ACMOS dediğimiz yöntem, içinde aromaterapi, bitkilerle terapi, akupunktur, homeopati gibi pek çok yöntemin bir arada kullanıldığı bir sentezdir. Her birimiz ailelerimizden aldığımız genleri taşımaktayız. Genetik hastalıklar potansiyel olarak bu genlerin kodlamasında bulunabilirler. Ancak mutlaka ortaya çıkacaklar diye bir kural yok. Ancak bu genlerin hafızasını harekete geçirerek potansiyel hastalıkların gerçek anlamda yaşanmasını sağlayacak her hangi bir işaret artık söz konusu hastalığa yakalanmamız için yeterli bir sebep olabilir.

Neden ve neye “alternatif”

Buradaki “alternatif” sözcüğünü anladığım biçimde açmakta yarar görüyorum. “Konvensiyonel” ya da “Modern” Tıp dediğimiz şey, insanlığın ulaştığı yüksek teknolojinin de yardımıyla, her şeyden önce gelmesi gereken insan sağlığı konusunda araştırmalar yapmakta ve bu konuda akla hayale gelmeyecek noktalara ulaşmaktadır.

Burada önemle üzerinde durulması gereken nokta, insanlara bir yandan sağlık kazandırırken, diğer yandan başka hastalıkların ortaya çıkmasına neden olabilen ve kimyasal yollarla elde edilen ilaçların kullanılmasıdır. Bana sorarsanız, “alternatif” sözcüğü, bu kimyasal ilaçların yerine kullanılmaları önerilen bitkisel ilaçları betimlemek için seçilmiştir. Zaten işin özüne indiğinizde, bu kimyasal ilaçların da aslında bitkilerden, doğal minerallerden ya da başkaca doğal yardımcılardan elde edildiğini görürüsünüz.

Yöntem, “filanca bitkide bulunan falanca aktif maddenin kimyasal yollarla ayrıştırılması, bilmem hangi maddeyle güçlendirilmesi ve daha aktif hale getirilmesi” biçiminde özetlenebilir.

Bu yöntemle elde edilen ilaçlar, (ne yazık ki) çoğu zaman doğal yapımızla uyum sağlamamaktadırlar. Hemen her ilacın prospektüsünde “dikkat ………. yan etkileri olabilir” ya da “beklenmeyen bir etki görüldüğünde lütfen doktorunuza danışınız” uyarıları olmasının asıl nedeni budur.

“İlaç Hekimliği” dediğimiz yöntem, “öncelikle semptomların giderilmesi” ve bu semptomların giderilmesinin “gerçek sağaltma” olarak kabul edilmesi temeline oturtulmaktadır.

Bu yöntemle insanlar gerçekten sağaltılabilseydi, geriye dönen hastalıklardan söz etmemiz gerekmezdi. Oysa, “alerjiler, bronşit, kolit, kabız” gibi pek çok hastalığın kronikleştiğini ve ilk fırsatta yeniden geriye döndüğünü gözlemlemekteyiz.

“Tamamlayıcı” terimi burada büyük önem kazanıyor. Bizler tüm çalışmalarımızı “Bütünsellik Felsefesi” temeline oturtmakta ve insanları ruh/fizik/zihin üçlüsünün tümünden oluşan varlıklar olarak görmekteyiz.

Titreşim seviyesi gözle görülebilen, elle tutulabilen madde seviyesine inmiş olan fizik bedenin, ruh ve zihnin daha yüksek ve gözle görülemeyen enerjilerini yansıtan bir aynası olduğu teorisini doğru kabul etmekteyiz. Hekimler verdikleri ilaçlar ile, fizik bedeni kontrol altına alıp tedavi edilmesini sağlıyorlar. Biz ise insan bedeni içinde bulunan bu enerji alanlarını dengeleyip, hekimin uyguladığı tedavini daha hızlı gerçekleşmesine ve kalıcı olmasına yardımcı oluyoruz.

Bir başka deyişle, ben ve meslektaşlarım, hiç kimseyi tedavi etmiyoruz. Ancak enerjileri dengeleyerek bedenin “kendini iyileştirme” gücünün açığa çıkmasına yardımcı oluyoruz.

Bir tamamlayıcı yöntem olarak ACMOS

ACMOS dediğimiz yöntem, içinde aromaterapi, bitkilerle terapi, akupunktur, homeopati gibi pek çok yöntemin bir arada kullanıldığı bir sentezdir. Her birimiz ailelerimizden aldığımız genleri taşımaktayız. Genetik hastalıklar potansiyel olarak bu genlerin kodlamasında bulunabilirler. Ancak mutlaka ortaya çıkacaklar diye bir kural yok. Ancak bu genlerin hafızasını harekete geçirerek potansiyel hastalıkların gerçek anlamda yaşanmasını sağlayacak her hangi bir işaret artık söz konusu hastalığa yakalanmamız için yeterli bir sebep olabilir.

ACMOS Yöntemi her şeyden önce, var olan bu genetik potansiyeli ortaya çıkaran her hangi bir enerjinin var olup olmadığını araştırmamıza yarar. Eğer bir şeyi harekete geçiren bir enerji var ise, mutlaka onu yeniden uyutacak bir enerji de var olmalıdır diye düşünüyoruz. Bu iş için genellikle aromatik yağların enerjilerinden yararlanıyoruz.

Bu yağları doğrudan belirli enerji alanlarımıza sürmek gerekebileceği gibi, o enerjilerin bulundukları yerden alınıp, bedenimiz içine transfer edilmeleri de olasıdır. Eski Çin Atasözü’nde söylendiği gibi “en iyi hekimlik hastalığın oluşmasına engel olabilen hekimliktir”. Bu yağların pozitif enerjisi, ortaya çıkan negatif enerji ile karşılaştığında bir etkileşim oluşuyor ve söz konusu enerjiler nötralize oluyorlar. Böylece, potansiyel olarak genlerimizde taşıdığımız hastalık daha ortaya çıkamadan uyutulmuş oluyor.

Mineraller ise, bedenimizin dış etkenlere karşı kendini savunmasına yardımcı olurlar. Eksilen ya da tükenen her hangi bir mineral ACMOS Yöntemi ile saptanabilir. Tıpkı yağlarda olduğu gibi, bu mineraller de ya enerji olarak beden için konulur ya da söz konusu minerali içeren gıdalarla beslenme önerilir. Hatta gerektiğinde, piyasada çeşitli markalarda ve doğal yöntemlerle elde edilmiş olduğundan her hangi bir doktor reçetesi gerektirmeyen preparatlardan kullanarak bedene takviye yapılır. Bu da daha güçlü bağışıklık sistemi sağladığından yine hastalıkların oluşmasına engel olunur. Kısacası “doğru beslenin hastalanmayın” diyoruz.

