Kıyamet, “kıyam etmek”, “kıyam etmek” ise uykudan uyanmak anlamına gelir. Gerçek kıyameti insan önce kendi içinde yaşar. Bu da insanın, hayatın aslında öğretildiğinden ve algıladığından daha fazla olduğunu farketmesiyle başlar. Tanrı’nın kendisi ve etrafında ki herşey olduğunu ve BiR olduğunu idrak eder ve esas yolculuk bundan sonradır. Kuran’da yada diğer dinlerde anlatılan tüm hikayeler aslinda semboliktir ve her kavram birer semboldür. Bakın size benim hikayemi anlatayım: 🙂

1995’te başladı herşey. Üniversite 1. sınıftaydım. Oruç tutuyor, namaz kılıyor ve bol bol Ayet-el Kürsi okuyordum. Ailem çok tutucu olmasa da dindarlardı. Bir gece yurtta uyurken görünmez bir varlığın üstüme çöktüğünü hissettim, gözlerimi açtığımda bir varlığın omuzlarıma ayaklarını basarak beni yatağa yapıştırdığını gördüm ve varlığın üstünde ise evren kat kat bana açıldı ve muhteşem bir manzara gördüm. Sonra uyandım ve n’olduğunu anlamadım. Birgün bir arkadaşım beni Evrensel Kardeşlik ve Bilgelik Derneği’ne götürdü. (Hatırlatma: Bu dernek bilgi Kitapçıların kurduğu dernek değildir). Orada bir konferans dinledim ama hiçbirşey anlamadım açıkcası. Sonra rüyami anlattım, oradaki kadınlar açılıyorsun falan gibi birşeyler söylediler yine birsey anlamadım ve bir daha da uğramadım; taa ki zamanı gelene kadar. Sonra yaz geldi. Ben Kuran’ı okumaya başladım. Çok etkileyici geliyordu ama o an ki bilincimle hiçbirsey anlamadan okuyordum. Tabii bir sürü garip garip olay basima geliyordu. Bunların kiyamet alametleri olduğunu bilmiyordum tabii. :)) Sürekli Allah’a kızıyordum. “Madem o kadar adaletli bir Allah’sın, neden Muhammed peygamber oldu da ben sıradan biri…” diye isyan edip okkalı laflar ediyordum, sonra korkup tövbe ediyordum. (Evrende beni izleyenler acaip eğlenmişlerdir o halimden, ben de şimdi hatırlayınca çok gülüyorum). Birgün karşıma “Ölümü Yaşamak” isimli bir kitap çıktı. Kitap karşılaştığım ilk “farkli bilgiler” veren kitaptı. Kafamda birşeyler açıldı sanki ve hemen arkadaşım Begüm’ün annesini aradim. Beni Derneğe götüren de oydu. Feriha Teyze ile bayağı konuştuk. Birşeyler değişiyordu, hissediyordum ama tam anlamlandıramıyordum. Sonra “Dokuz Kehanet” geldi. Bu kitabi okuyanlarınız bilir. Muhteşemdir. Ama ben halen din boyutundaydım ve takıldığım bir kavram vardı. “Sonsuzluk”.

“Sonsuzluk”u ne zaman hissetmeye çalışsam, kalbim daralıyordu ama bana o kadar yakındı ki, sanki su duvarın ötesindeydi. Bu arada o zaman aşkta bir hayalkırıklığı yaşadım. Canım acaip yanmıştı. O gece içimden bir ses duydum çok ama çok net: “Sorularının ve merak ettiğin herseyin yanıtını almaya ve sonsuzluğu deneyimlemeye hazır mısın?”. Ben güldüm. “Ben zaten herşeyi bilmiyor muyum? Dinin her noktasini biliyorum, daha ne?”. İçimden halen hissettigim bir gülümseme aldım. Ertesi gün kitapçıyı gezerken TESADÜFEN (!) Ramtha’nın Eşruhlar kitabıyla karşılastım ve aldım. (Bak şu Allahın işine!!!) :)))

Sonra eve geldim. Oturdum. Kitabın kapağını açtım ve şu cümleyle karsılaştım. “Sizler Tanrısınız ve buraya kendinizin Tanrı olduğunu hatırlamaya geldiniz”. O dakika Tanrım bir kaydı, bir daha da eskisi gibi olmadı. :)))) O cümlelerden sonra benim için herşey ama herşey değisti. Sonra üstüste kitaplar okudum ve hiçbir bilgiyi reddetmedim. Çok hızlı bir açılım gösterdim ve içimdeki sese uyarak “Evrensel Kardeşlik ve Bilgelik Derneği”ne gittim. Orada 2 sene boyunca kendimi tanımayı öğrendim. Harika insanlarla ve muhteşem 2 rehberle tanistim. Figen, digeri ise tanıdığım en özel insanlardan biri olan ve artık derneğe gitmememe rağmen rüyalarımda karşılaştığım Mualla Hanım’dır. Dernekte yaşadıklarım ve aldığım temel bana çok sey kattı. Ama sonunda oraya ihtiyacımın kalmadığı noktaya geldim ve ayrıldım…

Kısaca benim kıyamet hikayem bu. Yaklaşık 7 sene önce oldu ve o günden beri inanılmaz bir hayat yaşıyorum. Her hücremde hissediyorum tanrısallığı; hayata bakışım o kadar değişti ki…

Kendini tanıma ve gerçekleştirme yolu biraz zor bir yoldur ve tuzakları, karmaşaları çoktur. Maalesef birçokları çeşitli noktalarda takılırlar. Kimileri bir lidere takılır, kimileri uzaylılara, kimileri parapsikolojik yetenekler, kimileri okudukları kitaplara ki ben Ramtha ve Kryon fanatikleri taniyorum vs. vs. Bunlara takılmadan, azar azar hpesinden deneyimleyip yoluna devam etmek ve gün geçtikçe daha da sonsuzlasmak; Sırat Köprüsü’nde yürümede basarili oldugunun göstergesidir. Tabii sembolik anlamda. Başarısız olursan ne olur. Hayat seni çeşitli şekillerde iteleyerek geri çıkartmaya çalışır falan….

Kısaca benim de açılış hikayem böyle…

Hasan 'Sonsuz' Çeliktaş

18 Kasım 1976'da Mersin'de doğdu. Toros Koleji'ni bitirdikten sonra Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi Halkla İlişkiler ve Tanıtım Bölümü'ne girdi. Fakültesini çok sevdiğinden mezuniyeti sonrasında oradan ayrılamadı ve asistan kadrosunda eğitim hayatına devam etti. 2005'te ise İzmir'e yerleşti. 2001 yılında "Sonsuzlukotesi" mail grubunu kurmasıyla başlayan yazarlık hayatı, önce 2002'de sonsuzlukotesi.com'u, daha sonra da 2004'de derKi.com'u kurmasıyla devam etti. Bir yandan da Cosmopolitan, Esquire, Yeni Aktüel, Zodiac, Akşam Brunch gibi dergilerde ve Akşam Gazetesi'nde serbest yazar olarak yazıları yayınlandı. 2011'de ise Anadolu topraklarından doğup Amazon.com'da yayınlanan ilk Türk Spiritüel dergisi "The Wise"ı oluşturdu. Halen yazmaya devam ediyor. Duru Sonsuz ile Özün Dünya'nın babası sıfatıyla onlara rehberlik yapmaya çalışıyor...