1) Spiritüellik değildir. 🙂

Spiritüellik denildiğinde akla ilk ruhlar alemiyle ilgilenmek, tarot kartları, kristaller, new age akımları gelse ve bunlar yolda karşınıza çıksalar bile olanın küçük bir parçasıdırlar. Aslında kastedilen kişinin varoluşunu, bilincini, ruhunu, benliğini, kendini tanıma yolculuğudur. Bununla birlikte yıllar boyu “bu yolun” yolcuları, ne yaptıklarını ifade etmekte zorlanmışlar ve “spiritüel” kelimesi ortak bir tanım gibi olmuştur. “Bu yol”, “bu çalışmalar”, “bu işler” halen kullanılır. Ama yolun hakikati yanında “spiritüel” sınırlı bir tanımdır. Yolun hakikatini anlatan en güzel tanımlardan birisi SATH Bilinç Okulu’nun “Öz’e Erim” ifadesidir. Çünkü bu yol esasında Öz’e Erim yolu ve yolculuğudur.

 

2) Gül bahçesinde turist olmak değildir.

Alem, muhteşem bir gül bahçesidir de gül bahçesinde turist olarak gezmek de bir yere kadardır. İçeri ilk girdiğinizde her şey muhteşemdir. Görüntüler, tatlar, kokular, düzen… İnsanın aklını başından alır. Sonrasında verirler eline bahçe makasını, fideleri; hadi bakalım bak sen de kendi bahçene derler. Bir anda sorumluluk sahibi olursun. Aldığın bilgiler birer gül fidanıdır ve onları kendi bahçene ekersin de bunun dikeni var, bakımı var, haşeratı var, gübresi var, sulaması var… Var da var… Yani yol muhteşem bir gül bahçesine emeksiz kurulayım da tüm alem bana hizmet etsin şeklinde ilerlemez. Bunu bekleyen hayal kırıklığına uğrar. Bilakis benden bize, bizden bize, bizden Ben’e bir hizmettir bu. Sen önce ilahi bahçeye girer bir bakarsın ve büyülenirsin, sonra o bahçeden aldığın ilhamlarla kendi bahçeni düzenlersin, sonra da yetkinleştikçe İlahi bahçenin bahçıvanlarından olmaya ilerleyebilirsin… İşte o vakit bahçenin gülü de olursun, bahçıvanı da, şahidi de…

 

3) Zannedildiği gibi “kolay” değildir.

Yol ilk başta “kolay” görünür de daha yukarılara çıkmayı arzuluyorsan, bu bir nevi Everest’e tırmanmaya benzer. Sen zirveyi hedefliyorsan, zirve yolculuğunun da bir adabı vardır. Öyle dağın eteklerinde gezdiğin gibi gezemezsin oralarda. Oksijen gittikçe azalır, derin vadilerden, uçurumlardan geçersin, kimi zaman fırtınalar olur… Ama sonuç tüm bu emeğe değer… Zaten yolda uzun zamandır bulunanlar “zorluk” kısmının ne olduğunu iyi bilirler. En zorlusu da insanın kendisiyle yüzleşmesi ve hesaplaşmasıdır. Kendinin daha yüce bilinç hallerini fark ettikçe, daha önce kendin için böyle sefalet dolu seçimleri neden yaptığının pişmanlıkları yakar da kavurur. Ama bu yüzleşmeden geçebilme cesareti de daha yücelere adım atmak için gereklidir.

 

4) Yalnızlık değildir.

Bu yol yetkin bir rehber eşliğinde ve dostlarla ve hatta bir eşle kolkola çok daha kolaylaşır. Senin yalnız başına her şeyi bilebilme, bulabilme, kaldırabilme şansın bir yere kadardır. Öncelikle dünyada bu kadar vaktin yoktur. Birlikte birkaç günde alabileceğin bir yolu, yalnız başıma olacağım inadı veya konforuyla alman aylar yıllar alabilir. Ayrıca her hikaye bir de şahit veya şahitler ister. 🙂 Bununla birlikte yolda iyi bir rehber ve dostlarla yürüyor olsan bile herkes kendi yolundan ve yolculuğundan sorumludur. Kimse senin yolunu senin adına yürüyemez. Kimse senin tekamülünü üstlenemez. Yürüme seçimi sana aittir. Evet destek vardır, ama sen de tahtırevan içinde oturan bir sultan gibi davranıp da insanların seni taşımasını beklersen, oturduğun yerde çok bekleyebilirsin. 🙂 Hatta bir de bakarsın herkes gitmiş de sen kalıvermişsin.

 

5) Tekniklerden ibaret değildir.

Yolda yolculuğuna yardımcı olabilecek nice teknikler vardır. Şifa, nefes, arınma, dizimleme, regresyon ve daha burada sayamadığımız nice teknikler yolda yanındaki alet çantanda olmasını arzu edeceğin çok güzel destek araçlardır. Fakat teknikler yolun kendisi değildir. Sıkışıklıkları, tıkanıklıkları açmak için kullanacağınız; tıpkı yürüyüş sopaları gibi size değerli katkıları olacak aletlerdir. Yolculuk, insanın tüm bu aletleri de yanına alarak kendinden kendine ilerleyebileceği ve nice keşiflerle dolu eşsiz bir süreçtir. İnsanlığın binlerce yıldır geliştirdiği kadim öğretiler ve bilgeliklerin yol göstericiliği ile yürünür. İnsanın kendi varoluşunu hatırlayışı ve özgünlüğünü keşfedişiyle devam eder…

Hasan 'Sonsuz' Çeliktaş

18 Kasım 1976'da Mersin'de doğdu. Toros Koleji'ni bitirdikten sonra Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi Halkla İlişkiler ve Tanıtım Bölümü'ne girdi. Fakültesini çok sevdiğinden mezuniyeti sonrasında oradan ayrılamadı ve asistan kadrosunda eğitim hayatına devam etti. 2005'te ise İzmir'e yerleşti. 2001 yılında "Sonsuzlukotesi" mail grubunu kurmasıyla başlayan yazarlık hayatı, önce 2002'de sonsuzlukotesi.com'u, daha sonra da 2004'de derKi.com'u kurmasıyla devam etti. Bir yandan da Cosmopolitan, Esquire, Yeni Aktüel, Zodiac, Akşam Brunch gibi dergilerde ve Akşam Gazetesi'nde serbest yazar olarak yazıları yayınlandı. 2011'de ise Anadolu topraklarından doğup Amazon.com'da yayınlanan ilk Türk Spiritüel dergisi "The Wise"ı oluşturdu. Halen yazmaya devam ediyor. Duru Sonsuz ile Özün Dünya'nın babası sıfatıyla onlara rehberlik yapmaya çalışıyor...