Sokaklarda abisiyle top koşturan, erkekleri bilek güreşinde yenen, oyuncak bebekleri reddeden, cici kız ruhluları sıkıcı bulan ve hayatının her döneminde özden kahkaha atan kadınlar vardır. İşte bunlardan birini anlatmaya başlıyorum. 1959’da başlayan hikayesi babasının görevi nedeniyle Balıkesir’de geçer. Çocukluğu sokaklarda geçtiği için zengin anılara sahip olacaktır. O zamanlardan beynine kayıt yaptığı anıları, ona ileride şarkı sözü, senaryo yazarlığında ve yaratıcılığının her alanında tekrar safiyetle gülümseyecektir. En yakın dostlarıyla kurduğu meze sofralarında, şarkının, şiirin damarlarında dolanırken,hüzne de neşeye de sahip çıkacaktır. Hayatın sertliğini frenlerken bazen de frene fazla basmaktan balataları yakacaktır, yanacaktır ama o küllerinden tekrar doğmanın mitosunu bildiği için yanıp yok olmaktan çabucak yırtacaktır.

Çocukluktan bedenine yapışmış olan delişmenliği, çarçabuk heyecana atlayan ruhu her zaman ona yeni bir şey denemesini öğütleyecektir. Sürekli kendini tekrar eden ruhlardan hep sıkılacaktır. Çevresinde zamanla artan ruhlar tam onun istediği gibi, onunla aynı frekanstan yumurtlayan varlıklar olacaktır.

Meral Okay yırtıcı, yara bere içinde geçen çocukluğundan genç kızlığa geçişe biraz zor adapte olacaktır. Lise yıllarında güçlü hafızası, kapı gibi ruhuyla, kahkahalarıyla varolacaktır. O yıllarda aşkı fazla aramayacak, onsuz idare edebilecek ender kızlardan olacaktır. Daha çok çevresindeki arkadaşlarının aşklarını dinleyecek, onlara daha aşkı bilmeden akıl verecek, yol yordam gösterecektir. Böylece amatörce yapmaya başladığı akıl danışmanlığı sonraki yıllarda profesyonelce yapacaktır. Hal bundan ibaret olunca kapısını çalan, ağlayan, zırlayan, “Meral ben şimdi ne yapayım?” diyen bir çok arkadaşı olacaktır. Kahramanımız duygularını paylaşmayı sevdiği içinde evi, çevresi her daim kalabalıktır.

Üniversite yılları 12 Eylül dönemine rastlayacak, en derin acılarını ilk defa o yıllarda hissedecek ve üniversiteden terk-i diyar edecektir. Daha sonra acılarını içine gömerek iş hayatında daldan dala atlayacaktır. Özellikle iş dünyasında erkeklerin yanında bir kadın olarak rahatlıkla barınacaktır. Söylemiştim size erkek gibi geçen çocukluğunun sermayesini yavaş yavaş almaya başlayacaktır. Erkekler dünyasında o kadar iş yapar ki; birçok erkekle birlikte Playboy dergisini çıkartır. Bir dönem Tan gazetesinde çalışır, hemcinslerine akıl dağıtmaya devam ederek burçlar bölümünde fal yazar, gazetenin pazarlama tanıtım bölümünde çalışır.

Zaman öyle bir zamandır ki; hiç vakit ayırmadığı aşk ona bir gün hesap sorar. O da ilk defa hesap yapmadığı bir zamanda fazlaca yorum yaptığı aşka tutulur. Oyuncu Yaman’a sevdalanmıştır. Yaman da yaman bir delikanlı, yetenekli bir tiyatrocudur. Karşılıklı tutuşan iki yürek 84 yılında evlenirler. Eşi sayesinde birçok arkadaş tanır, yeni dostlar kazanır. Artık sanat dünyasının ünlü starları onun arkadaşıdır. Onun muhabbetini bir kez tadan tadına doymayacağı için, o her daim lezzeti bol mezeli sohbetiyle arkadaşlarının gönlünde ayrı bir yere oturacaktır. 93 yılı onun için bir dönüm noktası olacak, Yaman’ı kansere teslim edecek, yalnızlığın ne kadar zor olduğunu bir kez daha anlayacak, içindeki çocuğa küsecek ve acısını kimseye değirmeden efendice göğüsleyecektir.