Mineraller gibi bitkiler de, özellikle içerdikleri vitaminler ve diğer aktif maddeler aracılığıyla, beden içi bağışıklık sisteminin güçlenmesini sağlamaktadır. Herkesin bildiği nane-limon, melisa, ıhlamur gibi kolayca bulunabilen bitkiler dışında, daha fazla bilgi gerektiren Echinesea, Ginko Biloba, Ginseng gibi bitkileri de önerebiliyoruz. Önemli olan bu bitkilerin, doğal yöntemlerle yetiştirildiğinden ve doğru zamanda hasat edilip kurutulduklarından emin olmaktır.

ACMOS Yönteminin en önemli özelliklerinden biri de, Akupunktur Noktaları’na iğne batırmadan ancak Leicher Anteni aracılığıyla, evrensel enerji yollayarak, bu noktalarda bulunan blokajların çözülmesini sağlamasıdır.

Leicher Anteni, zamanında belirli yerlerde su bulmak için kullanılan ve genellikle dut ağacı dalından yapılan çatal çubuğun modern teknolojiye uyarlanmış halidir. Alman Fizikçi Leicher tarafından geliştirilmiş olduğundan onun adı ile anılır. Ancak ACMOS Anteni Leicher Anteni’nden bir adım daha ileridedir. ACMOS Yöntemi’nin babası sayılan Dr. Renée Naccachian Leicher Anteni üzerinde insan bedeni içindeki değişik titreşimli enerjilerin frekanslarını da işaretlemiş, alınacak bilginin daha da kesin olmasını sağlamıştır.

İşin aslına bakarsanız, bilgiyi saptamakta kullandığımız anten yalnızca yardımcı bir araçtır. Gerçekte işi yapan ise, alıcı-verici bir radyo istasyonu olarak kabul edebileceğimiz beynimizdir. Belli bir desibele kadar olan sesleri, belli bir namometredeki renkleri, keskinliği azalmış kokuları almakla sınırlı sandığımız beynimiz, yalnızca karışıklığa olanak sağlamamak adına özellikle sınırlandırılmıştır. Bu, diğer yüksek titreşim seviyesindeki enerjileri algılayamadığı anlamına gelmez.

Bir analoji kullanmak gerekirse, çevremizde artık çok fazla bulunan ve ancak yardımcı araçlarla algılayabildiğimiz radyo ve televizyon dalgaları ile, onları bize ulaştıran antenleri iyi birer örnek olarak kullanabiliriz. Aynı anda, pek çok değişik merkezden yayınlanan televizyon dalgaları, yine aynı anda antenimize ulaşmakta. Anten kablosu televizyona tüm bu dalgaları taşımaktadır. Biz ise, televizyonumuzun düğmelerini kullanarak, bu yayınlardan yalnızca birini izliyoruz. Aksi halde bir kakafoni içinde karışık renklerden başka bir şey göremeyeceğimiz yayınların hiç birinden zevk alamazdık.

Beynimizde, tıpkı o anten gibi çevredeki tüm enerji titreşimlerini alıyor ancak biz kapasitemize uygun olanları, hatta onların içinden de almak istediklerimizi algılıyoruz. Şimdi, düşüncelerinizi birer televizyon düğmesi gibi farz edin. Çeviriyorsunuz ve filanca kanalı izliyorsunuz, ya da çeviriyorsunuz ve diyelim ki magnezyum enerjisini algılıyorsunuz. Enerji titreşimi ne kadar dengeliyse, siz de o kadar iyi algılıyorsunuz. Magnezyum enerjisi ile karşılaşan beyin, bu enerji ile rezonansa girdiğinde, bütün bedene bu konuda “buldum” mesajı yolluyor. Çok yüksek olan bu titreşimi biz çıplak bedenle algılayamıyoruz. Oysa, nöro-transmiterler, bu bilgiyi tüm bedene ve tabii elimize de aktarıyor. Elimizde, düşmeyecek kadar sıkı, hareketsiz kalamayacak kadar yumuşak tuttuğumuz anten, bu titreşimden etkilenip, aşağı doğru hareket ediyor. Biz antenin hareket hızından, enerjinin seviyesini anlayabiliyoruz. Yüksek enerji anteni çok hızlı düşürürken, düşük enerjide, antenin hızı azalıyor.

Aradığınız enerjiyi bulmanız, bu enerjinin beden içinde eksilmeye başladığını gösterir. Bunu açıklamak için, öncelikle, insan bedenini oluşturan sayısız enerjinin, aslında içsel bir sistemle çalıştığını anlatmak gerekir. Toprakta var olan her şey bedenimiz içinde de belli oranlarda vardır ve belli bir merkezde depolanmıştır. Her hangi bir işlem için, o enerjilerden birine gerek olduğunda, beynin verdiği komutla, o enerji depodan alınır ve gereksinme duyan organ ya da sisteme (dolaşım, sinir, endokrin, vs. sistemelri) ulaştırılır. İlgili enerjinin, kullanıldığı yerde görevi sona erince, tekrar depoya (öz ışığımıza) döner. Beden içinde bir rahatsızlık olduğunda, depoya dönüş yolu bloke olduğundan, enerji bedenden dışarı sızmaya başlar. İşte biz antenle bu dışarıya sızan enerjiyi saptıyoruz.

Anlayacağınız, beynimizi tam olarak kullanmak üzere eğitim aldık. Aslında yaptığımız şey çok basit. Yalnızca soru soruyoruz. Yeter ki doğru soruyu sorabilelim. Alacağımız yanıt mutlaka hatasız olacaktır. “Burada magnezyum var mı?” net bir soru olduğundan, yanıt evet ise anten aşağı doğru hareket edecek, hayır ise kımıldamayacak, biraz ise, yavaşça aşağı doğru hareket edecektir. Bundan sonrası zaten kolay. “Sizde magnezyum eksilmiş, lütfen takviye yapın” demek.

Ancak, çevrede bulunan diğer enerjilerden etkilenme olasılığını en alt seviyeye çekmek gerektiğini düşünen Sayın Naccachian, Masse adını verdiği bir başka aparatı, bir kablo aracılığıyla elinizde tuttuğunuz antene birleştirmeyi düşünmüş. Bence çok da iyi yapmış. Bu yöntem, yanılgı payını sıfıra indirgeyip, yalnızca sizin beyninizden gelen akımların antene ulaşmasını sağlıyor.

