Yaşam süresince, zengin, yoksul, her insanın edinme tamahı güderek zevkle ilgilendiği parayı; bilimsel olarak inceleyip, ekonomik yönüne değinmeyeceğim. Varlığının bir dert yokluğunun yara olduğu, şarkılara konu olan para ile ilgili düşündüklerimi, insani değerlerle özdeşleştirerek anlatacağım.

Tanıdığınız bazı dostlar vardır aktardıkları deneyim ve fikirleriyle yaşamınızı kolaylaştırırlar, size ışık olurlar. Yaşamının son dönemlerine yetiştiğim Merhum Süreyya Akalın’da benim için öyleydi. Başucu kitabı olarak kabul ettiğim derlemelerinden konuyla ilgili görüşlerini paylaşacağım.

Hayat kavgasının en güçlü en etkin silahı sayılan paranın niteliği, rolü ve görevine dair tam bir fikre ve isabetli kullanılışında bir beceriye sahip değiliz. Filozoflar parayı çeşitli yönleriyle ele almışlar, ekonomistler de paranın değişim vasıtası, değer ölçüsü, servet biriktirme aracı olarak üç temel fonksiyon taşıdığı üzerinde ayrı ayrı durmuşlar ve kesin bir tanımda birleşememişlerdir.

Tanıdığınız bazı dostlar vardır aktardıkları deneyim ve fikirleriyle yaşamınızı kolaylaştırırlar, size ışık olurlar. Yaşamının son dönemlerine yetiştiğim Merhum Süreyya Akalın’da benim için öyleydi. Başucu kitabı olarak kabul ettiğim derlemelerinden konuyla ilgili görüşlerini paylaşacağım.

Hayat kavgasının en güçlü en etkin silahı sayılan paranın niteliği, rolü ve görevine dair tam bir fikre ve isabetli kullanılışında bir beceriye sahip değiliz. Filozoflar parayı çeşitli yönleriyle ele almışlar, ekonomistler de paranın değişim vasıtası, değer ölçüsü, servet biriktirme aracı olarak üç temel fonksiyon taşıdığı üzerinde ayrı ayrı durmuşlar ve kesin bir tanımda birleşememişlerdir.

İnsani değerler açısından, paranın ne ifade ettiğini açıklayabilmek için paralıların üç gurupta incelenmesinin doğru olacağına inanıyorum:

Birinci guruptaki paralılar; yaşantılarını yalnız paraya bağlayan bir anlayışın kuşkusu ve korkusu içindedirler. Daha çok para biriktirmekle, hiç olmazsa, biriktirdikleri paralarını gizli bir yerde saklamakla, hayatlarını garantiye aldıklarını sanırlar. Paralarının sadık bekçisi ve kölesi olmakla ruhsal rahatlığa ve güven duygusuna kavuşacaklarını hayal ederler. Tüm sevgilerini parada toplamışlardır. Paraya aşıktırlar. Başka bir deyişle paraperesttirler. Zevkleri, sağlıkları, şeref ve onurları, ümitleri ve tüm varlıkları sanki paradır. Bunlar için para, bir araç değil amaçtır. Ne yazık ki bu zavallılar ömürlerini taptıkları paraya adamış olurlar.

İkinci guruptaki paralılar, geleceğin maddi zorluklarını hiç düşünmeden, günlerini gün etmeye bakan, savurgan, gösterişçi ve toplumda parazit olanlardır. Parayı hiçe sayarlar. Çoğunlukla hırslı, hırçın, kıskanç ve şımarık olurlar. Yaşam düzeyleri daha üstün olan kişilerin hayatlarını görmek bunları mutsuz eder. Gösterişli yaşayışları ile itibarlı sayılmak isterler. Bunun sağlanması ve sürmesi uğrunda savurdukları paralar şaşılacak düzeyde olmasına rağmen, tatmin ve huzur bulamazlar. Çünkü aracı, amaçtan ayıramazlar. Güven ve itibar kazanmanın, saygınlığın, adam olmanın, para ile, paranın sağladığı güçle olabileceği aldanışı içindedirler.

Uygar bir düzen içinde kardeşçe yaşayarak, ilerlemeye çabaladığımız toplumda, ahlakın bozuluşunun çeşitli nedenleri varken, nedense, bunun sorumluluğunu paranın sırtına yükler dururuz. Fakat her şeyden önce satın alınabilen vicdanların düştükleri çürüklüğün nedenlerini de incelememiz gerekir. Burada paranın gücü değil, ahlakın çürüklüğü de söz konusudur.
Üçüncü guruptaki paralılar, bambaşka bir özellik taşırlar. Gelişimlerine yarayan diğer araçlar gibi parayı da dikkatle, bilgi titizliği ile kullanma yeteneğine sahiptirler. Geçmişten ders almasını bilen, verimli çalışmaları ve düzenli yaşamlarıyla, yarınlarına güvenle, ümitle bakabilen sağlam karakterli, alçak gönüllü kişilerdir. Bu tip paralılar, ne paralarını saklayıp beklemek, ne de gösterişli hayat üstünlüğü elde etmek hırsıyla, paranın peşinde koşarlar. Bu kişiler, parayı olumsuz tutkuları için değil, hayattan yararlanma ve yararlandırma olanaklarını genişletebilmek için düzgün yollardan kazanma çabası içinde olurlar.

Bunlar parayla ilgili olarak;
İnsanın paraya olduğu kadar, paranın da ehil kişiye ihtiyacı vardır.
Paranın ehliyetli ellerde gördüğü hizmet, her zaman topum yararınadır.
Paranın kölesi olmamak ve onun hayatının efendisi olmasına izin vermemek gerekir.
Para çeşitli nedenlerle kaybedilebilir, geleceğin güvencesi yalnız paraya değil insani değerlere bağlı olmalıdır görüşünü savunurlar.

Aslında para,
Yiyecek almaya yarar, iştah vermez.
İlaç alabilir, sağlık vermez.
Geçici zevk ve neş’e yaratabilir, mutluluk vermez.
Tanıdık kazandırır, dost kazandırmaz.
Şöhret sağlar , itibar sağlayamaz.
Mevki edinmeye yarayabilir, adam edemez.
Şarlatan kılar, bilgili kılamaz.
Havalı kılar, saygın kılamaz.
Parayı böyle görenler, hizmetlerinden, toplumun yararlanmasını ve mutluluklarından yakınlarının pay almasını sağlarlar. Soyut değerlerin üstün güzelliklerini daha derinden duyabilme, daha derinden sezerek kavrayabilme çabası içinde olan bu erdemli kişilerin elinde para, ancak soylu bir araç haline gelir.

KENDİNİ BİLENLERİN, paylaşmanın güzelliğine inananların, para kavramına uyan şu İspanyol atasözü ile konuyu tamamlayalım:
“PARALI OLURSAN, SEN KENDİNİ TANIMAZSIN; PARAN OLMAZSA, KİMSE SENİ TANIMAZ.”
Ulu Yaradan bizleri geçim zorluğuna düşürecek derecede parasız ve dejenere edecekse paralı olmaktan korusun. Parayı soylu bir gelişim aracı halinde kullanmayı lütfetsin her birimize.

 

Konuk Yazar