Editörümüz Hasan “Sonsuz”un bizlere, derKi haberleşme listesi aracılığı ile attığı ve bütün yazarların en güzel yönlerini ortaya koyan yazısından sonra, tüm yazarlardan da Hasan’ı nereden tanıdıkları, nasıl tanıdıkları hakkında yazılar geldi. Hepsi nefisti, önceleri ben de onun hakkında bir şeyler yazmak istedim, fakat daha sonra herkes gibi kısacık ya da bir sayfa yazı ile Hasan’ı anlatamayacağımdan bundan vazgeçtim. Ne de olsa; o benim yol arkadaşımdı. Bu bazı zaman bildiğimiz şehirlerarası yolculuklarla, bazı zamanlardaysa içsel yolculuklarla olmuştur.

Hasan bu ayın konusunu, yolculuk olarak belirlediğinde “ohhhh be yaşasın!  Ne yazacağım diye düşünmeyeceğim, bu sefer gerçekten armut pişti ve ağzıma düştü” diye düşündüm. Oysa en zor, en uzun konunun bu olduğunu çok geçmeden fark ettim.

Hadi bakalım kendi yolumu sizi sıkmadan anlatabilecek miyim?

Biz Hasan’ın da daha sonra bu yola katıldığı içsel yolculuğumuza çıktığımızda, bu yolun (yani içsel veya kendini tanıma yolunun) adını bile bilenlerin sayısı parmakla gösterilecek kadar azdı. O yüzden konuşmalarımıza bile dikkat ederdik, kimsenin negatifini! çekmemeye çalışırdık. Henüz bu yolda yeni  yeni adım atarken yanlışlarla, yarım bilgilerle insanları şaşırtmaktan sakınırdık.

Oysa bugün bu konular hakkında bilgi sahibi olmayan, söyleyecek birşeyleri olmayan hemen hemen hiç kimse kalmamasına rağmen dikkat ettiniz mi, bilmiyorum çevremizde mutsuzluk, huzursuzluk, nefret, kavga  ve şiddet neredeyse had safhaya vardı. Oysa bu yolun getirisi içsel mutluluk, huzur, dinginlik, birlik, bütünlük, ve barıştı. Öyleyse yanlış olan ne? Acaba yolu, yolculuğu gerçekten tanıyor muyuz? Bir bakalım;

Bir hedefe varan tek yol olmaması gibi, bu yolda olanlarında bu yolu seçmek için çeşitli sebepleri var :

– Bu yolu sadece kendine yeni benlikler eklemek yada benlik kazanmak için öğrenmek  isteyen kişilerin mutsuzluğu; tabi ki onlar bu yoldaki her eylemi BEN yaptım, BEN ettim, BEN fark ettim, BEN keşfettimler için öğrenmek isterler, diğer kişileri küçümseyerek, aşağılayarak  kimlik kazanmak çabalarındadırlar. 

 

– Diğer bir grup ise bu bilgileri, olağanüstü güçlere sahip olabilmek için isterler, bu onları diğerlerinden farklı ve gözde kılacaktır. Oysa içsel yolculuk kendini artı ve eksilerinle bilmek ve özellikle eksikliklerini farketmek, gerektiğinde bazı şeyleri terk etmek, gerektiğinde ise terki terk etmektir.

 

– Bir diğer grup ise mıknatıs gibi eksinin artıyı, artının eksiyi çekmesi gibi kendiliğinden bu yola girivermiş, var olan özelliklerini törpüleme amacı olmayan, ancak bu özelliklerini daha çok güçlendirmek adına kullanan kişilerin oluşturduğu gruptur.

 

– Bir başka grup ise zaten bu yolda adımlar atan belki hedefe bile defalarca ulaşmış ancak “evet, doğru yoldasın” onayı arayan kişilerdir.

 

– Bir diğer grup ise telaşe grubudur, bunlar dünyada yapılması gereken bir şeyler var, ama neler? Ben neyi kaçırıyorum? Neyi eksik yapıyorum? grubudur.

