Satanizm tam unutuluyor, modası geçiyor derken yine bir haber gündemi işgal etti ve kedi kesen bir kızın görüntüleri, satanizmin gündeme gelmesine neden oldu. Gençler arasındaki yaygınlığı biraz abartılsa da Satanizm, gündemi sürekli işgal etmeye devam edecek gibi görülüyor. Üzerine çok şey yazılmış olsa da, satanizme biraz daha yakından bakalım istedik.

Öncelikle satanizm benim için çok büyük bir anlam taşımakta. Bir arkadaşım, kızının satanist olduğunu söyleyip benden yardım istemişti. Ben de işlerin yoğunluğundan ötelemiştim. Bu öteleme kızın intihar etmesiyle sonuçlandı. İşte ben de o zaman bu olayın ne kadar ciddi olabileceğini gördüm.

Satanizm ciddi olmasına ciddi de, çok da abartmak gerekmiyor. Her abartı, o olaya karşı bir merak da uyandırır. Özellikle, her gizemli olayı, satanist bir olay olarak nitelendirmek bu ilgiyi daha da arttırır. Aslında bu tür olaylara “satanizm” damgası vurmak ne dereceye kadar doğrudur, yazının ilerleyen bölümlerinde tartışacağız. Ancak satanizm konusunun bir ticari meta haline gelmesi, buna ait müzik, t-shirt, takı vs.’den kazanç sağlayan kişilerin ortaya çıkması, bu tür düşüncelerin gençler arasında yaygınlaştırılmasına neden olmuş ve ciddi bir sıkıntı arzedecek duruma gelmiş vaziyette.

Bu sorunu tam olarak ortaya koymak için önce satanizmin ne olduğunu tam olarak anlamakta fayda var. Satanizm sözcüğü Satan/Şeytan sözcüğünden gelmektedir ve gerçekten de köken olarak Yahudi-Hristiyan din geleneğine karşı bir harekettir.

Diyanet İşleri Başkanlığı, Satanizm’i, “Kelime olarak Şeytan’a inanma, tanrı diye tapınma anlamlarına gelen Satanizm; Şeytan’a tapınma faaliyeti adı altında Yahudi-Hıristiyan geleneğine, Yahudi-Hıristiyan din tahakkümüne ve özellikle de Hıristiyanlığa karşı başlatılan bir reaksiyonun adı olmuştur. Buna “Modern Protesto Hareketi” demek de mümkündür. Bu hareket başta Hıristiyanlık olmak üzere, bütün dinlere ve dinlerin ortaya koymuş olduğu kutsal değerlere karşı bir başkaldırıyı temsil etmektedir. Dolayısıyla, başta İngiltere, Fransa ve Almanya olmak üzere bazı Avrupa ülkelerinde ve özellikle de Amerika’da ortaya çıkan, oradan diğer ülkelere yayılan Satanizm; Şeytan’ın en önemli özelliği olan muhalefet ve başkaldırıyı esas alarak, dinin ve dini olan her şeyin karşısında, fakat Şeytan’ın ve onun temsil ettiği şeyin yanında yer alma hareketidir.” şeklinde açıklamaktadır.

Gerçekten de Satanizm aslında Hıristiyanlık içinde başlamıştır. Hıristiyanlığın insanı korkutmak için kullandığı Şeytan imgesini alarak Hıristiyanlığa bir tepki olarak ortaya çıkan Satanizm, a priori olarak Hıristiyan teolojisini tanımaktadır. Bu bağlamda aslında “satanist” olan biri Hıristiyan geleneğin içinde olarak da tanımlanabilir.

Satanizm akımı genelde Anton Szandor LaVey’e bağlansa da günümüzdeki ve geçmişteki satanizm oldukça farklıdır. LaVey’e gelmeden önce, Şeyten ve Şeytan’a tapma’nın geçmişine bir bakalım.

