YÜKSELMİŞ ÜSTAT SAINT GERMAIN KANALLIĞI

Ben o ben olanım! Hepinizi büyük bir onurla, büyük bir şefkatle selamlıyorum. Bugün burada kadim dostlarım olarak yaşam özlerini harekete geçireceğiz. Sizler en muhteşem öncülersiniz. Hepinizi çok yakından tanıyoruz. Bu enerjiler akmaya başladığı anda bizde de (perdenin öbür tarafında) bir şeyler oluşur, biz de etkileniriz. Sadece siz değil. Bizim bulunduğumuz alanda da yüksek bir enerji meydana gelir. Biz anlarız ki; enerji insanlar tarafından harekete geçiriliyor. Biz anlarız ki; bir yükseliş meydana geldi, bir dünya kuruldu. Kendinizi açtığınız yerde, Bir’in enerjisi oradadır.

Şimdi de bugün burada olanlar ve daha sonra bunu okuyacak olanlar bu enerji alanına girmeye izin verenlerdir. Bu sadece izin vermekle alakalıdır ve basitçe olur.  Bu kanallık şu anda burada konuşmaya başlamadan önce, sizlerin enerjisi ile  hazırdı. “Şimdi anında” hepinizin enerjisi ile oluşmuştu ve “simdi” de tezahür ediyor.  Aslında ben şu anda size kanallık ediyorum. Kanalım sadece bunu aktarıyor.

Şu anda bu odada olan ve bunu okuyanlar arasında “St. Germain gerçekten bizim yolculuğumuz kesişti mi, biz birlikte mi bu kanallığı hazırladık?” diye soranlarınız var. Evet. Yüzünüzdeki tatlı gülümseme bunun zaten başka türlü olmadığını gösteriyor. Hadi biraz kelime oyunu yapalım. Muktedir kılınmayı konuşalım.

MUKTEDİRLİK

Muktedir kılınmanın içinde “ukde” (ukte) kelimesi var. Bir kelimenin içinde nasıl iki ayrı anlam barınabilir?

İnsan da kendi özünün sırrına baktığı zaman iki ayrı anlam taşıyor. İnsan olan ve ilahi olan parçasıyla insan da aynı çelişki içinde. Sen kimsin? Kendi içinde nasıl bir varlık taşıyorsun? Esas dokunmak istediğin alan neresi? Muktedir kılınmak! Her şeye muktedir kılınmak. Bunu anlayabiliyor musunuz? Muktedir kılınmanın ne kadar muhteşem bir şey olduğunu anlayabiliyor musunuz? Bu verildi, bu size verildi. Bakın, ilerleyen günlerde, önümüzdeki günlerde, gerçek anlamda çok daha önemli yerlere taşıyacak enerjiler var. Korkulacak hiç bir şey yok. Enerji salınımı bir devinim yaratır. Ama önce mıknatıs gibi, içinizden birini çeker. Onurlu bir anlaşma yapar. Anlaşmanın parçası şudur. Gerçekten bu devinime izin verecek misiniz? Bunu şefkatle sorar enerji. Söylemez. Bitirmez. O basitçe saf bilinçten gelir. Özgürce gelir. Çünkü kendi özgürdür. Böylesi bir enerjiyi sabote edemezsiniz. Onu itemezsiniz. O, muktedirlikle alakalıdır. O, insan olmanın ukde parçasını özgürleştirmek için ona bilinçli armağanıdır.

UKDE NEDİR?

