Yaşanan medyatik olaylardan sonra bazı yazılarda “Spiritüellik bu durumdan zarar gördü. İşimiz zorlaştı” manalarında yorumlar okuyorum. Bunu yazan veya böyle düşünen sevgili arkadaşlara spiritüellikten ne anlandıklarını sormak istiyorum…
Benim için spiritüellik, bir kendimi tanıma yolculuğu ve ben kendimi keşfettikçe, keşfettiğim benliğimi paylaşıyorum duymak isteyenlerle… Arzu eden alır benim deneyimimi, hayatına katar veya derki adam sen de…
İnsanlığın ilk var olduğundan beri kendini tanıma çabasıdır spiritüellik. Bizden önce de hep vardı, bizden sonra da hep olacak. İnsanın kendi içsel yolculuğudur bu. Ama spiritüelliği bir “marka”, bir “ürün” olarak düşünüyorsanız ve medyadaki haberlerin bu sürece zarar verdiğini düşünüyorsanız, bu konunun ruhunu anlamakla ilgili biraz sıkıntı yaşıyorsunuz gibime geliyor.
Louise Hay’in çok ilham verici bir cümlesi vardır: “Ben kimseye bir şey satmaya veya birilerini bir şeylere ikna etmeye çalışmıyorum. Ben kendi yolumu anlatırım, dileyen dilediğince faydalanır.” Kendini tanıma yolculuğu böyle bir şey işte. Keşfeder ve paylaşırsınız. Kimseyi bir şeylere ikna etmek durumunda değilsiniz. Zaten bu bence kimsenin haddi de değil. Spiritüellik bir din değil ki misyonerlik faaliyetine girişilsin. Bu dünyada varolan her insanın kendi yolculuğu bu. Her ne yapıyorsa insan kendine yapar. İster başkalarının yolculuklarından faydalanır, ister kitaplar okur, ister tefekkür eder, ister dalga geçer veya bizim hiç aklımıza gelmeyen nice yollarla ulaşır kendine…
Bu da önemli bir nokta. Zannediyoruz ki “hakikate” illa bizim yolumuzla ulaşılır, başka hiçbir yol yoktur. Var olan insan kadar da yol var. Kimileri yolunu bir süre kaybetmiş veya ertelemiş olabilir. Ama onu yola sokmak da bizim haddimize değil. Zaten ilham istiyorsa senden gelir sorar. Ben bu sayfada nice değerli rehberimin adını anıyorum. Hiçbiri de benim peşimden koşup gel sana bunu öğretelim demedi. Ben onlardaki ışığı gördüm de peşlerinden koştum bana da öğretin sizdeki bu ışığın kaynağı ne diye…
Konu konuyu açıyor. Bir noktaya daha değinmek istiyorum. “Bırak şimdi spiritüelliği bir kenara da gerçek dünyaya gel.” Bu sözleri nice “spiritüel” rehberden de duydum. Yahu siz spiritüel dünya, gerçek dünya ayırımı yapıyorsanız, yine konunun özünü kaçırmış olabilirsiniz diye düşünüyorum. Her şey “spiritüel”dir. Spiritüel demek ruhsal demektir. Her şey de ruhtan ibarettir. Bana şu evrende bir nokta söyleyin, onun ruh orada olmasın. Hadi ruh yerine enerji diyeyim, daha bilimsel ifadesi olsun. Sen hem gerçekliği insanın kendisinin belirlediğini anlatacaksın, bunu insanlara söyleyeceksin; ama sonra da “şimdi bırakalım spiritüelliği bir kenara” diyeceksin. Bırakamazsın. Evet, gıybet yap, iş yap, ne bilim dünyanın nice güzeliklerine takıl; ama tüm bunların da ruhun parçası olduğunu, yolculuğun ta kendisi olduğunu bilerek yap bunu. Dünyevi, ruhani bizim zihnimizdeki ayrım. Aslında hepsi Bir. Ben nice “dünyeviler” gördüm ki değme “ruhani”den daha derin; nice “ruhaniler” gördüm ki değme “dünyevi”den daha dünyanın tadına vakıf…
Kısacası, “spiritüellik” hiçbir şekilde zarar görmez, incinmez, kırılmaz, eskimez… İnsanlar var olduğu sürece de hep var olacaktır bu yolculuk…. Siz gönlünüzü ferah tutun yeterli. Bu yol hep akar gider…