 

Bu tipler sonsuzdur. Arkadaşlar herhangi bir derdine çare ararken kendini bu yolda bulanlardan tutun da, kendine gelir, ünvan, nam, ve ortam yaratmak için bu bilgilere sahip olmaya çalışan kişilere kadar sonsuz amaçlar sayabiliriz.

 

Bir anda sıralıyabileceğimiz anlam ve açıklama getiremediğimiz yüzlerce yada binlerce soruyu ne olduğunun farkına bile varmadan yaşıyor olmamız bizi bu yollara sokan sebepler arasındadır. “Rüya nedir?”, “Ben kimim?”, “Tanrı kim?”, “Eğer astroloji bilimi benim ne yaşıyacağımı yada doğum anı, günü ve ayı ile karakterimin nasıl olduğunu biliyorsa ben piyon muyum?”, “Yaşamımın anlamı yada amacı ne?”, “Yaptıklarımla birilerinin amaçlarına hizmet mi ediyorum?”, “Ben böyle bir şeyi gerçekten ister miyim?”, “Hepimizin zaman zaman yaşadığı mucizeler gerçekten var mı?”, “Neden bazen insanların dile getirmediği düşüncelerini duyuyorum?”, “Fal ne?”, “Nasıl bir kimse henüz yaşanmamış olanı bilebilir?”, “Ölüm ne?”, “Kader ne?”, “Ben kendi yaşamıma hakim olabilir miyim?”  ya da “buna sahip miyim?” gibi…

 

Zorlaştırılmaya çalışılan içsel yolculuk, zaten yaşantımız yada yaşantılarımız boyunca defalarca gidip geldiğimiz yada bu yolu bilenlerin hiç de az olmadığı, yoktan keşfedilmemiş, yada herhangi bir kişiye ait olmayan bir yoldur.

 

İçsel yolculuğun, normal bir seyahatten hiçbir farkı yoktur. Burada size zaman zaman her iki türden de örnekler vererek anlatmaya çalışacağım.

 

İçsel yolculuğun tek ve yegane nihai hedefi arınmak, doğru insan olmak ve bilgeliğe ulaşmaktır. 

 

Peki buna niye ihtiyaç duyalım? Tüm dinlerde öncellikle toplumla birlikte toplum içinde yaşama sanatını öğretir.Herkesin hedefi bilgelik değildir elbette, ancak tüm öğretiler bilgelik içinde oldukça fazla bilgiler verirler. Herkes ihtiyacı kadarını alır ya da her kap kapasitesi oranında dolabilir. Bunu söylerken biliyorsunuz biz aylarca SQ yani ruhsal zekadan ve Ruhsal Zeka kapasitesinin nasıl geliştirileceğinden bahsettik, demek ki kapasitelerimiz tanıdığımız biz ile sınırlı değil. Bizleri arayışa iten en gerçek dürtü ise kendimizi tanımak, kapasitelerimizi anlayabilmektir. Neyse bu tür bir çok sebep bizi bu yola koyar. Zaten araştırmaya, aramaya girdiğin anda da sana yol göstermek isteyecek, söyleyecek sözleri olan bir çok kişi de yaşamına giriverir, üstelik sen bu kadar çoğunu gerçekten istesen de istemesen de.

 

