“Özgürlük ne?” diye sordular.
Hesap vermemek.
Canınızın istemediğini yapmamak.
Ama en önemlisi, canınızın istediğini yapmak.
Ama asıl soru ve sorun, “can” kim?
Zihin mi?
Zihnin bölümleri olanlardan, ve başkalarının cümleleriyle şekillenmiş bilinç mi?
Yoksa zihnin diğer bölümlerinden, bildiğinizi bilmediğiniz alan olan, ama sizi her zaman çok daha güçlü yönlendirebilen bilinç altı mı?
Yoksa kalp mi?
Sevmenin ve sevilmenin garantisi mi?
Kendimizi ve hayatımızı, öğrenmiş olduğumuz sevgi diliyle ifade etmenin, edebilmenin hapishane sınırları mı?
O sevgi dilinin sınırlarındaki seçimlere razı olmak mı?
Daha ilginci, canımızın istediğine ruh mu karar veriyor?
Ruh var mı, yok mu?
Varsa, onu üst bilinç, aşkın bilinç, ya da transandans olarak tanımlayabilir miyiz?
Onun seçimlerini zihnin sınırlarında anlayabilmek için çok çalışma ve çaba lazım, ve zor.
Bu çalışmalar olmadan, canımın istediğinin, ruhumun istediği olduğunu nasıl anlayabilirim?
Canımın neyi istemediğini kim bilecek?
Neleri terk etmem gerektiğini hangisi seçecek?
Bilinç mi, bilinç altı mı, kalbim mi, bir türlü sesini duyamadığım ruhum mu?
Ve çok daha önemlisi, canımın ne istediğini, hangisi bilebilir?
Bilen bilir, ben neşeyi öğretiyorum.
Hangi seçenek size neşe veriyorsa, o iyidir, ve canınızın istediğidir.
Ve hangi seçenek size neşe vermiyorsa, onu da canınız istemiyordur.
Kısaca, özgürlük neşenizi dinlemektir, özgürlüğün neşesinde buluşalım..