Oysa ki Yaman ile evleneli 9 sene olmuştur ve bu 9 sene ona yetmemiştir. Çünkü onun dağlar gibi sevdasına ortak birçok planı vardır ve daha hiçbirini tam olarak gerçekleştiremeden sinsi bir kanser 10 gün sonra Meral’in elinden Yaman’ı alacağını söylemiştir. Kadere küfrederek, salya sümük ağlayarak, aşkı uçmasın diye kutulara saklayarak, mumlar yakarak, adaklar tutarak geçer günler, Yaman ayrılır yanından ve bu dünyadan. İşte o yıllarda anlar ki ölümlüyle birlikte olmak zor zanaat. O çocukluğundaki gibi yapmalı ölümsüzlüğü bedenine şırıngalamalı ve işte ancak o zaman vedasız yaşamayı öğrenmelidir. Kapı gibi ruhu ilk defa o yıllarda gıcırdamaya başlar ama o; bu gıcırdamayı kapı yağı sürmeyerek dinlemeye ve en kuytu köşelerde yakaladığı çocuk Meral’i acılarından öpmeye karar vermiştir.

Tarihin tarihini doğurduğu bir günde can dostu Sezen Aksu’yla tanışacaktır. Sezen’in şarkılarına kimi zaman birlikte söz yazacak, yeni kelimelerle dans edecek, kelimelerini kan kardeşi yapacaklardır. Bazen masum olmadıklarını birbirine fısıldayacak, “masum değiliz” diyecekler, bazen martıları havalandırarak “yaktılar Halim’imi, yaktılar, Halim’imin seyrine baktılar” diyerek terennüm edecekler, bazen de “var git turnam, tez haberimi uçur” diyerek kim bilir kimlere ağıt yakacaklardır. Daha birçok ortak şarkıları olacaktır. Adının kendilerinde saklı olduğunu vurguladıkları, uzak diyarlarda evli barklı yaşayan gizli aşklarını selamladıkları “Adı Bende Saklı” adlı şarkı epey ses getirecek, ama şarkının kim için yazıldığı, o meçhul kahramanın kim olduğu bir sır olarak kalacaktır. Ortak dostlarından Çiçek Bar’ın sahibi Arif Keskiner’e ithaf ettikleri “Çiçek” adlı şarkıyı Meral tek başına yazıp Sezen Aksu’nun ve Cihan Okan’ın sesinden dinleyerek mest olup güzelleşeceklerdir.

Prodüksiyonlar, şarkı sözü yazarlığı, Hümeyra’yla bir dönem ortak barcılık, meyhanecilik, İkinci Bahar adlı unutulmaz tv dizisinde oyunculuk, Asmalı Konak adlı reyting rekorları kıran tv dizisinde senaryo yazarlığı yapar Meral Okay. Birbirinden farklı çok meslekli yaşama bir türlü doymaz, her seferinde on parmağında on marifetten daha fazlasını yapar. Akademi Türkiye adlı yarışma programında akademi müdürü olarak gençlere yol açar, yelken açar. Bu kadın Meral Okay’dır, bütün kadın kahramanlarımız gibi başkaldıran, kılıç kuşanan, yeri geldiğinde efeler gibi dövüşen, yeri geldiğinde rakkaseler gibi dans eden, hayatı dibine kadar koklayan, insanların yaşamlarını kolaylaştıran, zenginleştiren, kaya gibi sağlam dost Meral Okay’dır. Meral Okay.

Cüneyt Duru