Bu yolda tahmininizden çok öğretmenler vardır. Daha öncede dediğim gibi yol tek olmayınca öğretmenler de çoğalır. En doğru yol her öğretmene göre değişse de, ben gerçekten bu yolda öğretmene gerek var mı ya da onlar gerçekten öğretmenler midir? sorusunu hep sorarım. Eğer bildiğimizin öğretmeni, bilmediğimizin öğrencisi isek kim kime öğretmenlik yapar, yada sorduğumuz sorularla öğretmenin kabını boşaltıp yeniden doldurmasına imkan veriyorsak, kim bu işten  daha çok yaralanır gibi sorular sorar dururum. Tabi ki yaşamımız boyunca rehberler ediniriz, ihtiyacı anlayacak beynimizi geliştirecek öğretmenlerimiz olur hep, kimileri için bu yolculuk ailede daha sonra kreşte, ilkokul ve devamı şeklinde sürüp gider, yönlendirilmeye o an için ihtiyaç duyabiliriz elbette ve o zaman için o kişiler öğretmenlikte yaparlar, ama içsel yolculukta gerçekten daimi öğretmenler varmıdır ki? İşte böyle sorularda zaman zaman takılmıyor değil kafama. Fakat bu yolda soru sayısı kadar sonsuz öğretmenler olduğunu söylediğimde pek inanmadınız gibi, O halde size dini içerikli tartışma programlarından birini seyretmenizi öneririm. Bu programlarda bir bakarsınız 3-5 ilahiyat profesörü oturmuşlar. İhtisas dalları olan aynı konu ve tek kitaptan bahsederken neredeyse işin en kaba tabiriyle birbirlerinin gözünü oyarlar, benim gibi şaşkınlarda elbette bir konuda anlaşacaklar ortak bir şey söyleyecekler diye sabahlara kadar onları dinler durur, ama hiç kimse herkesin algısının farklı olabileceğini hedefe giden yolda aynı kitapta yazanlar bile takip edilse anlayışın, yolun tek olmadığını söylemeye cesaret edemez. Çünkü eğer bunu söylerlerse o zaman onların öğretisi tek ve o kişinin yorumu özel olamaz, tabi bu kişide diğerinden daha üstün olamaz.

 

Arkadaşlar, özel olan kalbinize, gönlünüze hitap eden bilginin kendisidir, O’nu söyleyen kişi değil.

 

Bu yüzden Hasan benden çok güzel bilgi aldığını, ona hocalık yaptığımı bana her kabul ettirmeye çalıştığında reddettim. Hasan o an için aldığı bilgiyi beğeniyordu, o bilginin benim vasıtamla çıkması sadece öyle gerektiği içindi. Çünkü o benim yol arkadaşımdı. Hepimiz ama hepimiz her zaman birbirimizin yol arkadaşı olduk, ne zaman hangimizin hangi yolu seçeceği, ya da tuvalet ve dinlenme ihtiyacı için biraz durmak isteyeceği belli olmayan bir hedefin yolcularıyız. Hangi yolu seçersen seç, ya da ben hangi yolda olursam olayım yollarımızın mutlaka birleşeceğinin bilincinde, senin ve de kendi özgürlüğüme saygı duyarak yolumuzun haz ile dolmasını dilerim.

 

İstanbul’a Ankara’dan giden iki karayolu, iki havayolu ve tren yolları vardır. İstanbul yolculuğunu sevip, sevmeyeceğiniz, hangi vasıta ile nereden ve nasıl gittiğinize bağlıdır.

 

Mesela Hasan’la yolculuğumuzun birinde 71 Model Ford 17M’i tercih etmiştik. Bir diğerinde benim ille de sigara içmeliyim ısrarımdan dolayı, herkesin içip içip sarhoş olup tuvaletlere kustuğu, kesif sigara dumanından lokantasında benim bile “Feci sigara tiryakisi olarak” oturamadığım, böbrek taşı sancımdan dolayı neredeyse iki çocuğumu ve Hasan’ı bırakıp Eskişehir istasyonunda ambulans ile hastaneye gitmeyi düşündüğüm tren yolculuğu yaptık ki İstanbul’a kadar sancıdan mahvolmuştum. Her ne kadar Hasan’ın yardım istediği trendeki doktor hanım önce sancımı adet sancısı sanması, daha sonra yanıma gelince yaşımdan dolayı adet olamıyacağıma karar vermesi ve Hasan’ın kız arkadaşı olmadığımı anlaması sırasındaki yüzündeki huzur yolculuğumuza neşe kattıysa da bu bir kabustu arkadaşlar.

Ve nihayet üçüncü seyahatimiz ise son model Ford Focus ile airconditionlı idi.

Demek ki arkadaşlar aynı yolu tercih etseniz bile sizi o yolda hedefe götüren araç bile önemlidir.

 

Mesela benim için yol tatil başlangıcıdır, keyiftir, yola çıktığım an haz almaya başlarım yoldan. O yüzden Ankara’dan Antalya’ya giderken Afyon üzerinden giderim.(Ankara’dan Antalya’ya giden iki karayolu vardır, Konya, Karaman tarafından gidersen daha kısa zamanda Antalya’da olursun ama yolun keyfini, tadını kaçıran virajlar nedeniyle, ben Afyon- Isparta üzerinden daha uzun ama çok daha rahat olan yolu bilerek ve isteyerek seçerim, evet yolum biraz uzar ama keyfini de çıkarırım hani yolun.)

