Kasım ayında kız arkadaşımdan ayrıldıktan sonra, ayrılık acısını çok ağır biçimde tadarken gördüğüm bir vizyon üzerine yazdığım bir yazı…

Bugün çok ama çok ağladım. Haftaların birikimi boşalıyor sanırım bende ve yaşadığım yoğun kırgınlığın da. Kendimi bıraktım öylece ve bir arabanın içinde olduğumu gördüm. Arabayı tanrı kullanıyor ve ben ona kendimi teslim etmişim, artık ne olacağını bilmiyorum, götürüyor beni.

Ben sadece boş gözlerle arabanın içine bakıyorum. Birden bir uçurumun kenarına geldik. Benim umrumda değil… Araba birden uçurumdan yuvarlanmaya başladı. Önce kafamı hızlıca çarptım, sonrada tavan kafama indi ve ezildi kafam, daha sonra da araba içine sıkıştı bedenim ve kaburgalarım ezildi. Az sonra uçurumun dibindeki arabada bedenimi gördüm ve onu görünce ağlamaya başladım yattığım yerde. Hayatımdan çeşitli görüntüler hücum etmeye başladı gözümün önüne. Çocukluğumu gördüm, daha şiddetli ağlamaya başladım; 5 yaşımdaki halimi gördüm, bisikletimin üzerinde iken babama kaç yaşında olduğumu sormuştum, o da eliyle 5 yapmıştı. İlkokuldaki beni gördüm, elimde Türkiye çocuk dergisi, radyodan futbol maçlarını izliyor. Sonra yine 2 yaşındaki halimi gördüm, sonra ortaokul, lise.. Ağlamalarım şiddetini arttırdı. Bir yandan da bedenimi seviyor okşuyordu ruhum ağlayarak. Kendimi ne kadar yalnız hissettiğimi gördüm, çok ama çok yalnızdım. Bu 1.5 yaşında da böyleydi, 15’te de… Ama üniversitedeki yaşantıma ağlamadım. Sadece bir itilim hissettim. Ankara’dan nefret ettiğimi gördüm. Bu şehirde sadece acılar olduğunu düşündüm. Çocukluğum geldi gözümün önüne, ne kadar saf ve masum; sonra Ankara, benim kalbimi kıran ve iyice içime kapatan bir şehir. Bu şehirde kalma nedenlerimden birisi gitmişti zaten, gelecek senede çok sevdiğim ev arkadaşım evleniyor ve gidiyor. Geriye sadece okulum kaldı. Gitmeyi istedim artık buradan, nereye bilmiyorum ama gitmeyi istedim sadece ve biliyorum ki ben bir yerden ayrıldıktan sonra oraya bir daha asla adım atmam. Sonra bedenimi okşadım ruhumla… Yazın yaptığım vücut geliştirme çalışmalarını hatırladım.

Kollarımdaki kasları okşadım. Vücudumdaki benleri de. Sonra gögüs kaslarım okşadım. Onu ne kadar sevdiğimi anladım ve o benim önümde yatıyordu… Hala gözlerimin önüne bir sürü görüntü geliyordu ve her biri daha da ağlatıyordu beni, tıpkı şu anda bunları yazarken ağladığım gibi. ARdından vedalaşma zamanımın geldiğini anladım ve yükselmeye başladım. ÇEvremde hiç ama hiç kimse yoktu. Zaten yaşadığım tüm bedendışı deneyimlerde de kimseleri görememiştim etrafımda. Ne rehberleri, ne yaşlı sakallı, sevgi dolu dedeleri. Kendimi iyice yalnız hissediyordum. Gittikçe yükseldim ve atmosfere doğru çıkmaya başladım. Sevgili bedenim, tüm anılarımla beraber aşağıda yatıyordu. Tekrar 1.5 yaşındaki halim aklıma geldi şimdi ve o anları tekrar yaşıyoum ve ağlıyorum… Atmosfere yükseldim ama beni ne karşılayan oldu, ne de başka birşey.
 
Sonra sarsılarak ağladığım yerden kalktım ve banyoya gittim, yüzümü yıkadım. Dünyada gitmeyi istediğimi hatırlıyorum… Daha önce defalarca intiharı düşündüğüm olmuştu. Ama hiç cesaret etmedim ve hep şunu biliyordum ki kesinlikle pişman olacağım. Hiç denemedim de…
 
Şu anda yine kendimi o arabada görüyorum ve bu sefer yine şoförüm tanrı. Önümüzde dümdüz bir yol var ve çok net şekilde uçurum olmadığını biliyorum ve yanımda gülümsüyor sürekli. Nereye gittiğimizi bilmiyorum, ama ona bıraktım kendimi. Nereye götürecek merak bile etmiyorum, o sadece gülümsüyor, gülümsüyor, gülümsüyor….
Hasan 'Sonsuz' Çeliktaş

18 Kasım 1976'da Mersin'de doğdu. Toros Koleji'ni bitirdikten sonra Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi Halkla İlişkiler ve Tanıtım Bölümü'ne girdi. Fakültesini çok sevdiğinden mezuniyeti sonrasında oradan ayrılamadı ve asistan kadrosunda eğitim hayatına devam etti. 2005'te ise İzmir'e yerleşti. 2001 yılında "Sonsuzlukotesi" mail grubunu kurmasıyla başlayan yazarlık hayatı, önce 2002'de sonsuzlukotesi.com'u, daha sonra da 2004'de derKi.com'u kurmasıyla devam etti. Bir yandan da Cosmopolitan, Esquire, Yeni Aktüel, Zodiac, Akşam Brunch gibi dergilerde ve Akşam Gazetesi'nde serbest yazar olarak yazıları yayınlandı. 2011'de ise Anadolu topraklarından doğup Amazon.com'da yayınlanan ilk Türk Spiritüel dergisi "The Wise"ı oluşturdu. Halen yazmaya devam ediyor. Duru Sonsuz ile Özün Dünya'nın babası sıfatıyla onlara rehberlik yapmaya çalışıyor...