Kaçınızın bugüne kadar içinde ukte kalmış başka biri vardır. “Keşke bunu yapsaydım, keşke bunu gerçekleştirseydim. Elimde imkan vardı. Elinde imkan olduğunda izin verseydim.” Kaçınız “keşke yapmasaydım” dediğiniz şeyleri de yaptınız. Bu da bir ukdedir. “Yapmasaydım. Keşke oraya gitmeseydim. Keşke onu söylemeseydim. Keşke bunu hiç düşünmeseydim.” Binlerce yıldır bunlarla geçiyor ömrünüz. Keşkelerle. En muktedir kılınan parça, hep içinde ukde kalmış, yapmadıklarımız. İşte, önümüzdeki günlerdeki enerji, yapmak istediğiniz enerjilerle alakalı. Bugüne kadar yapmak isteyip de kendini bastırıp yapmadığın ne varsa hepsini gerçekleştireceksin. Bu portaldır ve artık ukde portalını kaldırıyorsunuz. Artık insanoğlu muktedir kılındığının bilincine varacak. Bu muktedirlik onun tanrısallığından geliyor. Bu muktedirlik onun ilahi özünden geliyor. Bu muktedirlik onun kendi yaratıcılığının farkındalığından geliyor. Farkındalık! Ne muhteşem. Tüm seslerin farkındalığı. İçeriden gelen sesler. Dışarıdan gelen sesler. Ukdeyi kaldırdığınız zaman, o ukde enerjisini bıraktığınız zaman,  saf bilinç devreye girer ve sizin üstatlığınıza hizmet eder.

Bu hizmet esnasında bir şeyler olur. Orada kendinizin en muktedir parçasına dönüşürsünüz. Şimdi anında kendi kanatlarıyla uçmaya hazırlanan bir varlığa dönüşürsünüz. O boşluk duygusuyla insanoğluna gelen o aşağı çekilme duygusu olduğunda lütfen “ben muktedir  kılınmaya ve o enerjiye izin veriyorum” diye kucaklayın. Size tam olarak bundan sonra enerji yorumlamasına değil, enerjiye geldiği haliyle kabul verip dönüşmesine izin vermenizi söylüyorum.  Bu sizi kabul verme aşamasına geçirecek. İnsanın en zor kabul verdiği durum ölümdür. Bu parçanız ölüme kabul vermiyor. Şu anda, aranızda şu anda çok yoğun dönemlerden geçenler var. Belki çok yakınlarınızı kaybettiniz ve onlara özlem duyuyorsunuz.  Onların hepsi şu an yanınızda.  Bunu hissedebilirsiniz. Onların enerjilerine kayıp ya da terkedilmiş olarak bakmadığınızda; onların sizin yolunuzu ve önünüzü açmak için sessizce gidişlerini onurlandırabilirsiniz. Bu yaşam amacınızı daha iyi anlamanıza yardımcı olacak derin bir kabuldür.

Dünyada bir çoklarınızın merak ettiği nokta, yaşam amaçlarıdır. Burada olmayı aslında içine sindiremeyenleriniz var. İlahi planı anlamayanlarınız var. Bu böyle olduğunda düşük bir enerji içinde titreşim de zayıflar ve arayışlar başlar. Özün arayışı diye adlandırırsınız. İşte bu illüzyon dünyasında sizin için sınavlar anlamına gelir. Sınavlarla tanrısallığınıza yakınlaşacağınızı düşünürsünüz. Burada olmanızın daha derin anlamlarına bakmaya çalışırsınız. Bunu dualite de çözeceğinize inanırsınız ki; bu en büyük yanılgıdır.  Yaşam amacı sadece kendiniz olmaktır. Olmakta olduğunuz her şeye kabul vermenizdir. Başka hiç bir amacınız yok. Yaşam amacınız her şeye muktedir olduğunuza kabul vermekle alakalıdır. Yeteneklerinize baktığınızda yaşam amacınızın hemen oracıkta durduğunu fark edeceksiniz. Muktedir enerji eril enerjidir. Ukde ise bunu ortaya koyamayan dengesiz eril enerjidir. Kendinden şüphe eden ve güvenli alanda olmadığını düşünen zihninizdir. Kelimenin gücüne baktığınızda içinde zihni eriten gücünüzün farkında mısınız? Zihin daima yapamadıklarının pişmanlığı ile saldırırken, muktedir olan yanınız muazzam akışın dinginliğinde sessizliktedir. Bu izin vermekle alakalıdır. Anlıyor musunuz? Ortaya koymak istediğiniz o her neyse zaten sizin muktedir olduğunuz alandan gelmektedir. Buna izin verdiğinizde ilahi olanla tam ve bütün olma hale gelirsiniz. Bu yüzden olan herşey hayrınızadır ve ilahidir.
Ukde tamamlanmamışlığı, pişmanlığı ifade ettiğinde sahte bir kimlik yaratır. Biz buna veçhe diyoruz. Veçhe oyun alanında zıt kutupluluk enerjisi ile sizler tarafından yaratılır ancak farkında olmadığınız için yönünü kaybeder ve muktedir hale gelemez. Yetersizlik, değersizlik, kurban sendromu, layık olamama hissi vb. Sizin depresyon diye ifade ettiğiniz şekle bürünür. Dikkatinizi çekmek için  oyunlar oynar ve enerjisel olarak çaresizlik hissedersiniz.