 

Eşim için ise yol azaptır, hiç durmayalım, yollarda vakit kaybetmeyelim ister o, çünkü tatil hedefe varıldığında başlar onun için. Maalesef erkek kardeşi, eşimin bir değişik versiyonudur; onun için durulacak ara hedefler vardır ve  bu durumda, eltimin durumu benden vahim hal alır, ben en azından arabada sigara içebilirim.  O ise kocasının belirlediği hedefler dışında tuvalete gidemez, sigara içemez.

 

Bu seyahatlerde içsel yolculuktan farklı olarak, hedefte kaldığınız yer, karşılaştığınız kişiler de o yolculuğu güzel ya da kötü yapan unsurlardır, oysa içsel yolculuklarda kaynağa ulaşanlardan henüz memnuniyetsizlik duymadım.


Neyse dönelim yolumuza… İşte size birkaç öneri;

 

– Eğer öğretiniz ya da öğretmeniniz en doğruyu ben veriyorum derse kaçın oradan!

 

– Eğer öğretiniz bu bilgilere sahip olmayanları veya bu bilgileri farklı yorumlayanları küçümsüyor yada aşağılıyorsa kaçın!

 

– Eğer bu yoldan zevk almıyorsan, yol sana neşe, sevinç, haz vermiyorsa, -tabi acil durumlar dışında- mesela bir cenazeye giderken haz almayı beklemezsin yoldan, ya da sınava yetişmiyorsan kısaca yolculuk zorunluluktan yapılmıyorsa kaç!

 

Zorunluluklar dışında en kısa yol her zaman en doğru yol değildir.

 

Hele ki sonunda birincilik kürsüsü yoksa, ya da kürsü senin umrun değil ise, her anının tadına var. Hiçbir şey kaçmadı, özellikle de fark etmeye, gördüklerini sindirmeye, çalışan sen kaçıramazsın, zira önden koşanlar yolu kaçırır. Çiçekleri, güzellikleri, doğayı kaçırır, yaratılan tüm güzelliklerden mahrum kalır.

Mesela Ankara- İstanbul hattında otoyol yapıldığından beri, her zaman sövmeme rağmen bu yolu kullanırım. Allah’tan yolu biliyorum, depon dolu olacak yola çıktığında, öyle İzmir’e gider gibi yoldan alırım olmaz, canın istediğinde benzinlik bulamazsın bu yolda. Ayrıca bu kadar virajlı bir otoyol herhalde dünyanın hiç bir yerinde yoktur ve viraj eğimleri ters yapıldığı için de son derece tehlikelidir.En önemlisi ise bahar ayında son derece kurak, ağaç kıtı bir yoldur, büyük ihtimalle bu yolun yapımında dinamitlenmişlerdir. En kötüsü ise paralı olan bu yol daimi inşaat halindedir, şöyle bir rahat rahat gidemezsin bu yolda. Yolun gidiş ya da geliş tarafı kapatılır, sen tek şerit halinde  varillerle ayrılmış garip bir otoyolda gidersin. Üstelik gece seyahat ediyorsan karşı yönden gelen tüm araba farları gözünün içine girer ve evet evet verdiğiniz sıkıntıdan dolayı acaip teşekkürler ederim deyip üstüne bir de bu yola para ödersin.

 

Oysa eski İstanbul yolu öyle miydi ya? Baharı yaşardı o yol, her yer rengarenk çiçeklerle bezenirdi, rengarenk toprak renkleri görürdün. Yol coşardı adeta, bahar aylarında İstanbul’a gitmek bir zevk olurdu, Karga Sekmezi’ne rağmen… O kadar merak ediyorum ki bu yolu ama en bakımlı yol (otoyol) buysa diğeri nasıldır acaba diye cesaret edemiyorum  açıkçası.

