“Şimdiki çocuklar harika!” usta yazar merhum Aziz Nesin’in bir kitabının adıydı. Türkçemizde sıkça kullandığımız bu söz, bana göre, yüzyıllardır hiç eskimeden ve anlamını yitirmeden kullanılmakta olan önemli bir deyim. Evrimi bundan daha özlü ifade eden bir söz duymadım.

“Şimdiki çocuklar harika!” sözü, büyükler tarafından, çocukların kendilerinden beklemedikleri ölçüde güzel davranışlar sergilemeleri karşısında söylenir. Bir hayranlık ifadesidir ve her hayranlık gibi içinde biraz da kıskançlık taşır. Gencin kendinden beklenmeyen yeni davranışları karşısında yetişkinlerin bilinçaltında oluşan çaresizlikle, neslin geleceğine yönelik umutlarının sentezlenmiş bir ifadesidir bu söz.

Bu söz, nesiller arası çatışmaları, ana-baba ve çocukları arasındaki anlaşmazlıkları çok iyi açıklar. Gençlerin yetişkinlere ters gelen tavır ve davranışlarının gelenek ve göreneklere aykırı diye dışlanması ile doğan görüş farkı sonuçta yetişkin neslin yenilgisi ile sonuçlanır. Zira bu gençlerin kendi yeni geleneklerini yaratma savaşıdır. İleride onlar da kendi çocukları karşısında yenik duruma düşeceklerdir. Bu kaçınılmaz bir sondur ve iyi ki böyle olmaktadır. Yoksa evrim gerçekleşmez veya gerçekleşmesi çok daha sancılı olurdu. Gelenek ve göreneklerin katı şekilde uygulandığı her türlü yeniliğe kapalı toplumlarda evrimin bu yönüyle yavaşladığını veya yeraltına girdiğini söylemek yanlış olmaz. Evrim arzusu genç nesillerde bir sel kadar güçlü iken sürekli bastırılmaya çalışılması ile gençlerin ruhunda kopan fırtına sağlıksız bir geleceğin de işaretidir. Böyle sevgisiz ve hoşgörüsüz ortamlar sevgiden uzak ve acımasız nesillerin yetişmesine yol açarlar. Böylesine klonlanmışçasına prototip bireylerin yaşadığı toplumların gelenekleri yaşatmak uğruna fanatikliğe kaçması kaçınılmazdır.

Bence, biz yetişkinler aslında çocuklarımızın dünyasında misafiriz. Bu onların dünyası ve gelecek onların geleceği. Biz ne dersek diyelim, sonuçta onların dedikleri olacak ve bir gün onlar da çocuklarının dünyasında misafir olacaklar.

Cep telefonları ilk çıktığında ona gençler ilgi gösterirken biz yetişkinler önce burun kıvırdık. Evimizde, işyerimizde evrimine şahit olduğumuz iri telefonun cebimize girmesi fikrini kanıksadık. Direnmemizin sözlü gerekçesi “Her yerde rahatsız edilmek istemiyorum” idi, sanki evdeyken sürekli aranıyormuşuz gibi. Ne zaman ki ilköğretim öğrencileri bile cep telefonu kullanmaya başladı, yetişkinler arasındaki kullanımı da hızla yaygınlaştı. Gençler cep telefonunu benimsemişti, zira bu onların yaşamını kolaylaştıracak modern bir araçtı. Aynı, bilgisayar gibi cep telefonu da onların dünyasının vazgeçilmez bir aracıydı. Teknolojideki baş döndürücü ilerlemeler ve bunların modern toplumlarda yarattığı sosyo-kültürel değişim yetişkinler tarafından değil gençler tarafından meydana getirilmektedir. Gençlerin benimsemediği hiçbir yenilik toplumda yer etmemektedir. Gençler bu şekilde davranarak geleceklerini şekillendirmekte ve evrimi gerçekleştirmektedirler. Bizler gençliğimizde tasarruf etme ve elindekini en iyi şekilde kullanma dersleri alırdık büyüklerimizden. Bugün 10 yıl eski model bir cep telefonunu veya bilgisayarı kim kullanmak ister. Günümüzün harika çocukları harikalar yaratmaya devam ediyor. Dilerim o buluşlar insanların acı çekmesi için değil, mutluluğu için kullanılır.

“Şimdiki çocuklar harika!” sözü “Benden sonra tufan!” lafının tam zıddıdır. İçinde olumsuzluk değil umut taşır. Yüz binlerce yıl süren evrimleşme sürecinde insan, zekâsının verdiği yaratıcılıkla sürekli olarak yaşam kalitesini arttırma gayreti içinde olmuştur. İnsanın naturasında var olan “iyi ve kötü” nün savaşı zekânın iyi veya kötü yönde kullanılmasına yol açmaktadır. Unutmayalım ki bizler de doğal varlıklarız ve çevremizdeki doğa ile uyum içinde yaşamımızı sürdürme gayreti içindeyiz. Ne yaparsak yapalım hayatımız boyunca doğanın kurallarına tabi olmak zorundayız. Her canlı gibi yaşam mücadelesi vereceğiz hayatta kalabilmek için. Teknolojinin ve toplum kurallarının iyi ve kötü yönlerini görerek öğreneceğiz. Çocuklarımız geçirdiğimiz acı ve tatlı deneyimlerin birer meyvesi olarak dünyaya gelecek ve insan ırkının evrimleşme serüvenine katkıda bulunacaklar.

İnsanın sahip olduğu duyguların en yücesi olan sevgi, asırlar boyu anlam ve önemini yitirmediği gibi ebediyete kadar da yaşayacak ve olumlu yönde gelişmenin çimentosu olacak. Nesiller arası çatışmayı durdurmanın çaresi de sevgidir. Sevginin verdiği hoşgörü ile bu dünyanın ev sahiplerinin ve misafirlerinin dolu dolu yaşam sürmelerini dilemek safdillik gibi görünebilir ama başka çaremiz mi var?

Hüsnü Can Başer