Aslında Şeytan düşüncesi çok daha eskilere dayanır. Batı’daki Şeytan, İslam’a geçen Şeytan’dan da farklıdır. Eski Mısır’da, popüler Tanrı Osisris’in karşısında, sembolik olarak “gölgesi” olan,  Seth adı verilen kardeşi vardı. Seth iyi olan her şeye karşılık, yıkıcılığı, kötülüğü, karanlığı ve çölü sembolize ederdi. Seth aynı zamanda “iyi” olan Osiris’in karşısında “kötü” olandı ve aslında o hüküm sürmek istiyordu. Bir gün  Osiris’i yok etmek için bir plan hazırlamış, Osiris’in ölçülerine göre bir sandık hazırlatmış ve sandığı en değerli taşlarla süsletmişti. Bu plana göre Osisris’i bu sandığa hapsedecekti. Plan başarılı olmuş Osisris tuzağa düşümüş ve sandıkta esir kalmıştı. Osiris’i uzun maceralardan sonra İsis kurtaracaktı.

İşte Seth öylesine kötü, Evren’e kötülük yaymak isteyen bir Tanrı idi. Seth adından geldiği bir çok araştırmacı tarafından desteklenen Satan (Şeytan) da özellikleri Seth’den alır. Batı kültürüne Sat-urnus adını veren, ancak Doğu kültüründe önemli bir yer tutan Satan’ın macerası işte bu şekilde Mısır’da başlar.  Aslına bakılırsa Seth ilk başlarda bu kadar kötü bir tanrı değildi. Hatta Yukarı Mısır’ın, şahin başlı tanrı tarafından yenilen tanrılarını da sembolize etmekteydi. Ancak Hiksos istilaları döneminde, Hiksosların Seth’i kendi tanrıları Suketh ile özdeşleştirmeleri ve zaman içindeki değişimler “Seth takipçileri” ve “Osiris takipçileri” farklılığını yaratmış ve Seth sonunda kötü bir tanrı özelliğini kazanmıştır.

Tevrat’ın ilk bölümlerinde Şeytan’dan bahsedilmez. Elmayı veren yılandır ve Şeytan olarak geçmez. Şeytan fikri İbranilere, Pers istilasından sonra tam olarak yerleşmiştir. Pers kültüründe, Ahuramazda-Angramanyu düalitesi ile temsil edilen iyi-kötü mücadelesi Persler’in Kudüs’ü alması ile İbrani kültüründe tam olarak bir yer bulmuştur.  Bunun en önemli yansıması Ölü Deniz Yazmalarında geçer.

1947 yılında, Ölü Deniz Kıyısında Kumran’da, çobanlık yapan bir Bedevi’nin kaybolan hayvanlarını ararken girdiği bir mağarada bulduğu yazmalar, aslında Hıristiyanlık öncesi ve doğuşu zamanındaki Yahudi kültürü hakkında oldukça önemli bilgiler verir. Bu belgelerin içinde çok önemli ayrıntılar vardır. Belgelerde en ilgi çekici husus, Zerdüştlük’de olduğu gibi, iyi ve kötü güçlerin karşıtlığının önemli bir yer tutmasıdır.

İyi güçlere hükmeden güç topluluk tarafından “Işık Prensi” diye adlandırılmaktaydı. Onun emrindekiler ise “Işık oğulları” diye adlandırılmaktaydı. Onların karşısında ise kötü güçlere hükmeden “Karanlıkların Prensi” ya da “Belial” vardı. Emrindeki güçler ise “Karanlık Oğulları” olarak adlandırılıyordu.

Ölü Deniz yazmalarına göre, Tanrı insana iki tür ruh vermişti. Bir doğruluğun yolundan giderken ötekisi sapkınlık yolunu izliyordu. Bu yolların açıklaması da ilginçtir. Kurallar yazması şöyle anlatır:

“Bir ışık kaynağından Doğruluk kökünü almaktadır,

Sapkınlık ise karanlıkların kaynağından,

Işık Prensi’nin elinde

Doğruluk oğullarının hükümdarlığı vardı,

Işık yolundan yürüyorlardı.

Karanlıklar Prensi ise

Sapkınlık oğullarının hükümdarlığını elinde bulunduruyordu,

Ve onlar Karanlıkların yolundan yürüyorlardı.” (Kurallar 3, 19-20)

Burada dikkat edilmesi gereken, Işık ve Karanlıklar Prensinin, iyi ve kötü tanrılar olarak düşünülmemesi gerektiğidir. Çünkü her ikisi de Tanrı tarafından insanlar için yaradılmışlardır.