Ukde dengeli olmaya başladığında, tam ve bütünlük meydana gelir. Veçhe zıt kutupluluk enerjisi ile oyun alanındadır. Uyarıcı olmaya başlar. “Ben gerçekte kimim?’’ Sorusuna cevap hazırlar. İçe dönen bir enerji yaratır. Dişiline güven duymaya başlar. Tamlık hissi de burada başlar. Uyanma budur. Kendine teslim olmak budur. Sizi gücünüzün, muktedir kılınmanın farkında olma dinamiğinde tutar. Bu hali ile dengeli eril-dişil bütünleşmesi meydana gelir. Zaten titreşim ancak bu haldeyken yükselir aksi takdirde evriminiz durur.

Şimdi Sorulara Geçebiliriz.

Dinleyici sorar: Şu anda benim evrimimi bloke eden şey nedir?

Saint Germain: Erilin ve dişilin dengede olamaması bloke eder. Bu anlamı ile en büyük blokaj senin zihnindir. Bu kadar basit. “Benim” olarak  sorduğunuz her soru; benim evrimim, benim yaşantım, benim amacım dediğiniz her şey kendi evriminizdeki engelleri teşkil ediyor.  Senin evrimin zaten çoktan gerçekleşti. Dişil enerji her daim bunun bilincindedir. Muktedir olman dişilin tezahür etmesi ile alakalıdır. Sen buradan üstatlıkla, muktedir kılınmakla yürüyeceksin. Bu yaşantına kadar hep ağır görevler istedin. Biz sana ‘’Niye bu kadar ağır görevler istiyorsun?’’ dediğimizde  sen bize;  “Olsun icabına bakarım” dedin. Şimdi gerçekten illüzyondan çıkmaya izin verirsen, evriminin zaten çoktan olup bittiğini fark edeceksin. Seni zorlayan o yaşantılarındaki veçhelerin ve senin onları fark etmen için sana zor yaşamlardan geçtiğin anılar olarak geri geliyorlar. Bu yaşantındaki “yaşam dersin” kolaylığı seçmene rağmen kendini layık olmaya açmanla alakalı. Çabasızlığı deneyimlemenle alakalı. Geçmişin sorumluluğunu almaya izin ver. Ukde veçhene kabul ver. Tam ve bütün olmaya izin ver. Dişilinden gelen bilgeliğe muktedir olmaya izin ver.

Dinleyici: İzin verdiğim zaman ciddi olmam gerekiyor gibi bir his geliyor üzerime. Sanki diğerlerine de örnek olmam gerekiyormuş gibi.

