ki, hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktır. Dünya gözümüzle gördüğümüz gibi değil, duyularımızla hissettiğimiz şekilde değişmiştir. Bu transfer ile ne kadar farklı bir dünyaya baktığımızı algılayabileceğimizi düşünüyorum. Ancak herkesin kabullenebileceği kadar dünyasının değişebileceğini hissediyorum.

Taşıyabildiğimiz kadar bir yük, ancak bizim yükümüz. Onların değil, başkasının değil, düşüncelerin değil, zihnin değil, kaygıların değil, bizim yükümüz. Bize yükledikleri değil, kendi seçimlerimizle yüklendiğimiz.

Devamı gelecek…

Yiğit Penguen