“Fakat Tanrı, Sapkınlığın sonunu önceden belirlemiştir.
Bu onun gizemi ve bilgeliğinin zaferidir.
Ve Tanrı yeniden geldiği vakit doğruluk sonsuza kadar hükmedecektir. “

Bu belgeler, Şeytan düşüncesinin İbranilerden Hıristiyanlara nasıl geçtiğini de ortaya koymaktadır. Şeytan İncillerde buna benzer şekilde tam bir yoldan çıkartıcı olarak geçer.

“İblis’in hilelerine karşı durabilmek için Tanrı’nın sağladığı bütün silahları kuşanın. Çünkü savaşımız insanlara karşı değil, yönetimlere, hükümranlıklara, bu karanlık dünyanın güçlerine, kötülüğün göksel yerlerdeki ruhsal ordularına karşıdır.”

“Bunun için Tanrı’ya bağımlı olun. İblis’e karşı direnin, o da sizden kaçacaktır. “

“ Ayık ve uyanık olun. Düşmanınız İblis, yutacak birini arayarak kükreyen aslan gibi dolaşıyor. Dünyanın her yerindeki kardeşlerinizin aynı acıları çektiğini bilerek imanda sarsılmadan İblis’e karşı direnin.“

“Günah işleyen, İblis’tendir. Çünkü İblis, başlangıçtan beri günah işlemektedir. Tanrı’nın Oğlu, İblis’in yaptıklarına son vermek için ortaya çıktı.“

“Büyük ejderha, İblis ya da Şeytan diye adlandırılan ve tüm dünyayı saptıran o eski yılan, melekleriyle birlikte yeryüzüne atıldı.“ gibi Yeni Ahit bölümleri bir bakıma bir geleneğin devamıdır. Ancak Şeytan Kilise’ye çok cazip gelmiş ve inananları bağlamak ve etkilemek için Şeytan temasını sık kullanır olmuştur. Sonrasında ise kilise işi daha da abartmış ve kendinden olmayanı Şeytan’a ait diye damgalamıştır. Bu bağlamda eski pagan kültürünün, kadim bilgeliğin,  taşıyıcısı kadınlar Şeytan’a tapıyor diye cadılık suçu ile yakılmış, Şeytan çıkartma ayinleri düzenlenmiş, hatta yanlış basılan bir Kutsal Kitap’a “Şeytan İncili” adı takılmıştır. Kilise’nin Şeytan ile korkutma, yıldırma hatta katletme politikası hakkında çok daha fazla örnek verilebilir.

İşte Kilise’nin bu yıldırma ve abartısı, Kilise’ye karşı grupların olmasına neden olmuş ve bu gruplar genelde Şeytan’a tapan gruplar olarak adlandırılmıştır. Oysa bir kaç sapkın grup dışında böyle bir şey söz konusu değildir.

Günümüz Satanizmi de Yeni Ahit’te geçen, Kilise’nin sonuna kadar kullandığı Şeytan kavramını ele alarak, geleneksel kurallara karşı koyan bir ideoloji fikrinden doğmuştur. Birkaç sapkın grup dışında Şeytan’a tapma söz konusu değildir. Ancak cahil basın da bunu böyle nitelendirerek gençler arasında daha geniş merak uyandırmaktadır. Bu bağlamda gerçekten Şeytan’a taptığını zanneden ve buna göre hareket eden, aslında psikolojik sorunları ağır basan gençler ortaya çıkmaktadır. Bu noktada Satanizmi de çok iyi anlamak gerekmektedir.

Satanizmin kurucusu, fikir eskilere gitse de, Anton Szandor LaVey olarak geçer. Müzisyenlik, morg fotoğrafçılığı gibi işler yapan Lavey’in, Satanizm’deki asıl amacı, başkaldıran, protesto eden farklı bir akım oluşturmaktı. Bunun için de Hıristiyanlığın Şeytan’ının kötü niteliklerini önplana çıkardı. Bu da aslında geleneksel ahlak kurallarına bir tepki idi. Burada Şeytan’a tapmak gibi bir amaç yoktu. Daha önce de belirttiğimiz üzere, Şeytan’a tapmak için önce Hıristiyanlığa ve onun Şeytan’ına inanmak gerekmektedir. Bu bağlamda Şeytan, LaVey için insanın özgürlüğünü kısıtlayan her şeye karşı bir başkaldırının sembolü idi.