Saint Germain: Şimdi derin bir nefes alın.  Erilin ciddi olması ile alakalı bir durum bu. Erkekler olarak kadınlardan daha güçlü olmanız öğretildi sizlere. Ciddiyetinizin kaynağı burada başlıyor. Eğlendiğiniz çocukluk anılarınızı düşünün. Kızlar ve erkekler olarak bir arada oynadığınız oyunlarınızda güç henüz devrede değilken nasıl olduğunuzu hatırlayın. Şimdi bu oyunda çok dengesiz oynuyorsunuz. Ciddi görünmek için adeta kendinizi sabote ediyorsunuz. Bu sizin spiritüel anlamda da sabote ediyor. Özellikle başkalarının yanında kötü sözler söylemekten ve davranışlarda bulunmaktan adeta ödünüz kopuyor. Oysa kendinizle baş başa kaldığınızda durumun böyle olmadığını çok iyi biliyorsunuz. Şimdi yarattığınız bu kimlik artık sizin patronuz olmuştur ve size ciddi olmanız gerektiğini söylemektedir. İlle de çok spiritüel olacağız diye veçheler yaratmayın. O maskeleri çıkarın. Ciddi kızlar, ciddi erkekler bunlar her zaman zihinden gelenlerdir. Eğlenmiyorsunuz. Zihne  gömülü kalmanızı sağlayan  en önemli durum ciddiyettir. Bu ciddiyetin arkasında korkularınız var. Karanlığınız var. Neşelenin korkmayın. Şu an da size bakıyorum ve  hepinizin yüzlerinde  ciddi ifadeler var. Ciddi enerji ile bir etki yaratmaya çalışıyorsunuz.

Bir çoğunuz bu yolculukta “bak ben oldum, bu yol benim için çok iyi, bana bir şey oldu” diyorsunuz. Diğerlerini de etkilemeye ve kurtarmaya çalışıyorsunuz. Yapmayın. Onları o halleriyle muktedir kılınmış olarak görün. Kimseyi kurtarmaya çalışmayın onların buna ihtiyacı yok.  Siz muktedirlik enerji alanınızda iseniz,  zaten o enerji alanı diğerine etki yapar. Onun yolu illa senin yolunun aynısı olmak zorunda değil. Kimseyi zorlamayın, itelemeyin. Eşlerinizi zorlamayın. “Sen de illa benim yolunda ol” demeyin. Buna gerek yok. Bırakın onun muktedir kılınacak zamanı henüz gelmemiştir. O öyle. Buna basitçe kabul verebilir misiniz? O öyle olması gerektiği için öyle.

Dinleyici: İyi biri olmaya niyet etmek iyi biri olmak için yeterli mi? Örneğin bizim için iyi olan bir şey yapmak; bazen başkaları için kötü sonuç verebilir. Onun yanlış yaptığını düzeltmek onun için kötü sonuç verebilir.  Bunu her şeye rağmen yapmak mı gerekiyor?

Saint Germain: Sen uyandığın zaman nasıl uyanıyorsun?

Dinleyici: İyi biri olmak için.

Saint Germain: O zaman bir tarafta iyi biri olmak için uyandıysan, diğer parçan da kötü olmayı seçiyor. Bu iyi ve kötü kavramlarından çıktığın zaman işler düzelecek. İyi biri olmaya çalışma. Zihin iyi ve kötü dinamiği ile çalıştığı için  sana cezalandırıcı bir tanrı veriyor. O tanrı seni her gün dövüyor. O zihin tanrısıdır ve tanrıyı biz oluşturuyoruz. Bakın bunu anlayın. “İyiyi ve kötüyü ben yarattım” dediğiniz bir nokta var. Orada tanrıyı yaratırsınız. İyilik tanrısı, kötülük tanrısı, iyilik perisi kötülük perisi. Bunları kim yarattı? Düşük bilinçli varlıklar olarak siz yaratıyorsunuz. Tanrıyı yaratma. Sana tanrıyı yaratmaman için sadece muktedir kılınmayı anlatabilirim. Çünkü öyle bir şey yok. İyi bir insan olduğu zaman daha iyi şeylere layık olduğunu söyleyen bir tanrı yok.