Yukarıda, enerjinin içeriye verilmesinden söz etmiştik. Burada yine beynimizi kullanıyor, ve enerjiyi beyin dalgaları aracılığı ile ilgili kişinin bedenine sokuyoruz. Bunu yapabilmek için “Çakra” adı verilen ve bedene enerji giriş çıkışını sağlayan merkezler ve onlar üzerinde bulunan akupunktur noktalarından yararlanıyoruz. Hangi Çakra’da gereksinme olduğunu yukarıdaki yöntemle sorgulayıp, antenin düştüğü (enerji kaçağı olan) çakrayı saptıyoruz. Tam da o merkeze enerji transferi yaparak, söz konusu enerjinin en kısa zamanda beden içinde güçlenerek önündeki blokajı aşmasını ve depoya dönmesini sağlıyoruz.

Bütün bu işlemler tamamlandıktan sonra, akupunktur noktalarını kontrol edip, hala tıkalı olanlar varsa, onlardaki blokajı da, antenle evrenden enerji çekip, o noktaya doğru yönlenecek biçimde kilitliyoruz. Noktadaki blokaj çözüldüğünde anten aşağı doğru iniyor. Artık mükemmel enerji dengesine geri dönmüş olan beden kendi iyileştirme gücünü açığa çıkararak sağlıklı olmak dediğimiz olağan durumuna geri dönüyor.

Sayın Naccachian’ın yönteminde, içeriye transfer edilecek olan enerji saptandıktan sonra, küçük şişelerde muhafaza edilen maddeler (örneğimizde magnezyum), bir başka Masse’a konulup, elinizde tuttuğunuz Masse’da ilgili Çakra’ya yerleştirildikten sonra, anten aracılığıyla enerjinin bir kaynak noktadan, gereksinme duyulan merkeze aktarılması sağlanıyor.

Ancak ben, daha önce aldığım eğitim sonucu, her hangi bir nesnel kaynağa gereksinme duymadan, enerjinin ana kaynağından yani evrenden çekmeyi ve başka yere aktarmayı öğrendim. Bu nedenle, yöntemi biraz daha değişik uygulamaktayım.
Naccahian’ın yönteminin en büyük dezavantajı, ilgili maddelerin diğer insanların enerjileri yüzünden saflıklarının bozulabiliyor olması. Oysa benim kullandığım yöntemde, enerji daima ana kaynaktan geldiğinden asla olumsuz enerji içerme şansı yoktur.

Buna karşılık Naccachian’ın Yöntemi’nde, süreniz yettiği kadar çok insana yardımcı olabilirsiniz. Oysa ben, enerjiyi evrenden çekip karşı tarafa ulaştırmak için gerekli olan enerjiyi kendi kaynaklarımdan kullanıyorum. Bu durumda tüm kanallarımın ve enerji alanlarımın açık olması gerekiyor. Bu hem yorulmama neden oluyor, hem de –bazen- uygulama yaptığım kişide bulunan olumsuz enerjiyi kendi bedenime çekme olasılığına daima açık olmama. Hal böyle olunca, enerji dengeleme kapasitem, günde iki, bilemediniz üç kişi ile sınırlıdır.

ACMOS Yönteminin Doğuşu

İnsan, bedeni, ruhu, zihni ve çevresiyle bir bütündür. Bu bütünün dengede olabilmesinin ana unsurunun kendi enerjilerinin titreşim boyutu ile bağlantılı olduğu ortaya çıkmıştır. İnsanı oluşturan enerjilerin mükemmel dengede olması, sağlıklı bir yaşam sürdürebilmenin ana koşuludur. Her türlü sağaltma yönteminin başarıya ulaşabilmesi ve sağlanan etkinin sürebilmesi, bozulmuş olan bu dengenin yeniden oluşturulması ve süreğen kılınması anlamına gelir. Yapılan deneyler açıkça göstermiştir ki, bu dengenin varlığını ve süreğenliğini sağlamak, her türlü tedavinin hedefine ulaşabilmesi ve etkisinin devam edebilmesi açısından olmazsa olmaz bir etkendir. Günümüzde bilim, varlığı oluşturan enerji alanları ve varlığın enerjetik boyutu konusunda, her türlü soruya yanıt verebilecek durumdadır. Bunu, moleküler enerji, enerji beden hekimliği, biyolojik enerji uzmanı ve fizik araştırmacısı, Fransız mühendis René Naccachian’ın araştırma, ölçüm ve kanıtlarına borçluyuz.

Yöntemin Ortaya Çıkışı ve Gelişme Biçimi

Her şey 30 yıldan da fazla bir süre önce, René Naccachian’ın dizlerinden birini, zamanla tamamen hareketsiz hale getirebilecek bir kazada zedelemesi ile başladı. Oysa ki o, turnuvalara katılacak ölçüde ateşli bir tenis oyuncusuydu. Bu durum onun açısından ciddi bir engeldi. Bir ara, Fransa Dış Ticaret Danışmanı olarak Çin’e gidip gelmeye başladı. Çin’de bulunduğu bir seferinde, Geleneksel Çin Tıbbı uzmanlarından biri eliyle sağaltıldı. Bu tedaviden sonra, dizi hatırı sayılır ve sıkıntı çekmesine engel olacak bir biçimde iyileşti. O kadar ki, yeniden tenis turnuvalarına katılabilir duruma geldi, hatta iyiler arasında yer aldı. Artık hiç acı da çekmiyordu.

Durum böyle olunca, bir bilim adamı bakışıyla, yapılan işin bilimsel boyutunu sorgulamaya başladı. Ortada çarpıcı bir sonuç vardı. Böyle bir sonuç varsa, bunun, biyolojik çözümlemeler ve bilimsel ölçütler aracılığıyla şüpheye yer bırakmayacak bir kesinlikle kanıtlanabilmesi iyi olacaktı.

Sonuç olarak, Çinlilerin “Çi” olarak adlandırdıkları enerji dolaşımını araştırmaya başladı. Bu dolaşımın ölçümlenip denetlenebilmesi için gerekli olan bazı yöntemler geliştirdi ve bu yöntemlerin tümünü ACMOS adını verdiği bir başlık altında birleştirdi.
ACMOS sözcüğü “maddelerin organizma üzerindeki bağdaşırlık analizi ve onların işbirliği” anlamına gelen, Fransızca “Analyse du Compatibilité des Matière sur l’Organisme et leur Sinergie” tümcesindeki baş harflerin birleştirilmesinden oluşturulmuştur.

