Karşılaştırma ve kıyas bilgisi neden bu kadar önemlidir, hiç düşündünüz mü? Çünkü karşılaştırma ve kıyas sonucunda insanlar “doğru düşünceye” ulaşırlar. Doğru düşünce ise, doğru bilgi demektir.
Bütün bilgilenmelerin ve bilginin başı, düşüncedir. İnsanın çalışarak, deneyerek, kıyaslayarak elde ettiği “doğru düşünceler ve bilgiler”, onun aklını meydana getirir. Böylece devamlı gelişen bu akıl sayesinde insan kendini daha iyi görebilir. Yani hislerini, sezgilerini, benini daha iyi sorgulayabilir. Gerekli değişim ve dönüşümleri yaparak, kendi özüne inebilir. İnsan, aklını meydana getiren doğru düşünce ve bilgiye ancak, karşılaştırmalar ve kıyaslamalar sonucunda ulaşılabilir. Şimdi konuyu biraz daha açalım.
İnsanın tecrübelerle edindiği bilgilerin, onun aklını meydana getirdiğini söylemiştik. Akıl bizim idare merkezimizdir. Gelişen bu akıl sayesinde insan doğru ile yanlışı ayırdetmeye başlar. Bir şeyin doğru veya yanlış olabilmesi için, bir şeyi kabul etmek veya inkar etmek gerekir. Başka bir deyişle, bir yargı gerektirir. Bu ayırdetme işlemini mantık yapar. Çünkü mantık duygunun, bilginin ayırma ve onaylama merkezidir. Ayırdettiklerini ve onayladıklarını aklın ilgili merkezine gönderir. Mantık devamlı olarak yargılarla doludur. Bunlar, yargılar ve önyargılar olarak ikiye ayrılır. Yargıların doğru düşünceyi bulmaktaki önemi büyüktür.
Bir insan, mantığıyla ölçme işlemi yapıp, mantığıyla kabul ettiği şeye inanırsa, doğru yoldan ayrılmamış olur. Mantığımız bizim kılavuzumuzdur. Çünkü doğru düşünce mantıkta ortaya çıkar. “Mantıklı düşünme” denilen, “doğru düşünme” olayıda kendini akıl yürütme işleminde gösterir. Akıl yürütme; daha önce verdiğimiz ve mantıkta bulunan yargılardan, sonuç olarak yeni bir yargı çıkarma işlemidir. Burada karşılaştırma ve kıyas devreye girer. Kıyası tarif edersek; mantıkta daha önce verilmiş yargılara dayanarak, sonuçta onlardan yeni bir yargı çıkarma işlemidir diyebiliriz. Kıyasta, sonuçta bir yargıya varma olayı vardır. Bu yargıya, mantıkta kıyas yoluyla erişildiği için bu, doğru bir yargıdır.
Eğer mantığımızda çok fazla önyargı taşıyorsak, doğru düşünceye ulaşmakta da o ölçüde zorlanırız. Çünkü oluşturduğumuz bu önyargılar, bizim sağlıklı düşünmemizi engeller. Ve bunlar genellikle egomuzdan kaynaklanan düşüncelerdir. Bu tür düşünceler mantık süzgecinden geçmemiştir. Böyle durumda olan bir insan doğru düşünceye ulaşamayacağı için, vereceği kararlarda da adil olamayacaktır.
Bakın bu konuda bir spiritüel bilgi şöyle diyor: “Kararlarınızın adil olmasını istiyorsanız, önce peşin kararlı olmaktan kaçınınız.” Bir başka cümlede de “Peşin kararlı olmayınız. İşte sizi ençok yıkan budur. Peşin karardan vazgeçiniz. Ölçünüz, biçiniz, anlayınız, sonra karar veriniz. Ve kararınız esas olsun ve esası gösteriniz” denmektedir.
Demek ki “doğru düşünceye”, elde ettiğimiz yeni bir bilgiyi, daha önceki bilgilerimizle (ön yargıdan uzak) karşılaştırıp, kıyaslayarak varabiliriz. Yani herşeyi ilkönce mantığımızla ölçmeli ve sonra inanmalıyız. Sonuçta elde edeceğimiz bu doğru düşünceler, bizden doğru davranışlar olarak dışarı yansıyacaktır.