Oysa yanınızda yeni bir yol arkadaşınız varsa çok keyifli oluyor yolculuk, siz yolu biliyorsunuz ya hani!!! Burada dinlenilir, orada yenmez burada durulmaz diye giderken, o yolda ilk kez gidenlerin dikkat ettiklerine inanamazsınız. Hatta biliyorum pek çoğunuz ben “otoyol çok kurak, ağaç yok” dediğimde “yok canım, sahiden mi?” diye düşündünüz  Emin olun Bolu’ya kadar eser miktarda ağaca rastlanılmakta. Niye düşündünüz biliyor musunuz? Çünkü biz sürekli gidip geliyoruz, o yolun öğretmeniyiz ya artık, ufak değişiklikleri fark edemiyecek kadar biliyoruz yolu.

 

İşte bu yüzden kimse kimsenin hocası olamaz içsel yolculukta.

 

O kadar çok kat etmişizdir ki o yolu veya belki yıllardır kullanmıyoruzdur da, bu yolda ilerleyen yeni birinin  neler fark edebileceğini bilemezsiniz, mesela orada duran birşey sizin için önem taşımamıştır hiç, ya da yeniliği fark etmiş o yeni bir yer deyip geçmişsinizdir yanından ama yeni yol arkadaşınız için çok enteresandır orası ve belki de içini bile görmek isteyebilir. İşte bu yol böyle bir yoldur, bazen yol arkadaşınızı cevaplarken ne tür bilgilere sahip olduğunuzu fark edersiniz, aslında o bilgilere hep sahipsinizdir de soru sorulmadıkça cevapların sizde olduğunu bilmiyorsunuzdur. Ya da arkadaşınız nelere dikkat etmeniz gerektiğini sizin için o ana kadar hiç önemli olmamış bilgilerin nasılda başkaları için önem taşıyabileceğine dikkatinizi çeker.

 

Bu yol tamamen sizin yolunuzdur.

 

Sizin, kendinizi tamamlamak, yokları yok etmek, ayrılıkları farklılıkları anlamak, kabullenmek ve bütünlenmek için çıktığınız bir yoldur.

 

Bu yol, fal, büyü, veya herhangi bir olağanüstü güce sahip olma yolu değildir. Ya bunlardan birine yada hepsine yol boyunca sahip olursan ne olur? Hiç, hem de hiçbir şey olmaz. Bunu ya da bunları bir ikram olarak gör, yolun belki de hediyesi misafirperverliğidir ha!! Haz al, tadını çıkar, lütfen teşekkür et. İstediğin kadar tadını çıkar yeni hediyelerinin, Kaynak orada, o bir yere gitmedi, sen oraya ulaşmadan da bir yere gitmiyecek merak etme, seni bekler, telaşlanma.

 

Yaşamınızın amacı; yaşamak, hem de her şeyiyle; acısıyla, tatlısıyla, ödülüyle, şamarıyla, mümkün olduğunca bu toplumla, toplum içinde, gerçek sen olarak yaşamak bu hayatı! Sırf bunun için kat ettin bunca yolu, sırf doya doya yaşamak için geldin şimdi aradığın yerden. Sen merak etme her şey olması gerektiği zaman olması gerektiği gibi olacaktır.

 

Bu kadar artan mutsuzluk, huzursuzluk, kavga, savaş acaba telaştan mı oluyor dersiniz? Benim bilgimin en doğrusu olduğunu ispatlayacağım telaşı mı bilmiyorum. Ama tüm yolların en iyisi olduğunu biliyorum. Bu yolda ilerleyeceğim derken bütünleneceğim derken birileri ayrılık, benlik tohumlarımı ekiyor dersiniz?

Ama şimdi aaaaaaa bir şey kaçırmıyormuşum bilgisi sizi tembelliğe sokmasın yoksa o rehavet içinde en önemliyi, yaşamı kaçırırsınız.  

 

Siz yaşam yolculuğunuzu, yapmanız gerektiğini hissettiğiniz gibi yapın. Sırf size başkaları tarafından çizilen misyona uymak için yapmayın, ya da sahip olduğunuz vizyonu misyona çeviremediniz diye telaş etmeyin, nasıl olsa bir yapan bulunur. Önemli olan da insanlık hayrına olan vizyonların misyona dönüşmesidir, kimin dönüştürdüğünün hiçbir önemi yoktur.

