Biz hep karanlıkla ışık arasında bir savaş olduğunu ve bu savaşta da ışığın tarafında olduğumuzu düşündük. Aslında böyle düşünmemiz gayet normal: Okuduğumuz tüm masallarda, izlediğimiz tüm filmlerde, dinlediğimiz tüm hikayelerde… hep iyiler ve kötüler vardı ve bizler de hep “iyiler”in yanındaydık. “Kötüler” daima kaybederdi, hem kim kaybedenin yanında olmak isterdi ki… 🙂 Çocukluğumuzdan beri evrenimiz iyi ve kötü üzerine kurulu olunca, ışık ve karanlık da karşımıza iyi ve kötü ikamesi olarak çıkıyor. Bizler ışığın tarafındaki “iyi”leriz ve bir de mücadele ettiğimiz “kötü”ler var. Tüm dünyayı da böyle algılıyoruz… Çocukken gayet keyifliydi bu hikayeler de aslında öyle mi acep bu gerçekten de?

Kryon’un Türkiye mesajlarını okurken dikkatimi çekti: “Artık karanlık kaybetti, ışık kazandı.” tarzı mesajlar verilmiş. İçimden “Yahu bir savaş vardı da haberimiz mi yoktu” geçti. Mesela bu mesajı yazarken saat 1:15, geceyarısı, zifiri karanlık. Böyle gaiplerden bir ses “Nasıl kodum sana ışık, hakim benim işte” mi diyor? 4 saat sonra önce şafan sökecek, sonra şafak sökecek ve güneş doğacak, “kötüler” kaybetmiş mi olacak? 🙂 Gece ile gündüz döngüsünde iyi ve kötü algılıyor muyuz? Peki ışık ve karanlıkta nasıl bir iyilik ve kötülük var sizce?

Şunu belirteyim, evet hani şafağı bekliyorduk ya, karanlıktan sıkılmıştık iyice ya. Hadi gözümüz aydın, şafak sökmeye başladı. Şu anda farkında değiliz belki, çünkü halen yataklarımızda uyuyoruz. Tıpkı saat 5:30’da söken şafağın farkında olmadığımız ve sabah kaçta kalkarsak o zaman güneşin çoktan doğmuş olduğunu gördüğümüz gibi. Nicelerinin uyanışı bayağı geç olacak bu bağlamda; kimisi 7’de, kimisi 8’de, kimisi öğlen uyanacaklar. Ama şafak çoktan doğmuş olacak. Bu bağlamda evet, karanlığın en zorlu kısımları bitmek üzere. Fakat bu bir zafer değil; bu bir döngü… İnsanlığın evrensel kaderinin bir döngüsü.

Binlerce yıldır karanlığı yaşıyorduk. Şimdi aydınlık zamanlar geliyor. Fakat karanlıkta da çok güzel işler çıkarttık büyük faciaların yanında. Şehirlerin ışıkları gecenin karanlığında enfes görünür mesela. Gündüz bir şeye benzemeyen caddeler, gece tadından yenmez olur. Işık bir başka parlar karanlıkta. Nice acıların yanısıra, evet karanlıkta parlayan nice ışık da gördük bu tabloda. Şimdi binlerce yıl sürecek aydınlık çağlara girmek üzereyiz. Bizler de belki de “iyi” ve “kötü” ile büyüyen son nesilleriz. İçimizdeki ışık ve karanlığı çarpıştıra çarpıştıra bitap düşmüş, ama eninde sonunda ışıkla karanlığın bir olduğunu, aslında evrende her şeyin ahenk, barış ve uyum içinde aktığını, herhangi bir savaşın yaşanmadığını idrak edip sonraki nesillerin önünü açacak nesilleriz…

Her ne kadar öyleymiş gibi görünmese de şu anda ortam, şafak ucundan kıyısından kendini gösteriyor. Sabahın tadı ayrı güzel eğer uyanmak isterseniz. Yok ben uyumaya devam edeyim derseniz de keyfinize bakın. Güneş orada sizi bekliyor olacak… 🙂

Hasan 'Sonsuz' Çeliktaş

18 Kasım 1976'da Mersin'de doğdu. Toros Koleji'ni bitirdikten sonra Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi Halkla İlişkiler ve Tanıtım Bölümü'ne girdi. Fakültesini çok sevdiğinden mezuniyeti sonrasında oradan ayrılamadı ve asistan kadrosunda eğitim hayatına devam etti. 2005'te ise İzmir'e yerleşti. 2001 yılında "Sonsuzlukotesi" mail grubunu kurmasıyla başlayan yazarlık hayatı, önce 2002'de sonsuzlukotesi.com'u, daha sonra da 2004'de derKi.com'u kurmasıyla devam etti. Bir yandan da Cosmopolitan, Esquire, Yeni Aktüel, Zodiac, Akşam Brunch gibi dergilerde ve Akşam Gazetesi'nde serbest yazar olarak yazıları yayınlandı. 2011'de ise Anadolu topraklarından doğup Amazon.com'da yayınlanan ilk Türk Spiritüel dergisi "The Wise"ı oluşturdu. Halen yazmaya devam ediyor. Duru Sonsuz ile Özün Dünya'nın babası sıfatıyla onlara rehberlik yapmaya çalışıyor...