Başka bir dinleyici:  Bir kitap yazıyorum. Ben yazdığım için mi yaşıyorum yoksa yaşadığım için mi yazıyorum?

Saint Germain: Roman karakteri sen misin?

Dinleyici: Yok. Tam olarak değil.

Saint Germain: Romanın karakteri sensin tüm geçmiş yaşantılarında hissettiğin deneyimlerin seninle ilgili  özgürleştirmen gereken her şey bu kitapta.

Dinleyici: Ben kendim için mi yaptım demek istiyorsun?

Saint Germain: Kendin için yaptın. Öncelikle bunun için yaptın ve diğerleri bunu okuduğunda onlara bu enerjiyi aktaracaksın. Kendini muktedir kıldın ve içinde kitap yazmak ukdesi kalmadı. Bu senin kendine verdiğin yaşam armağanın.

Dinleyici: Aslında herkes uyansın diye yaptım.

Saint Germain: Kendin için yaptın. Hiç kimseyi uyandırmak zorunda değilsin. Eğer sen uyanıyorsan herkes uyanacak.  Sen uyanabilecek misin? Bu sana hizmet etti mi?

Dinleyici : Etti.

Saint Germain: O zaman yazmaya devam et. Çünkü  önemli olan şudur; siz kurtarıcı değilsiniz. Hiçbir zaman da kimse kimsenin kurtarıcısı olmamalıdır. O yazdığın kitabın başkahramanının eğer sen olduğuna inanırsan; sen, muazzam bir dönüş yaşayacaksın. Ve buna gerçekten hazır ol. Çünkü yazdığın karakterlerde seni çok ağlatanlara dikkat et.  Bütün gözyaşlarına dikkat et.  Çoğu gece ağladın onları yazdığın zaman. Çoğu gece kaçmak istedin. “Ben hayal görüyorum, kafayı üşüttüm” dediğin zamanların var. Hayır onlar senin geçmiş yaşantındaki veçhelerin.  Onlarla yüzleşmen için onlar sana yazı dili ile gelmişler. Ve muhteşem olmuş. Sadece sana hizmet etmek için yazdın.  Elbette ki bir şey yaptığınızda, özgürleşmeye girdiğiniz anda, bir ışık yandığında; herkes tabii ki aydınlanacaktır. Eğer sen kendine hizmet ettiğinin farkında olursan muazzam bir iş olacak bu. Ve olmuş da.

Başka bir dinleyici: Muktedir olmanın en büyük engeli nedir? Ne yapmalıyım?

Saint Germain:  Söylediğim gibi zihne girmeye çok müsaitsiniz.  En çok ne yapmalıyım? Üstat en çok kendin olmalısın. Zaten kendin olduğun zaman ne yapman gerektiği önüne geliyor. Zihin sürekli ne yapman gerektiği sorusuyla seni meşgul ettiği için o noktaya gelemiyorsun. Bırak ve kendin ol. Şu an da neyi deneyimliyorsan yargısızca onu kabul et ve muktedir olmaya izin ver.

Dinleyici: Aylak geziyorum.

Saint Germain: Burada gizli bir yargı ve değersizlik duygun var. Aylağım, işsizim, beceriksizim vs. Ayırt etmeyin ayırt ediciliğinizi kullanarak ukde halindeyken, neyi yapmıyorsun ya da neyi yapıyorsun? En çok sevdiğin tuzlu fıstık yemek ya da aylaklık mı? Aylaklık nedir senin için? Aylaklığınla, tanrısallığın bir mi? Orada kendini deneyimle. Korkmadan o alana gidebilir misin? Aylaklık sana hizmet ediyor olabilir mi? Aylaklığı niye sevmiyorsun? Aylak olduğuna kabul verirsen geldiği gibi gittiğini göreceksin. Aylaklığı bastırdığın, istemediğin, korktuğun, yetiştiriliş tarzın da buna uygun olduğu için kabul etmiyorsun. Mantığın ve ilahi parçanla gidip geldiğin bir enerji yaratıyorsun. Kendini sevmeyi eğer becerebiliyorsan, bu halindeyken de gerçekten kabul verebiliyorsan değersizlik biter. Hiçbir şeyle savaşmazsın. Senin en büyük yenilgin değersizliğinle savaşman. Muktedir kılınmanın yolu da buradan geçiyor. Savaşı bırak ve eylemsiz kal. O zaman gerçek sevgi tezahür edecek. Kendini sevmeye başlayacaksın.