Uluslararası SBJ Araştırma Merkezi

Bu olaydan itibaren, René Naccachian, tutkulu bir biçimde, insanın enerjetik görünümünü uzaktan ve yakından açıklayabilecek ve nesnelleştirebilecek her şeyle ilgilenmeye başladı. Öncelikle seçkin araştırmacı ve uzmanların bu konu hakkında gerçekleştirdikleri çalışmaları inceledi. Bu bağlamda, 19. yüzyılda, Cizvit Rahiplerinin Çin’den dönüşte yanlarında getirip Ulusal Kütüphane’ye emanet ettikleri “Geleneksel Çin Tıbbı” ve “Taocu Felsefe” konularındaki belgeleri bir araya getirdi. Daha sonra, söz konusu bu kaynaklara dayanarak araştırmalarına başladı. İlk evrede, Çin dışında, Avrupa ülkelerinde yaşayan kimseler üzerinde yaptığı araştırmalarla, akupunktur noktalarının insan bedeni üstündeki etkilerini doğrulamaktan ibaret çalışmalarla yetindi. Öyle iki saptama yaptı ki, daha sonra bunlar birer ilke olarak onay gördüler.

1. DEĞİŞİK İKLİMLERDE YAŞAYAN, FARKLI KÜLTÜRLERE VE EŞSİZ YARATILIŞA SAHİP İNSANLAR, AYNI ETKİYE FARKLI TEPKİLER GÖSTERİYORLAR. BU ETKİLER, EVRENDEN VE YERYÜZÜNDEN GELEN (Cosmotellurique) NET GERİLİMLERDİR. BU GERİLİMLERİN ETKİSİ ALTINA GİREN FARKLI KİŞİLERDE, BEDEN ÜZERİNDE BULUNAN AKUPUNKTUR NOKTALARI AYNI TEPKİYİ VERMEZLER.

· Bu nedenle, yıllardır, şu ya da bu enerji dengesi bozukluğunu ortadan kaldırdığı bilinen noktaların tümü yeniden incelemeye alındı.
· Etkileri tek tek araştırılıp pek çoğu yeniden saptanıp kanıtlandı.
· Evrensel uyumlulukları, ACMOS Yöntemi ile kanıtlanarak kesinlik kazanamayan bazı “Geleneksel Çin Tıbbı” önerileriyle karşılaşıldığında, henüz bilimsel verilere dayandırılamadıklarından ACMOS dışında bırakıldı.

2. ORGANİZMA HER AN DENGESİNİ YENİDEN KURAR.

· Bedendeki enerjetik akımlar kah ivme kazanır, kah yavaşlar. Bu devreler bazen dolaşım hattını değiştirir, bazen de tıkanır.
· Organizma, akupunktur noktaları üzerinde etkilidir. Bedenin sigortaları olarak da adlandırabileceğimiz bu noktalar, tehlike anında kendilerini kapatırlar.
· Onlar üzerinde etkili olan organizma, enerji devrelerinde olması gereken akımı, bu noktaların açık ya da kapalı olmasına göre yönetir. Bir başka deyişle, organizma, kendisini dışarıdan gelen olumsuz etkilere karşı koruyabilmek ereğiyle, atmış olan bu sigorta şalterlerini bilerek ve isteyerek işleve geçirmez.
· Bu durumda, bu noktalar üzerine dışarıdan yapılacak bir etki doğru sonuç vermeyebilir. Bu çok önemli bir bakış açısıdır. Bununla birlikte, mükemmel sağlık için gerekli olan dengeyi sağlayabilmek adına, bedenin etkisiz kalması nedeniyle artık yönetemediği bu sigortaların işlevlerini yeniden sağlama gereği de vardır.

İnsanı Oluşturan Enerji Alanları

İnsan varlığı enerjetik bir kimliktir. Bu nedenle beden, fizik yasalarına uygun olan termik (ısıl) ve elektromanyetik alanlar oluşturarak bazı titreşim dalgalarını kendine çeker veya yayar.

Bugün ulaşılan noktada, ACMOS Yöntemiyle, bu alanlardan üçü, bilimsel olarak belirlenebilir ve ölçülebilir durumdadır. Gerçekte, bu yöntemle ölçülebilen, organizmanın üç değişik düzeydeki enerji dolaşımı alanlarının yansımasıdır. Bunlar, savunma, soyaçekim ve yaşama gücü alanıdır. Her içsel enerjetik uyumsuzluk, her tıkanma, bu alanların değişik düzeylerde kaymasıyla kendini belli eder.

· YÜZEYDEKİ ALAN veya BELİRTİSEL (semptomatik) ALAN

Bu alan merkezkaç (centrifuge) bir ışıma yayar ve bedene en yakın olan enerji alanıdır. Yüzeyde bulunan enerjetik düzensizlikleri yansıtır. Oysa, yüzeyde görülen bu düzensizlik, çoğunlukla, daha derinlerde bulunan ve savunma sistemi üzerinde olumsuz etki yapmaları sonucu, kapasitesinin zayıflamasına neden olan enerjetik karışıklıkların varlığını gösterir. Hastalıkların süreğen bir hal almasının nedeni de, çoğunlukla derinliklerde gizlidir. Yaşam içinde edinilmiş veya doğuştan gelen bazı zayıflıkların niteliği de, derinlerdeki sorunların anlaşılmasıyla aydınlanacaktır. İşte ACMOS, bütün bunların net bir şekilde ortaya çıkmasını sağlayan bir yöntemdir.

· YAŞAM GÜCÜ (canlılık) ALANI veya TİTREŞİM ALANI

Varlığın yaşamsal ışınımının niteliğini ifade eder. Yaşam gücü, başlangıçtaki tanımlamasıyla kusursuzdur, tamdır, ancak, başlıca aşağıdaki azaltıcı etkenlerle eksilecektir;

1. Doğuşa yön veren tüm unsurları içinde barındırarak gelen, kromozomlarla ilintili olan kalıtımsal miraslarımız eliyle, doğuştan getirdiğimiz ve yaşam boyu taşıdığımız etkenler;

2. Annenin gebe kalışından başlayarak, doğuma dek olan süre içinde yaşadığı ve çocuğun da, doğumundan o güne dek yaşamış olduklarından kaynaklanan ve ruhsal, fiziksel, zihinsel ve çevresel tüm sarsıntıları içeren, SONRADAN edindiği deneyimler.
Titreşimsel ışınlar bütün hücreleri ve onların, kimyasal, fiziksel ve zihinsel bölümlerini yaşam enerjisi ile adeta sulayarak, tüm bedene nüfuz ederler. Gebe kalıştan başlayarak, beden kendi mükemmel içsel zekası ile dengesini sağlar. Bu, beden içindeki enerji akımlarının kesilmesi, yavaşlaması veya ivme kazanması nedeniyle bozulan enerjetik simetriyi, yeniden kurabilen bir zekadır.

