Çok özel bir gecenin sonunda yazdığım ve benim için dönüm noktası olan bir yazı.

Ey Tanrım,
Aslında sana “sevgili tanrım” demem daha doğru olur ama bu gece son kez çocukluğumdan beri bana öğretilen göklerdeki tanrı gibi hitap etmek istiyorum sana. Biliyorum ki artık sen benim için “sevgili bir dostsun” artık ve benim ayakta durmamı görene kadar her türlü desteği verdin bana.

Ve eminim ki şu anda elimde mezuniyet belgemle senin huzurunda son kez yüce öğretmenim olarak durmama çok ama çok mutlusun.
Yüce öğretmenler her zaman yüce öğretmen olarak kalırlar hayat boyu ama ufak bir farkla artık öğrencileri dostları olmuştur, tıpkı benim gerçek hayatımdaki öğretmenlerimin artık beni dost olarak gördükleri gibi.

Sevgili Tanrım,
İtiraf ediyorum ki bana mezun olduğumu söyleyip tüm hayatımın sorumluluğunu verdiğin günden beri ki bu son 3 güne tekabül ediyor, resmen sudan çıkmış balığa döndüm. Bana öyle bir güç verdin ki ne yapacağımı bilemedim ilk başta ve az önce senin de gördüğün gibi bir anda herşeyi terkedip tekrar dine sığınıp, bu güçten kaçmayı bile düşündüm. Bana öyle bir sorumluluk veriyorsun ki… İtiraf ediyorum, korkuyorum. Çünkü maalesef her zaman çok ışık dolu olmaıyorum. Ve inanamıyorum sana bunu yazarken bana şu dedin “sen değil miydin ışıkla karanlığı bir etmek isteyen, senin içinde ışık olduğu kadar karanlıkta var ve ben zaten bu nedenle mezun ediyorum seni. Sen bunların bütünüsün ve Dünya’nın yeni enerjisisin”. Offf sesini ilk defa bu kadar net duydum sevgili dostum.

Sevgili Sonsuz,

Biliyorum kafan karışık biraz ve bu karmaşık halinle bile o kadar sevimli görünüyorsun ki burdan. Benim senden yazılı bir kontrat beklediğimi mi zannediyorsun yada geleceğin konusunda karar vermeni beklediğimi. Biliyorum bu yazıyı yazmaya başlarken amacın çeşitli maddelerle dileklerini sıralamaktı. Ama sevgili Sonsuz, sen o kontratı kalbinle yazdın. Saf ve iyi niyetinle yazdın. Benim her iki parçamı da içinde toplayarak, beni bir görerek yazdın. Yeni çağda yaşayacağımız en büyük ve en güzel enerji budur ve emin ol sen ve sizler evrenlere bedelsiniz. Sizin burda yarattığınız bu yeni enerji diğer tüm evrenleri birleştirecek. Sen bir Orionlu’yla bir Siriuslu’nun kolkola olabileceğini düşünür müsün madem bir anda aklından bu mitoloji geçti. Ya da çok daha sıradan bir örnek, kurtla kuzunun. Kurt kuzuyu yer, bu doğanın kanunudur, ama kurt kuzuyu düşman olduğu için yemez, doğası gereği bu. Bu evrendeki negatif ve pozitif varlıkların biribrlerini düşmanlarmış gibi algılamalarının nedeni de budur. Doğalarının gereği… Ama bu enerji sayesinde bu doğal çemberi aşacaklar biliyor musun? Lütfen yazdıklarını beyin süzgecinde geçirme, çünkü tıkanıyorsun. Bırak olduğum gibi akayım senden. Peki kurt kuzuyu halen yemeyecek mi? Evet yiyecek ama İNSANlar artık birbirlerini yemeyecekler. Çünkü onların kendi iradeleri ve güçleri var, bunu farkedecekler ve bunu farkettiklerinde artık yememeye başlayacaklar. Şimdi bir tane daha soru geldi kafana: peki hiç mi kötülük olmayacak yada hep iyilik mi olacak? Şunu iyi bilmen gerekir ki sevgili Hasan, huzur hem iyiliktir; hem kötülük. Aslında işin şakası bu. O huzur öyle bir güçtür ki iyilikler ve kötülükler onun içinde nokta gibi kalırlar. Anlamıyor musun Hasan, benden 1 sene önce neyi dilemiştin. Dünya’ya gelmemi değil mi? En saf halimle. Ve bunu dileyen birçokları da var. Ben de bunu seve seve yerine getiriyorum ve olduğum gibi sizlere iniyorum. Artık beni yaşamak için ölmenize gerek yok. Çünkü Dünya’da beni yaşayacaksınız. Bu yüzden artık göklerdeki tanrın değilim, çünkü artık yerdeyim ve lütfen bunun mecazını alın. Sizlerden akıyorum. Sevgili Çağrı’ya “Tanrısal Yaşam kim Çağrı” diye sorduğunuzda kendini gösteriyordu değil mi? Onun gözlerine bakınca kimi ve neyi görüyordun hatırlıyor musun? Çok yaşlı ve bilge bir ruh değil mi? O anda onun gözlerinden ben de sana bakıyordum. Haa şimdi bazıları diyecekler ki hepimiz Tanrı değil miyiz? Evet, ama artık yansımaların yansımalarını değil, direk kaynağı yaşamanın zamanı geldi ve geçiyor. Sizin kristal çocuklar olarak nitelendirdikleriniz ki Çağrı da bunlardan biridir, beni olduğu gibi kaynaktan yansıtırlar. Bedenleri o frekanstadır. Sizlerin bedenleri de o frekansa uyumlu hale geldi artık. Doya doya kaynağı yaşayın bu dünyada ve müsaadenizle ben de ilk defa evrenlere bedenlenmenin tadını çıkartayım sınırsızca. Kafanızda yüzlerce soru oluşabileceğini biliyorum, ama size sadece tek yanıt veriyorum: “Bu gece veya yarın gece veya herhangi bir gece kalbinizin içine bakın, ya da bu çok zor geliyorsa çocukların gözüne bakın, ya da bu da çok zor geliyorsa karşınızdaki birinin gözlerine; ben de size ordan bakıyor olacağım ve diyeceğim ki ‘Teşekkürler’ ” Kontrat yazılmıştır, bundan sonra bir Orionlu da çıksa, bir de Siriuslü de çıksa ona sevgiyle sarılabilirsin sevgili Sonsuz ve emin ol onlar da bunu merak ettiklerinden sizlere yanaşmak isteyecekler, camdaki noel ağacına merakla bakan çocuklar gibi. Gerçi sadece onlar mı? İki zıt kutbun temsilcileriydi onlar. Evrendeki milyonlarca hatta milyaarlarca varlık buraya akın edecekler, beni ve bizleri görebilmek için. Kimilerini göreceksiniz, kimilerini değil ama onların tek isteği olacak sizden. Onlara bir defa gülümsemeniz ve sarılmanız. Daha sonra hepsi kolkola gidecekler ve beni yansıtana kadar “olmak adına” o anı unutup oyunlarına geri dönecekler.

Sevgi adına…

Tekrar teşekkür ederim….

Olsun….

not: Çağrı, bir arkadaşımın 2 yaşındaki oğludur.