Dinleyici: Sevmeyi beceremiyorum.

Sevmek kendiliğinden ortaya çıkan bir durumdur. Orada basitçe duruyor siz ona anlam yüklediğiniz için sevgiyi manipüle ediyorsunuz ve o daha ulaşılmaz hale geliyor. İşte kendinizden uzaklaşmaya başlıyorsunuz ve ondan sonra sevgiye muktedir kılınmadığınızı düşünerek en önemli tuzağa düşüyorsunuz. Demek ki ben sevilmedim. Kim tarafından? İşte ilahi varlıktan uzaklaşma duygusu. Sevgiden uzaklaştırıyor. İlahi parçanızla ve kendiniz arasında gidip gelmeleriniz arasında uzaklaştığınız noktada kendinizi sevmiyorsunuz. Onun için “Ben Benim” enerjisi aktive olmuyor.  Bu enerji size “sen o kadar çok seviliyorsun ki” diyor ama duyamıyorsunuz çünkü sevildiğinizi gerçekten ilahi olduğunuzu ve her şeye layık olduğunuzu unutuyorsunuz.

Sizler her şeye layık olduğunuza kabul verdiğinizde, genişlemeye başlar.  O zaman orada bütünsel olarak kalırsınız. O sadece onun kendiliğinden bütün olma halidir. Gerçek sevgi tam ve bütün olmaktır. Ben’imi hissetmektir. Eksiklik, noksanlık, iyilik ve kötülük aramadan. Savaşmadan. Benim amacım ne? Burada niye böyleyim? Niye diğerleri gibi değilim? Ben niye bu işin içinden çıkamıyorum? Benim neden bu halde olmamı kimse umursamıyor ki? Neden kimse benim bu halimle beni daha fazla sevmiyor ki? Sevmeyecek de. Çünkü onlar da aynı ayrımda şu anda. Onlar da tam ve bütün değiller. Eğer sen içinde tam ve bütünsen, ilahi parçana gerçekten kabul veriyorsan, işte sevgi  öylece orada.  Başka hiç bir şey yapmana gerek yok çünkü sen sevgisin.

Bir başka dinleyici: Kendimi gerçekleştirmek için engelleri nasıl kaldırırım?

Saint Germain: Sizler bu konuda sordukça, enerji  zihin tarafından bloke ediliyor. Kendini gerçekleştirmek deyince bugüne kadar kendini gerçekleştirmeye izin verdin mi? Bugüne kadar kendini gerçekleştirmek için neleri deneyimledin?

Dinleyici: Kendime dönmeye çalışıyorum ama önümde korktuğum bir şey var.

Saint Germain: Çocukluğuna dön.  Çocukluğunda ne kadar masum olduğunu hatırlıyor musun? Ne kadar şirin bir çocuk olduğunu ve insanların ne kadar sana sevgiyle baktığını ne kadar senden etkilendiklerini hatırlıyor musun? Bu anıları hatırlıyor musun gerçekten?

Dinleyici: Ufak tefek bazı hatıralar var.

Saint Germain: Ne tür hatıralar onlar?

Dinleyici: 4- 5 yaşlarındayım. Hani bir şey yaparsın ve ailen ne kadar şirin der. Öyle ufak tefek bir şeyler var.