Çok sayıda ayar noktasının kapanması sonucu, organizma artık kendi dengesini yerinde tutamaz hale gelir. Simetrisi bozulmuştur. Bu bozulma, enerji alanlarından birinin veya hepsinin kaymasına neden olacaktır. ACMOS yöntemi, söz konusu bu kayma hangi düzeyde olursa olsun, bunu saptayabilmek ve gerçeği gözler önüne serebilmek kapasitesine sahiptir.

Ayar noktası tıkanıklıklarının süreğen olması, düzensizliğin de kalıcı olmaya başlamasına neden olur. Bedenin doğal yaşamını sürdürebilmesi için gerekli olan enerji akışının bozulması, yeterince enerji alamayan organların işlevlerinde bozulmalara, zayıflamaya, giderek organlarda erimeye yol açar. Ya da, değişik şekillerde hücrelere taşınan besleyici unsurların hücre içinde veya bedende tutulabilmesi olanaksızlaşır.

ACMOS Protokolü, bu yöntemle, vücutta saptanan düzensizliklerin asıl nedenlerine inilip, var olan dengesizlik düzeltilmedikçe her hangi bir şekilde denetim altına almaktan kaçınılması gerektiği kanısındadır. Aksi durumda, yapılacak müdahale yalnızca semptomatik olacağından, yüzeysel bir sonuç elde edilecek, asıl nedenin üstü örtülüp, bir süre sonra, daha da gelişmiş bir sorun olarak ortaya çıkmasına neden olacaktır. Enerjetik bedende olması gereken dengenin bozulduğu dönemlerde, alışılagelmiş tıbbi analiz yöntemleriyle saptanan minerallerin ve diğer besleyici öğelerin bedene verilmesi genellikle pek etkili olamayacaktır. Bunun nedeni, enerjetik yapıdaki örgütlenme eksikliği nedeniyle, bedenin dışarıdan verilen bütün bu öğeleri tutmayı ret edecek olmasıdır. Bu unsurların eksikliği, derinlerde bulunan düzensizliği daha da ağırlaştırabilir. ACMOS Protokolü, derinlerde bulunan bu tür sorunları saptamak ve düzenlemek üzere kurulmuştur.

Organizmanın, söz konusu bu protokole bağlı kalarak dengelenmesinden hemen sonra, beden bu besleyici öğeleri kabul etmeye ve gerekli olanları tutmaya başlar. Protokolün tamamlanmasından sonra yapılacak olan ölçümler, yüzeyde olağanlığın düzelip tamamlanarak yeniden olması gereken eski durumuna döndüğünü ortaya koyar.

Evren ve Yeryüzü ile İlgili Kutupsallık ve Enerjinin Devreleri

Bütünsel ve iyi bir dengenin var olmasını sağlayabilmek için beden, ister evrenle (cosmique) ister yeryüzü (tellurique) ile ilgili olsun, kendini çevreleyen tüm enerjilerle bağlantıda olmak zorundadır. Bu ilişki veya başka bir deyişle kutupsallık, hücre yenilenmesini düzenleyerek en yüksek seviyede gerçekleşmesini sağlayan bir enerjetik dinamik yaratır. Bu dinamik, -geleneksel olarak meridyenler diye adlandırdığımız- enerji hatları boyunca, yaşam enerjisinin tüm bedende devinip ışın yaymasına olanak sağlar. Bedene dışarıdan gelen, fiziksel veya ruhsal, anlık ya da süreğen bir saldırı olması durumunda, vücut savunma mekanizmasını çalıştırmaya başlar. Bu mekanizma, ACMOS Yöntemine göre kumanda ara merkezi olarak onay gören belli akupunktur noktalarının kapanması ve saldırının daha derinlere inmesini engelleme yoluyla çalışmaktadır. Olağan koşullarda, saldırının ortadan kalkmasından kısa bir süre sonra, bu noktaların kendiliklerinden açılmaları gerekmektedir. Ancak, bedenin aşırı derecede zayıf düştüğü durumlarda, organizma, kendisini koruma ereğiyle kapatmış olduğu ve doğal biyo-enerji akımını engelleyen bu noktaları açıp tıkanıklığı ortadan kaldırmakta yetersiz kalır. Bu tıkanıklık, ölü hücrelerin titreşiminden kaynaklanan zehirlerin (titreşimsel toksin) bedenden dışarıya atılmasını geciktirir. Giderek, bu zehirler birikip yığılmaya, beden içinde enerjinin önünü daha çok tıkamaya ve doğal akışını daha fazla engellemeye başlarlar. Beden içinde bir karışıklık başlamıştır. Bu düzensizliğin gereğince kısa bir süre içinde ortadan kaldırılmaması, enerjetik bozukluğun yerini, organik ve dokusal bozukluğa bırakmasına yol açacaktır. Belki biraz zor ama, öncelikle şunu iyice anlamalıyız; beden, daha gebeliğin başlangıcında (ana rahminde yumurta ve spermatozoidin buluşması sonrası ortaya çıkan yeni oluşumda), saf zekada bulunması gereken her türlü unsurla donanmaktadır. Bu unsurlar, her derdin çözümünü içlerinde barındırırlar. Ancak yukarıda sözünü ettiğimiz bu tıkanıklıklar, derinlerde saklı bulunan bu özelliklerin de önünü tıkayarak, çözümlerin ortaya çıkmalarına engel olabilir. Bazen, yüzeyde bulunan ve dengeli gibi görünen durumun bozulması bahasına, öncelikli olarak derinlerdeki rahatsızlığın giderilmesi gereklidir. SBJ Araştırma Protokolleri, her şeyden önce, moleküler biyoloji, biyofizik, biyokimya dallarında yapılmış buluşlardan da yararlanarak, doğu geleneğinde sözü edilen yaşam enerjisinin dolaşım mekanizmasını anlamayı ve açıklamayı hedeflemiştir. Bu mekanizmanın anlaşılması, derinlerdeki sorunların çözülmesine yardımcı olacaktır. Her şey, modern teknolojinin en titiz araçlarıyla nesnelleştirilmiştir.

“3 P” Teorisi ve Açıklaması

Personnalisation Kişiselleştirme (kendi kişiliğine özgü nitelik)
Prévention Koruma
Potans’ Etkisi sonradan görülme

Deney, denge ve bağdaşabilirlik ayrıştırması yöntemi olan ACMOS, “3 P” lerin kriteri üzerine kurulmuştur.