 

Büyük hedefler için küçük adımlar atın. Merak etmeyin geç kalmazsınız ya da küçük adım atmayacağım diye hiç adım atmamazlık etmeyin.

 

Arkadaşlar;  kısaca içsel yolculukta farklılıklar vardır. Çünkü yollar farklıdır, hazlar farklıdır, kısa vadeli ve uzun vadeli hedefler vardır, amaçlar farklıdır. Hal böyle olunca;

Eğer herhangi bir öğreti falanca kişi falancadan yüce diyorsa boşver, ama sen kimsenin kimseden farklı olmadığını bil.

Eğer herhangi bir öğreti sen yücesin diyorsa gülümse geç, ama o yüceliğin senden yansımasına teşekkür et ve asla tek başına yüce olmadığını bil.

Eğer herhangi bir yenilik, icat veya farkındalık senden yayılır ve insanlar seni bir yerlere koymak isterse, farkındalığına sahip çık ama bencil olma.

Eğer birileri ulaştığı yolları ballandıra, ballandıra anlatıyorsa ve bu sizin hiç gitmediğiniz bir yolsa, yol haritasını iste, belki bir gün oradan gitmek isteyebilirsin, belki kendi yolunu çizmek isteyebilirsin, kim bilir belki asfalt bile döşersin ya da hazır kullanılmış yol var, masrafa değmez diyebilirsin, ama hiç bir yolu kimsenin aşağılamasına müsaade etme ve unutma eski İstanbul yolu zor bir yoldu ama bahar gelirdi o yola.

Eğer verilen öğretide ayrımlar, ayrıcalıklar, sınıflandırmalar varsa, siz bilirsiniz  ama ben herşeyin de her eyleminde “canım canım, daha büyüyecek” şeklinde gizli aşağılama ayrılık olan öğretiden ise sevgi olan, ayrılık tohumlarından ise, bütünlük eken öğretiyi tercih ediyorum.

Eğer öğreti negatifi durduramadıysa, birlik, bütünlük adına, kendini korumak, için kibir, ayrılık, yalan içeriyorsa, içinde korku barındırıyorsa unutun gitsin.

 

Eğer bilgi paylaşılamıyorsa, eğer öğretinin sahipleri varsa, eğer bir grup ya da kişiye özelse öğrenmeye değmez.

Eğer öğretide çifte standart varsa, olan aynı hadisenin yorumu karşılaşan kişiye göre farkılık gösteriyorsa boş verin gitsin.

Eğer öğretide sınırlar varsa, böyle yaparsan doğruda, şöyle yaparsan yanlıştaysan eğer yoldan atılıyor veya alınıyorsan, o öğreti öğrenilmeye değmez inanın bana.

Hiçbir zaman pozitifin negatifi yeneceği saplantısına düşmeyin, çok yanılırsınız.Pozitif ve negatif enerjiler bizi biz yapan enerjilerdir. Onları savaştırmayın. Onları barıştırıp birlikte hareket etmelerini sağlayın. Negatifin korku ve endişeden dolayı ortaya çıktığını unutmayın. Ona asla birşey kaybetmediğini, bir şey kaçırmadığını anlatın. Onunla savaşmayın onun varlığını kabul edin ancak onu haz, neşe ve sevince böyle ikna edebilirsiniz.

Bilge bu yolları bilendir. Tüm yolların ayrıntılarını bilmeye bilir, tercihi de hepsini bilmek olamayabilir, ancak, O yolların çokluğuna, farklılığına, renklerine hayrandır.

 

Bilge’nin telaşı yoktur. Eylemi birlik bütünlük adınadır. O her şeyde yansıyan Bir’e aşıktır. Sonsuzluğa, sonsuzluğun  çeşitliliğine hayrandır.

 

İçsel yolculuğunda kapısını onun vasıtasıyla eylem yapacak güç için her zaman açık tutar, ancak eylemin ondan olduğunu bildiğinden bu onda benlik, büyüklük yaratmaz, her zaman teşekkürdedir.

Figen Danışman