“Oxford Üniversitesi’nde çalışırken, 700 ve 800’lü yıllara ait üniversite binaları gördüm, türlü gizli örgüt işaretleri ile bezenmişlerdi; hayretle içlerinde dolaştım, o zamanlar yapılan dersleri, okutulan kitapları inceledim. Bodleian Kütüphanesi’nde o devirlere ait, eski İngilizce ile kaleme alınmış çeşitli el yazması kitaplar gördüm. Her şey bir gizem, gizli geçmiş ve meçhul tarih kokuyordu. Ayrıca 15-18’inci yüzyıllara ait binalarda sayısız masonik işaret ve sembol vardı.”
 
Araştırmacı Doç. Dr. Ümit Sayın, Neden Kitap’tan çıkan “Derin Devletler Gizli Projeler ve Kirli Gerçekler” adlı kitabında, İngiltere’deki öğrencilik yıllarıyla ilgili gözlemlerini bu sözlerle anlatıyor. Ve sözlerini şöyle sürdürüyor: “Oxford’daki Avrupai hava Yale Üniversitesi’nde yerini daha gizli bir havaya bırakır. Kale gibidir Yale. Fraternity kulüpleri Anglosakson geleneğidir. ABD’ye Avrupa’dan geçmiştir.”

Tarihleri gizemle örülü ABD’deki üniversitelerde var olmak, bu tür örgütlere katılmaktan ve o örgütlerin fanatik bir temsilcisi olmaktan geçiyor. Çünkü ABD’de üniversite yaşamında kimi gelenekler hüküm sürüyor ve bunların kökeni 18’inci yüzyıla kadar uzanıyor. Kimine göre ABD’deki bu öğrenci örgütleri, dünya çapında etkin, adları korku ve merakla anılan büyük gizli örgütlerin kendilerine taraftar devşirdiği birer mini tarikat laboratuarı aynı zamanda. Üyeleri arasında baba-oğul Bush’ların bulunduğu Yale Üniversitesi’ndeki Skulls and Bones Society (Kurukafalar ve Kemikler) gibi irili ufaklı bu örgütler, misyonlarını bugün de sürdürüyor.

Gizli kardeşlik örgütleri

ABD üniversitelerindeki bu örgütlerin erkekler için olanı genel olarak “fraternity” (Latince’de erkek kardeşlik), kızlar için olanıysa “sorority” (kız kardeşlik) olarak adlandırılıyor. Tüm sisteme ise “greek” deniyor. Her şeyden önce bu örgütlerin her birinin baş harfleri Yunan alfabesinden. Bu, gizemin ilk adımı! Yunan harflerini ilk kez, gizli adını saklamak için Phi Beta Kappa organizasyonu kullanmış. Bugün her üniversitede bir veya üç Yunan harfi ile ifade edilen değişik kulüpler bulunuyor. Ortalama bir Amerikan üniversitesinde bu kardeşlik örgütlerinden 30-40 farklı çeşit var.

Ümit Sayın, tarih boyunca gelişmiş tüm ezoterik tarikat ve gizli örgütlerin aynı temel özelliklere sahip olduğunu belirtiyor: “En büyüğünden en küçüğüne bu örgütlere katılan üyelerde çok önemli bir seçimden geçmiş hissi ve illüzyonu yaratılır; kendilerini elit ve farklı görmeleri sağlanır. Gizlilik, ritüellerden inisiasyon törenlerine ve şifreli konuşmalara kadar gider. Bunun yanında sır tutma, örgütün temelini oluşturur. Bir gruba ait olma hissi, bu örgütlerin en güçlü beyin yıkama ve propaganda yöntemidir. Bu teşkilatlarda birey önemsizdir, her şey teşkilat içindir.”