· KİŞİSELLEŞTİRME: Yapılan ACMOS Testi, derin enerji alanında bir karışıklık olduğunu belirtiyorsa, bunun anlamı bozulmanın % 70 den de fazla olduğudur. Böylesi bir sonuçta, her hasta kişisel olarak ele alınmalıdır. Önemli olan, derinlerdeki kişisel sebepleri araştırmaktır. Kimi insanda, soyaçekimden kaynaklanan bir sorun söz konusu iken, bir diğerinde, yaşanmış olayların etkileri ve izleri önemli olabilir. Bu durumun çok iyi araştırılması, gerekli sağaltmanın yapılabilmesi için ön koşuldur.
DENGE HEM KİŞİSEL HEM DE BÜTÜNSELDİR.
Görünüşteki sorun, çoğunlukla daha derindeki bir karışıklığın göstergesidir. Bunu belirlemek ve çözümünü saptamak gereklidir. Bedenin, saf zekası ile yeniden bağlantı kurup, kendi kendini sağaltma yeteneğine yine kavuşması, özü ne denli derinde olursa olsun, yüzeyde görünen sorunun ortadan kalkmasını sağlayacaktır. ACMOS yönteminin asıl ereği, bedeni, saf zekası ile yeniden buluşturabilmektir.

· KORUMA: Biyo-enerjetik bir sağaltma yöntemi olan ACMOS ile, saptanan
karışıklığın, enerjetik, ruhsal, psikosomatik veya akut/öteden beri süregelen bir organik rahatsızlık olup olmadığını, kolayca anlayabiliriz. Dengenin, kısa bir süre içinde sağlanamaması, genellikle yerleşik bir organik sorunun varlığını belli eder. Böyle bir durumda, konusunda uzmanlaşmış bir tıp doktoruyla bağlantı kurulması gereklidir. Böylece, hastanın, geleneksel yöntemlere bakarak, çok daha erken bir evrede rahatsızlığının saptanması ve kendisine etkili bir tedavinin sunulması olanağı yaratılır. Erken tanı, hastayı, kendisini yoracak ölçüde ağır, hastaneye yatmayı gerektiren, bir yandan bedeni sağaltırken, diğer yandan başka organlara zarar veren ilaçların kullanılmasını şart koşan, uzun ve pahalı tedavi yöntemlerine baş vurmaktan alıkoyabilecektir. Buradan yola çıkarak, ACMOS Yöntemi’yle öncülük etmenin, koruyucu hekimlik konusunda, hasta, doktor ve sağlık sigortalarının lehine hareket etmek anlamına geleceğini söyleyebiliriz.

· ETKİSİ SONRADAN GÖRÜLME: Karışıklığın asıl nedenini saptamadan, organik veya dokusal bir sorunu, doğrudan doğruya bilinen tıbbi yöntemler aracılığı ile ortadan kaldırmaya çalışırsak, hastalığı bir başka bölgeye taşıma riski ile karşılaşabiliriz. Bunun yanı sıra, kullanılacak ilaçların, enerjetik bedenimiz ile uyumsuz olması nedeniyle, “kaş yapalım derken göz çıkartmak” sözünü hatırlatırcasına, bilmeden daha da ciddi sorunları davet edebiliriz. Oysa, enerjetik bedeni iyileştirip, sağaltma işleminin gerçek gücünü ortaya çıkarmak için, ilaç özelliği taşıyan her şeyi ölçümleyerek söz konusu kişi için gerekliliğini ve kullanılması gereken dozu saptamak olasıdır. Ayrıca, yine enerjetik ölçümleme yöntemiyle, kullanılan ilacın yan etkilerini ortadan kaldırmak üzere enerji bedene uyumlanmasını sağlamak, tedavi sürecini kısaltabilecek, en az ilacın kullanılması en yüksek verimi sağlayabilecektir. Bu yöntemle elde edilen sonuç hem etkili hem de süreğen olacaktır.

Tanı Koyma

Bir hastalığın dış belirtileri, gerçekte dikkatimizi daha derinlerde bulunan sorunlara yönlendirebilecek bilgiler demeti sunarlar bize. Önemli olan bakmayı ve görmeyi bilmektir. Keşke, belirtilerin ortaya çıkmasından hemen sonra, yüzeysel, enerjetik ve basit sorunların nedenini araştırmayı göz ardı etmesek. Unutmamalı ki, her insanın kendine özgü zayıf noktaları vardır ve ilk olarak bu zayıf noktalar bozulurlar. Buna bağlı olarak, hastalıklar da öncelikle bu güçsüz bölgelerde patlak verirler.

ANCAK ASLOLAN, BU YÜZEYSEL ARAZLARA TAKILIP, BELİRTİYİ SAĞALTARAK ASIL NEDENİ KAMUFLE ETMEMEKTİR. Tanı koyarken, o zayıf noktanın daha derinlerde var olan bir sorunu belirtip belirtmediğini araştırmak son derece önemli bir “ikinci aşama” dır. Örneğin sebepsizce ortaya çıkmış olan bir omuz ağrısı, basit bir zorlama veya üşütmeden kaynaklanan ve gerçekten bölgesel bir rahatsızlık olabilir. Bununla birlikte, aynı omuz ağrısı, kalın bağırsağın dengesinin bozulduğunu gösteren bir belirti de olabilir pekala. Bir üçüncü seçenek daha vardır. Söz konusu olan bu ağrı, genetik kodlamada var olan soyaçekimsel bir sorunun uyanmaya başladığını belirtmek için de baş göstermiş olabilir. Atalarımızda bulunan ve genlerimizde kayıtlı olan bir bağırsak sorunu, şu ya da bu nedenle ortaya çıkarak omuza yansımış ve sancıyla kendini belirtmiştir. Sorunu, belirtileri ortadan kaldırmak biçiminde, yüzeysel olarak çözümlemek, beden içinde daha büyük problemlerin oluşmasına sebep olabilir. Ağrının bilinen klasik yöntemlerle ortadan kaldırılması, bir başka yerde, farklı bir ağrının ortaya çıkmasına veya geçici, ikinci derecede bir rahatlama yaratılarak, söz konusu hastalığın kronikleşmesine sebep olabilir. ACMOS Yöntemi böylesi durumlarda da çok yararlı sonuçlar yaratmaktadır. Söz konusu tehlike belirtisi, bu yöntemle, kaynağına inilecek kadar derinden incelenmeye başlanıp, daha ilk adımdan sonra, en derin sebeplere inilebilerek, asıl sorun ortaya çıkarılabilmektedir.