Saint Germain: Peki o şirinlikte kötü giden bir durum oldu mu? Birden bire o şirinliğinin elinin altından gittiği oldu mu? Cezalandırılan bir çocuğa dönüştürüldün mü? “Kendini gerçekleştirmenle” alakalı dediğim işte buydu. Bu çoğunlukla çocuklukla alakalıdır. Herşeyi gerçekleştirmeye çalışan bir çocuk düşün ama sonra bir an geliyor ve ondan sonra tekrar korkuyorsun. Onlar gibi olmaktan korkuyorsun. Kendini gerçekleştirmek istediğin şey senin saf bilinçten istediğin bir şeydir. Eğer kendini gerçekleştirmek istediğin şey sana saf bilinçten geliyorsa, o zaten senin tamam olduğunu, muktedir olduğunu hatırladığın ve kabul verdiğin alan olacak. İstemediğin bir mesleğin içerisinde kendini gerçekleştirdiğini düşünmüyorsan sana tavsiyem, hemen bırak.  Çok daha iyisi gelecektir. Kendini tutma.  Eğer ukde kalmış olan şeylere karşı enerjiyi açmaya gayret edebilirsek; işte orada muktedir kılınacak yeni bir iş, yeni bir hayat potansiyeli devreye girer.  Eğer hayatını gerçek anlamda deneyimlemeye kendini açarsan, tezahür gücünü fark edeceksin.

Başka bir dinleyici: Peki parayı neden tezahür ettiremiyorum?

Saint Germain: Para tezahür ettirdiğiniz andan itibaren onu aynı zamanda da erişilmez bir güç olarak gördünüz. Parayı ve tanrıyı bir ilişki olarak kurguladınız. Öncelikle bu ilişkiye son verin. Eğer para tanrısından kurtulabilirseniz bolluğun olduğu tarafa geçersiniz.

Paradan korkuyorsunuz. Paradan korkma bırak gelsin. Sadece izin ver gelsin. Bu kadar basit. Para senin hayatını değiştiren, olduğun kişiden uzaklaştıracak bir şey değil. Para, senin geçmiş yaşantılarında ilişkide olduğun gibi değil. Korkma paradan. Bu gerçekliğe eğer şu an uyanabiliyorsanız zaten ne kadar çok işe yaradığınızı anlamaya başlayacaksınız.  Zaten çok işe yarıyorsunuz.

Dinleyici: Bir yanımız bunu biliyor.

Saint Germain: O yanınız ilahi parçanız. İnsan halinizle bütünleşme olduğu anda tamlık ve bütünlük gerçekleşecek ancak siz buna muktedir olduğunuza inanmıyorsunuz. İşe yaramak değil, mutlu olmamız önemli. “Ben varım , güvenli alandayım ve kendimi her an muktedir hissediyorum.” Derin bir nefes alın ve muktedirliğinize izin verin.
Buradan çıktıktan sonra bazılarınız belki içinizde ukde kalmış şeyleri yapmaya çalışacak. Belki o hiç yemediğiniz tatlıyı, belki uzun zamandır yapmadığınız o şımarıkça davranışı, belki sırf red edilme korkusu ile uzun zamandır özlediğiniz halde arayamadığınız dostunuza “merhaba” demeyi, belki af dilemek için birini aramayı isteyeceksiniz.  Enerji çalışacak sizinle evet yapın gerçekten. Yaşam alanınıza bu geldiyse yapın. İçinizde ukde kalmasın ama muktedirliği unutmadan yaşayın. Siz bunu yaparken muktedir enerjinin sizinle bir olduğunun bilincine izin verin. Ve şimdi derin bir nefes alın. Muktedir olmayan ukde tarafı; muktedir olanın ışığında, çok daha muhteşem bir seviyeye getirecek sizi. İşte simya budur.

Başka bir kanallıkta görüşmek üzere.

Ve de öyledir.

Aktaran Esra Ö Erdoğan                         

Esra Ö. Erdoğan