Öğrencilerin bu örgütlere neden katılmak istediğini ise eğitimci ve dergimizin “dışarıda okuma rehberi” köşesinin yazarı Ayşe Kora şöyle anlatıyor: “Sürekli destek bulma ve bir yere ait hissetmenin dışında örgüt üyeliğinin en büyük avantajı, üyelik için yüksek not ortalaması şartı olması. Üyeliğinin onaylanmasını isteyen öğrenci derslerine ağırlık veriyor. ‘Kardeş’ olduktan sonra da notlarını düşürmemesi gerektiğinden akademik olarak en iyiye ulaşmayı hedefliyor ve yardım görüyor. Örgüt üyeliği ömür boyu sürüyor. Mezuniyet sonrası iş başvurularında da işe yarıyor.”

Öğrenciler de zaten bu kulüpleri, mezun olduktan sonra daha üst gruplara ve gizli cemiyetlere girmenin anahtarı olarak görüyorlar.

Bir vahşet geleneği: “Hazing”

Öğrenciler için Türkiye’de üniversiteye “kapağı atmak” nasıl bir duyguysa ABD’de bu tür cemiyetlere kabul edilmek de öyle. Yurt problemleri bu şekilde çözümleniyor; sosyal faaliyetlere katılma, üyelere sağlanan sosyal haklar ve özel imkânlar birer cazibe kaynağı oluyor. Tabii bu avantajları elde etmek o kadar kolay değil; çeşitli kurallara ve hatta kimi zaman tüyler ürpertici “sınavlara” bağlamış durumda.

Taciz, küfür ve zulüm olarak bile adlandırılabilecek çeşitli yöntemler, olası üye adayı üzerinde deneniyor. Bir örgüte katılmak için başvuran adaya yapılan her türlü işkenceye “hazing” deniyor. Bu örgütlerde tam itaat her şeyden önce geliyor. Yeni giren üyeler daha eskilere hizmetle işe başlıyor. Fiziksel şiddet görmek, hakarete katlanmak, sinir bozucu ve aşağılayıcı işler yapmak zorunda bırakılmak gibi verilmesi gereken birçok ödün adayları bekliyor. Mesela, bir odada bulunan kumu avuçla belli bir sürede boşaltması istenebiliyor öğrenciden.

Ümit Sayın anlatıyor: “Örneğin Skulls and Bones’da yeni üyeler herkesin önünde soyunup bir tabuta girer ve o tabutta bir süre kalırlar. Sınavlar içinde adaya karşı cinsin giysilerinin giydirilip kampüs içinde yürütülmesi gibi saçma ve sapmış öğeler de vardır.” Sayın, bu sistemin ABD’nin yanı sıra İskandinav ülkeleri, Almanya ve Hollanda’da da bulunduğunu belirtiyor.

İşte bu örgütlerde yaşananların ciddiyetine ilişkin bir bilgi daha! Üyelerine yaptıkları türlü işkenceler sırasında sık sık yaşanan ölümler ve şiddetle ilişkileri nedeniyle bugüne kadar ABD’de pek çok kardeşlik örgütünün faaliyetleri yasaklandı. Kulüplerde yapılan münasebetsiz işlerin yaygınlaşması özellikle Birinci Dünya Savaşı’ndan sonraya rastlıyor, çünkü bu dönemde savaştan dönen askerler tekrar üniversitelere girmeye ve askerde edindikleri disiplin ve teknikleri buralarda uygulamaya başladı…

Ayşe Kora / Eğitimci-Yazar

“1970’ten beri her yıl ölümler oluyor!”

2006 sonuna kadar hiç ölüm olmadıysa, bu yıl 1970’den beri “hazing” nedeniyle ölüm yaşanmayan ilk yıl olacak.

Aşağılayıcı isimlerle çağrılmaktan şiddetli işkenceye kadar giden bir yelpazede adaya neredeyse yapılmayan yok gibi: Dövülmek, zorla dans, çok uzun süre uykusuz bırakılmak, idrar içirtmek, zorla aşırı içki tüketimi (Bu bazen zorla kusana kadar süt içirtmek bile olabiliyor.), aşırı su tüketimi (Beyin hücreleri suyla şişip komaya girenler de var!), hortumla tazyikli su tutulması, yumurtayla kaplanmak, köpek kabından yemek yedirilmesi, kayışla gezdirilmek sık rastlanan hazing yöntemlerinden bazıları…

Metin Under