ACMOS Enerjetik Bilançosu

Geleneksel Çin Tıbbı, meridyenler üzerine yerleşik akupunktur noktalarının ilk veya son noktalarını “TİNG” noktaları olarak adlandırır. Bu noktalar orta ayak parmakları dışında kalan el ve ayak parmaklarında, tırnak diplerinde yerleşiktir. Söz konusu yöntem, TİNG noktalarının biyo-elektriğini ölçerek tanı koyma temeline dayanmaktadır. ACMOS Yöntemi’nde, tanı koymanın ilk adımı, bu noktaların biyo-elektriğini ölçmek ve denge durumunu saptamaktır. ACMOS Tanı Yöntemi, Alman fizikçi Völl’ün eseri olan ve Almanya’da dişçiler ile doktorların yaklaşık % 15 inin tanı koymak ereğiyle yaygın olarak kullandıkları bir yöntemin temel alınarak sadeleştirilmiş halidir. Bu yöntemin giderek daha fazla onay gören pratik uygulamalarından biri de, ilaçların tek tek ölçümlenip saptanması ve organların her biri ile bağdaştırılarak, olası yan etkilerin engellenmesini sağlamaktır.

SBJ Enerjetik Test Yöntemi

ACMOS Yöntemi, temel aldığı Geleneksel Çin Tıbbı’nda kullanılan ve meridyen olarak adlandırılan beden içinde bulunan enerjetik devrelerin incelenmesi ana kuralına dayanarak çalışmaktadır. Meridyenler, metabolizmanın fonksiyonları ve iç organların genel durumu hakkında adeta yankı verirler. Söz konusu bu noktaların cildin yüzeyine yakın olduğu kuşku götürmez bir biçimde anlaşılmıştır. Bu noktaların bazılarında, içerideki durumu yansıtan elektro-fizik değişimler oluşabilir. Bunlar ACMOS Yöntemi’nde, “enerjetik noktalar” olarak adlandırılan akupunktur noktalarıdır. ACMOS bu noktalarda bulunan elektro-fizik durumdan yola çıkarak enerji alanlarında kayma olup olmadığını saptar. Tıkalı noktalar kaymaya neden olacaktır. Bu tıkanıklıkların ortadan kaldırılması sonucu, enerji alanları da olmaları gereken merkeze döneceklerdir.

ACMOS Yöntemi’nin ortaya çıkmasından sonra, bu noktalara bakış açısı bile yepyeni bir boyut kazanmıştır. Her noktaya özgü bir titreşimsel tınlama (rezonans) vardır ve çok belirgin bir mesaj yayınlanır. Asıl ölçülen bu tınlamadır. Noktada tıkanma bulunup bulunmadığı ve varsa çözümünün ne olduğunu saptamak bu ölçümleme ile olasılık kazanır.
Bedenin enerjetik alanları, eksene oranla kaymış olabilir. ACMOS Yöntemi’nde kullanılan araçlardan Lecher Anteni özellikle bu alanları ölçer. Kaymalar, değişik derinliklerdeki enerji dolaşımında oluşmuş dengesizliklerin birer yansımasıdır. Eksenden ayrılma, asimetrik enerji alanlarının ortaya çıkmasına neden olur. ACMOS, kaymaları çok kesin bir şekilde yorumlamaya yardımcı olur.

Ruhsal, zihinsel ve fiziksel sağlığı yerinde olan bir kişinin tüm enerji alanları merkezdedir. Her kayma, doğal enerji dolaşımında bir ya da bir çok tıkanıklık olduğuna işaret eder. Kayma saptanması durumunda, yapılması gereken, tıkanık noktaları bulup, söz konusu tıkanıklığı ortadan kaldırmaktır.

Saptama, yukarıda sözü edilen TİNG noktalarındaki biyo-elektriğin dalgalarını ölçmek temeli üzerine kurulmuş ACMOS Enerjetik Test Yöntemi ile yapılmaktadır. İlk adım, tanı konacak kişinin genel ortalamasını ölçmektir. İkinci adımda her devre ayrı ayrı ölçümlenerek, genel ortalamaya göre ne durumda olduğu araştırılır. Devrelerin her biri, metabolizma içindeki bir sisteme veya organa, adeta onu sularcasına enerji taşımaktadır. Metabolizma ya da organda dengesizlik bulunması durumu, söz konusu bu devreye hiçbir şüphe bırakmayacak biçimde yansımaktadır. Organizmanın yapısı, aralıksız olarak yaşam enerjisi ile sulanan bir sistem gibi değerlendirilebilir. Bu öyle bir sistemdir ki, tüm fonksiyonlara ve her organa taşınan her türlü besleyici unsuru, etkisi sonradan görülecek biçimde kullanma olanağı verir. Enerjetik denge, kendini deri yüzeyinde, kalıcı bir şebeke olarak gösterir ve şebeke üzerindeki yerleri önceden saptanmış noktaların durumu kesin olarak bulunabilir. Bu noktaların görevi yalnızca sistem üzerinde etkili olmak değildir. Noktalar aynı zamanda bu sistemden gelen bilgileri yaymaya da yararlar. SBJ Enerjetik Test aracı ile sistemlerden gelen bu bilgiler alınır ve yorumlanırlar.

İlgili organda bir yangı oluşur oluşmaz, fizyolojik bir uyarı başlar. Bu durum, yayılan akıma göre organın direncinin daha az olması ile kendini gösterir. Bir başka deyişle, organ daha çok elektrik geçirir ve SBJ Test aracının ibresi, genel ortalamanın üstünde bir değere işaret eder.

Buna karşılık, organ bir sertleşme sürecinin geliştiği bir yer haline gelmişse, direnci yükselir. Bu durumda, söz konusu organ daha az elektrik geçirmeye başlar. SBJ Test aracında bu durum, ibrenin, diğer noktaların ortalamasına oranla, daha düşük bir değere işaret etmesiyle anlaşılır.

Ölçülen Nedir?

TIPTA, ACMOS YÖNTEMİNİ DE KULLANARAK, bedene uyumlu ilacın seçilmesini, hastanın bu ilacı kullanmasının gerekip gerekmediğini, gerekiyorsa, ne kadar ve nasıl kullanması gerektiğini ölçümleyebiliriz. Ayrıca hastanın ulaştığı aşamayı bireysel olarak izleyebilir ve sağaltımın kalitesini en üst düzeye çıkarabiliriz.