LaVey, “The Satanic Bible” adlı kitabının başında, bu “sembolik” Şeytan’ı 9 maddede tanımlar:

  1. Şeytan, kendini tutma yerine kabul etmeyi temsil eder.
  2. Şeytan, ruhsal düşler yerine capcanlı hayatı temsil eder.
  3. Şeytan, kendini kandırma yerine kirlenmemiş bilgeliği temsil eder.
  4. Şeytan, sevgiyi nankörlere değil hakedene vermeyi temsil eder.
  5. Şeytan, öbür yanağını dönmeyi değil, intikam almayı temsil eder.
  6. Şeytan, ruhsal vampirlere değil, sorumlu olana karşı sorumluluk almayı temsil eder.
  7. Şeytan insanı dda diğer hayvanlar gibi bir hayvan oalrak görür, hatta insan daha beterdir, insanın “Tanrısal ruhsal ve entelektüel gelişmişliğ” onu bütüb hayvanların en kötüsü yapar.
  8. Şeytan, günah adı verilen fiziki, duygusal, düşünsel yücelikleri savunur.
  9. Şeytan, yıllarca kullanıldığı şekilde kilisenin en iyi dostudur.

Bu ifadelerden ve kitaptan da anlaşıldığı şekilde bu Şeytan’a tapmaktan çok bir başkaldırı hareketidir. Bu hareketin içinde kanlı ayinler hayvan kesme olmadığı gibi, 11 kural içinde hayvanlara zarar verilmemesi de vardır. Ancak Satanizm, Lavey’den sonra bazı sapkın kişilerce kanlı ayinlere de dönüştürülmüştür. Aslında satanizm, erginlenmenin gölgesi olmuştur.

Bu konuyu biraz daha açarsak, ilk çağlarda, ergenlik çağına gelen kişilerin, toplum içinde bir birey olabilmeleri için, erginlenme törenleri denilen törenler yapılırdı ve kişi belli bir tören sonucu kendini birey olarak görürdü. Bu törenlerin ortadan kalkması, insanları kendi bireysel maceralarına yolculuklarına götürdü. Ergenlik döneminde de ve sonrasında da birey olabilme çabası kişide her zaman görülür. İleriki yazılarımızda etraflıca ele alacağımız bu çaba, bazen psikolojik sorunlarla birleştiğinde, sapkın yollara çekilebilir. Erich Fromm’un çok iyi belirttiği gibi, ölme ve öldürme güdüsü (necrofilyak kişilikler) birlikte gider. Ergenlik çağına gelmiş bir gencin yaşam ile bağlarının kopası hem kendini öldürme hem başka canlıları öldürme şeklinde ortaya çıkabilir. Bu durumda geleneksel ailenin baskıcı olması, gazetelerden ya da başka yayın organlarından duydukları kulaktan dolma bilgilerle çocuklarını değerlendirmesi her zaman daha da ters sonuçlar vermektedir.

Sonradan ortaya çıkan bu sapkın satanist akımlar aslında hiç bir düşünsel altyapıya dayanmamakta, fakat sembolik içeriğinden ötürü gençleri etkilemektedir. Bu nedenle, ailelere büyük iş düşmektedir.

Çocuklarının bu akıma kapıldıklarından şüphelenen ailelere tavsiyelerimiz ise şunlar:

  1. Öncelikle bir profesyonel yardım almaları. (Bu, önce aile büyüklerinin eğitilmesi şeklinde olmalıdır.)
  2. Çocuklarını hiç bir şekilde azarlamamaları, çocuklarına nasihat ve dini örnekler vermemeleri ve çocuklarının arkadaşlarını kötülememeleri
  3. Eğer LaVey satanizmi ise bu başkaldıran tutumu, Soğpa ve insanlık adına kanalize etmesi için ortam hazırlamaları ve sabırla onun dilinden konuşmaları
  4. Eğer gerçekten şiddete yönelik bir sapkı satanist akım ise, çocuğun yaşam dönüşünü sağlayacak şeyleri yapmaları, çok akılcı ve nazik bir şekilde bilgisayar ve mekanik ortamlardan uzak tutmaları, Doğa ile bütünleşeceği yerlere götürmeleri
  5. Satanizm konularında bilgilenmelerini ve Satanizm’in aslında, sonradan yaratılmış bir Hıristiyanlığın kavramlarını kullanan “banal”, “out” olmuş bir akım olduğunu anlatmaları (Zaten çocuk bunu anladığında çok şey değişecektir.)
Erhan Altunay