Bir opera temsilindeyim. 21. yüzyılda İstanbul’da… Seyrettiğim eser, 13. yüzyıldan aktarılmış bir bilgeliğin destansı bir vücut buluşu adeta.

Karşımdaki sahnede ölüme bakıyorum… İnsanlığın ölümüne… Ruhların, canların teslimine…

Sensin kerim sensin rahim
Allah sana sundum elim
Senden artık yoktur emim
Allah sana sundum elim…

Kesilmeyen alkışlarla arttıkça artan hadi ve hani coşkusu bile teslim olmuş ruhların bedenlerinin ayağa kalkmasını sağlayamıyor. Dünyada ilk kez bir opera temsili, perde kapatmadan ve selam olmadan sahne bitiriyor…

Ve insanlığımın anlam arayan parçası alkışlar arasında, Yunus Emre manasını konuk etmiş bir opera sahnesine bakarak şaşkın şaşkın askıda kalakalıyor.

Yunus’un müzik ve dansın birleşimiyle insanlığı bir opera eserinde aratan, sorgulatan, kalbe dokunan bilgeliğini, mana dilini düşünüyorum. Anadolu topraklarında yaşamış onlarca medeniyet ve şahsiyetin bize bıraktığı ve aktardıkları arasından sıyrılan biricikliğini, Anadolu’nun bilgeliğinin, bu topraklara tamamen aykırı gibi görünen, sonradan giydirilmiş bir esvap gibi düşünülen başka toprakların kültürüyle uyumunu ve bu uyumun hiç de sakil durmamasını…

Bakıyorum, düşünüyorum…

Yunus’un yaşadığı ve yarattığı anlam dünyasında, sensin kerim sensin rahim derken ki teslimiyetini, ben yürürüm yane yane derken içinden geçtiği zorluk hissini, şefkate ve özleme dair, varmaya ve anlama dair dallarına tutunduğu, elimi soksam suyun coşkun akışını hissedeceğim netlikte tarif ettiği betimlemeleri… idrak etmeye çalışıyorum. Benim bir  karıncaya bile ulu nazarım vardır diyen bir şair 13. yüzyılın mindfull kavrayışına örnek değildir de nedir diye düşünüyorum.

Yunus’un hissettiği ve aktardığı duyguları, acıları, aşkı, hüznü ; o bir kere hissetmiş olduğu için mi hissediyorum? Onun aradığı anlamı henüz bulan olmadığı için mi yüzyıllar sonra hala aynı etkide aynı sorularla boğuşuyor insanlığım? Yoksa Yunus’a özgü söz ve anlam bağının kuvvetinden mi?

Bu topraklardan geçmiş Mevlana’da da , Hacı Bektaşi Veli’de de ve onlarcasında da aynı kuvvetli ahenk mevcut lakin bilmiyorum neden en çok Yunus’un düşünsel inceliği beni hayran bırakıyor. Anlam ve değer arayışlarının, sadece gördüğünün değil varlığın da farkında ve anında olmanın temel dersi gibi geliyor bana Yunus Emre. Sunduğu dersi vekaleten alıyorum ve kalbime yakın bir yere yerleştirdiğimden emin olmak için bir daha bir daha bakıyorum karşımda süzülen canlara, hareketsiz bedenlere, insanlığa… avuçlarım yanıyor alkışı bırakıyorum.