Genç ve canlı hücreler, varlığın yaşama gücünü oluşturmak üzere, merkezcil (cenripète) bir enerji akımı yaymaktadırlar. Bu, yapılan pek çok deneyle kanıtlanmıştır. ACMOS yöntem ve teknikleri, bu merkezcil enerjiyi tamamen ve hatasız bir biçimde ölçebilecek biçimde geliştirilmiştir. Bu durum, SBJ Uluslararası Bilimsel ve Teknik Araştırma Merkezi’nin biyo-fizik ve biyo-enerjetik araştırmalarına, en son diğer bilimsel araştırmalar da eklenerek kanıtlanmıştır. Ruhsal ve fiziksel görünümleriyle organizmayı daha iyi yönetmek için, varlığın niteliğinin oluşturduğu bu enerji merkezkaç (centifuge) bir ışınım yayılmasına olanak verecek biçimde dinamikleşir. ACMOS Ölçümü, enerjetik blokajların asıl nedenini belirleyecek, zayıflayan organ veya işlevi ya da bölgede bulunan enerji dolaşımını iyileştirecektir.
TIPTA, ACMOS YÖNTEMİNİ DE KULLANARAK, bedene uyumlu ilacın seçilmesini, hastanın bu ilacı kullanmasının gerekip gerekmediğini, gerekiyorsa, ne kadar ve nasıl kullanması gerektiğini ölçümleyebiliriz. Ayrıca, hastanın ulaştığı aşamayı bireysel olarak izleyebilir ve sağaltımın kalitesini en üst düzeye çıkarabiliriz.

KIRLIAN, DARRAS, MUSSAD, LENTUEJOUL ve diğerleri gibi kılı kırk yaran araştırmacıların bulgularını, SBJ Araştırma Merkezi’nin çalışmalarına başvurarak, SBJ Testi ile ölçülen olayı, daha nesnel bir biçimde açıklamak olasıdır. Her bir hücrede, kendine özgü sayısız kimyasal tepkiler oluşmaktadır. Her hücre, küçük bir pil gibi çalışmaktadır. Her türlü hücresel tepki ya bir enerji oluşturup bu pili doldurmakta veya enerji tüketerek, pilin boşalmasına sebep olmaktadır.

Elektrokardiogram (EKG), elektroansefalogram (EEG) dediğimiz ve tıpta sıkça kullanılan teknikler, biyolojik etkinliği olup dokular tarafından oluşturulan, enerjetik ve elektriksel bir çeşit hücresel aktivitenin yansımalarının sayılar ya da grafikler yoluyla ölçümlenmesidir. Nükleer manyetik titreşim araçları (MR – manyetik rezonans) ve tarayıcı teknolojisi, bedenin elektro-manyetik alanlarının varlığının saptanmasından sonra, onların genel durumlarının ölçümlenmesi gereğinin anlaşılması üzerine kurulmuştur. ACMOS Yöntemi de, bu insana özgü enerji alanlarını kullanmaktadır. Ancak, bu sistemde, insan organizmasında bulunan bütün hücreleri, işlevleri ve organları beslemek zorunda olan yaşam enerjisinin daha da derin bir biçimde ölçümlenmesi, uyarılması, çözümlemesi ve kontrol edilmesi söz konusudur.

Bütünsel Enerji Dengesi

Uygulamayı yapan kişi, hastanın bedeni ile, enerji boyutunda anlaşılabilecek bir diyaloglar dizisi kurar. Enerjetik alanların veya değişik katmanların sistemli bir araştırmasına adeta kendini vakfedercesine çalışarak, termik, manyetik, enerjetik ve lenfatik katmanlar hakkında kesin bilgiler alır. İkinci adım, devreler boyunca oluşmuş tıkanıklıkları açacak noktaları uyararak, organizmayı düzenlemeye yönelecek ve dengenin sürmesi için gerekli ilaçları da uyumlayacaktır.

Dengeyi yeniden kurmak, ACMODERMİL adını verdiğimiz bir araç yardımıyla, bozulan devreler üzerinde etki eden enerjetik noktaların uyarılmasıyla sağlanmaktadır. Tıkanıklıklar, derecelerine göre, uygulama anında veya çok kısa bir süre sonra kesinlikle ortadan kaldırılırlar. Bunun sonucunda, tüm alanlar merkeze dönerler. Oluşturulan bu bütünsel dengenin süreğenliğini sağlamak için alması gereken ilaçlar varsa, bunlar da ölçümlenip, hastanın enerji alanları ile uyumlandıktan sonra, hastanın kullanımına sunulurlar. Kullanılması gereken ilaçların seçimi, beden üzerinde büyük bir denetimi gerektirmektedir. İlacın uyumlanması, yan etkilerin azaltılması veya ortadan kaldırılması adına olağanüstü bir avantaj sağlar.

Hastanın kullanımına hekimlerce sunulan sağaltıcıları (allopatik, homeopatik, fitoterapik olsunlar) test etme olanağı vermesi, yöntemin hiç de küçümsenemeyecek ölçüde önemli olduğunu göstermektedir.

Uygulamayı yapan kişi, hastanın bedeni ile, enerji boyutunda anlaşılabilecek bir diyaloglar dizisi kurar. Enerjetik alanların veya değişik katmanların sistemli bir araştırmasına adeta kendini vakfedercesine çalışarak, termik, manyetik, enerjetik ve lenfatik katmanlar hakkında kesin bilgiler alır. İkinci adım, devreler boyunca oluşmuş tıkanıklıkları açacak noktaları uyararak, organizmayı düzenlemeye yönelecek ve dengenin sürmesi için gerekli ilaçları da uyumlayacaktır.

ACMOS yaklaşımı, belli bir oranda biçimlendirilmiş bir çerçeve oluşturmuştur. Bu çerçeve içinde, her hastalığın ve her hastanın kendi gereksinmelerine yanıt verecek ölçüde uyumlu bir sağaltmanın olanak kazandığı bir sistem kurmuştur. Her muayenenin ardından, iyi hedeflenmiş ve doğru seçilmiş, tam da hastanın gereksinme duyduğu oranda/adette ilacın da aynı biçimde kullanılmasına olanak sağlamaktadır. Kısacası, ACMOS, bedenin yapılan müdahaleye yavaş yavaş artan ve yumuşak bir biçimde yanıt verdiği bir yöntemdir. Bu durumda, hastalığa sebep olan toksinler bedenden atılırken, ivme kazanan zehirleyici birikimin, bedene ağır tahribatlar vermesi şeklinde ortaya çıkabilecek bir tehlike de önlenmiş olur.

ACMOS Yöntemi’nin özgünlüğü, tanı koyarken enerji devre ve alanlarının ölçülmesinden yararlanmayı ilke edinen ve karışıklığın göstergesi üzerine (semptomatik) bir çalışma yerine, bu karışıklığı yaratan sebeplerin araştırılmasına ve onlara doğrudan etki edilerek ortadan kaldırılmalarına olanak veren bir yöntem olmasında gizlidir.

(Bu yazı ACMOS Tekniği’ni tanıtan siteden alınmış çevirilerin tarafımdan yapılmış düzenlemelerinden alınmıştır. – Zeynep Sevil Güven)

Zeynep Alan Sevil Güven