Ölüm bir son, bir yok oluş değildir. Ölüme üzüldüğünü, içerlediğini sanıyorsun. Ölümden korktuğunu sanıyorsun aynı zamanda ve bu senin kendine oynadığın en büyük oyundur. Çünkü korkularımız en büyük arzularımızdır.

Ölüm bir göçtür. Basitçe bulundugun kasabadan, köyden, şehirden, ülkeden göç ettiğin gibi bedeninden göç etmendir ölüm denilen kavramın gerçeği.

Bu kavramla ilgili seni zorlayan göçün kendisi değil, nasıl göç ettiğindir. Öleceğin değil, nasıl öleceğindir seni heyecanlandıran. Göç bilinçli olsun isteriz. Gönüllü olsun. Hazır bulunalım ve kendimiz seçelim taşınırken ne götürüp ne götürmeyeceğimizi. Çıplaklık bu yüzden vardır bedenin göçünde. Oysa önemli olan göç esnasında zihninin ne kadar çıplak olup olmadığıdır.

Hayırlı ölüm bu yüzden dilenir. “Farkındalığın olsun” duasıdır o. Dağınık düşünce ve duygularda sıkışıp kalmaman, dosdoğru hedefe, geldiğin kaynağa yönelmen içindir.

Doğal ölüm için ihtiyacın olan sağlam bir vizyondur. En çok işe yarayanı ise emeklilik hayalleri, torun torba sahibi olma düşünceleridir. Aksi taktirde gitmek için hep bir aceleciliğin olacaktır.

Ölme arzusu öldürülme eylemini getirir. Bu ikisi bir bütündür. Basitce göç etme arzusudur, tıpkı oturduğun evden sıkılıp bir başka eve taşınmayı istemek gibidir.

Bulunduğun şartlarda tatminsiz olduğunda ya da dünyevi tatmine erken ulaştığında göç etmek için yanıp tutuşursun ve bunun için sebepler oluşmaya başlar. Bu da bir seçimdir ve tek sorun seçimin bilinçsizliğidir.

“Ölüm” bir kelime, ölümle gerçekleştiğini sandığın şey ise bir düşüncedir sadece. Düşüncene yüklediğin anlamları değistirmedikçe ne gidenleri anlayacaksın ne de gönderenleri.

Kendi hikayenin finalini kaçırmaman dileğiyle 🙂

SATH Bilinç Okulu