Yaş kemale ermeye başlayınca bazı konular daha çok ilgimi çekmeye başladı sanırım. Çok fazla gelmeyecek olsa da bazılarınıza, benim gibi 30’lu yaşlara nasıl geldiğini anlamayanlar beni anlayacaktır eminim. Mesela yaşlanma korkumun olduğunu kesinlikle bilmiyordum ben. Kendi kendime itiraf etmemiştim hiç; ancak şu son zamanlarda okuduğum ”Ruhsal Astroloji” kitabı sayesinde bu korkumla da yüzyüze geldim. Gerçi kendimle alakalı çok şeyin farkına vardım bir anda. Bu kadar etkileneceğimi tahmin etmezdim.Kitabı ilk elime aldığımda, sanki bilindik her astroloji kitabı gibi aslan burcunun özelliklerini,diğer burçlarla olan kıyaslamalarını, ayrılımlarını ya da çin astrolojisinde olduğu gibi farklı bir hayvanı temsil edip kıkır kıkır ”bu ne ya” deyip güleceğimi sanıyordum. Aslında kitabın ismi dolayısı ile
önceden konusu hakkında biraz tahminde bulunmuştum. Ancak bu kadar çok gerçekle karsılaşacağımı tahmin etmezdim. En azından kendim ve etrafımdakiler için bunu rahatlıkla söyleyebilirim.
Ruhsal astroloji kitabına göre ”oğlak kuzey düğümü” insanı oluyorum bendeniz. Bu kitap ”reenkarnasyon” olayına hala uzak bakan gözleri kendi üzerine çekmeyi başaracak gibi duruyor (Zaten inkar eden ve kabullenmeyenleri anlamış değilim ya, o da ayrı bir tartışma konusu). Bu kitapta daha önceki reenkarnelerinizde elde etmiş olduğunuz deneyimlerinizden bu hayatınızda nasıl istifade edeceksiniz şeklinde çeşitli uyarılar bulunuyor.
Jan Spiller, dünyaca ünlü bir psişik. 20 senelik bir çalışmanın ürünü olan bu kitap hakikaten bir çoğumuzun hayatında inkar ettiği, asla kabullenemediği, okurken bile ” hayır asla değil” deyip kendi kendinle safça tartıştığında ”evet” dediği, yapması gerekenle yapmaması gerekeni
ayırt edemediği, mantığınla hareket etmeyi tercih edip bir çok fırsatını teptiği daha cok ve de cok konuda bir ışık vazifesi göreceğine inanıyorum. Mesela kendimle alakalı ufak bir örnek vermek gerekirse,son zamanlarda evimde kendimi tecrit ettiğim bir dönem geçiriyordum. Dışarıdaki hayattan bir beklentim yoktu. Varsa yoksa evim ve arkadaşlarım. Biri telefonla ”hadi” dese bin tane bahane uyduruyordum. İşimle de alakalı olarak garip bir rahatlık hissi ile hareket eder olmuştum. Etrafımdakilere yapmaları gerekenleri söyleyip, yapamadıklarında bin tane sinir harbi yasıyordum.Ve en önemlisi ”hayır” demeyi pek fazla bilmiyordum.
Kitabı okuduğumda en çok dikkatimi çeken bu iki hatanın sanki gözümün üstüne yumruk yemiş hissi ile beni uyandırması oldu. Yazan şey şuydu: ”oğlak kuzey düğümü insanı eve kapanmasından ötürü sorumluluklarından kaçar hale gelmiştir. O canlılığını sürdürmeli ve fırsatların dışarıda onu beklediğini unutmamalıdır”.
Doğru söze ne denir?
Ve aynı şekilde ”insanları kırmaktan korktuğu için kaçmayı, ”hayır” demeye tercih eder” yazıyor. İşte aynı ben! Oysa bu iki ufak nüans bile kimbilir hangi kişilerden beni uzaklaştırdı yada hayatımdan gerekli kaç seneyi boşa harcamama neden oldu? Uzun uzadıya düşünüyorum da herhalde çoktur.
Şimdi ben bu hataları bilmiyor muydum? Evet, insan hata yaparken aslında belki de yaptığının hata olduğunu biliyordur yada öyle birşeyi en azından hissediyoruzdur. Ancak bunun hayatımızda nelere mal olduğunu hiçbirimiz düşünmeyiz. Aman deyip geçeriz. Çünkü yaşadığımız deneyimler doğrultusunda hissettiğimiz şeyler bize o yolu göstermiyordur. Bildiğimiz yolda hiçbir doğal uyarıyı bile dikkate almadan burnumuzun dikine yaşarız. Bu kitap ve türevleri olacaktır muhakkak ki, böyle yaptığımız ancak farkında olup da ”aman” dediğimiz yerde düğmeye basarak ”yavaş adım at” ya da ”düşün” demektedir bize. Çoğumuz
zaten aceleciyizdir hayat konusunda. Ben mesela çok kez öfkeme yenik düşerim. Bu da kitapta yazanlar arasında benim kuzey düğümümle alakalı görünüyor. Yine bir arkadaşıma kendisinin düğümünü okudum bir gün beni ziyarete geldiğinde. Bu arkadaşım her işi başarıyla yapan çok ama çok başarılı, zeki biri. Hiç bir şeyi akışına bırakmaz. Kişisel çabaları o kadar çoktur ki. Ve sırf bu yüzden yorulması gerekenden fazla yorulur ve paylaşıma izin vermediği için genelde hayatı stres içinde geçer. Başta yıkması gereken şeylerden biri kibridir. Yaptığı her şeyi herkesin takdir etmesini ister. Akıl almaz bir hırsla olayların üstüne gider. Bütün bunlar böyle olunca ve herkesin dikkatini çektiğinden başına da gelmedik iş kalmaz. Sonra da ”bunlar neden benim basıma geliyor” diye yerinir durur.
Bu kitapta onun için anahtarlar gizliydi. Okudukça çözüyorduk. Çünkü bu insan geçmiş yaşamlarında çoğu kez kral yada kraliçe olarak hayatı deneyimlemişti. Sırf bu yüzden herkese hükmetme ve de beğenilme gereksinimi vardı. Kendi kararlarını hep kendi kendine vermeye alışmıştı .Oysaki o bu yaşamına yeni çağın habercisi sıfatıyla gelmişti. Ne kadar paylaşırsa o kadar üstünden yük kalkacak, paylaştığı müddetçe kapılar ona açılacak, gereksiz sahiplenmelerden ve de merkezcilikten kurtulacaktı. Ne zaman ”bunu ben yaptım” dese başına gelmedik kalmıyordu. Halbuki yeteneklerini ve kapasitesini başkalarının hayrına kullandığında, antenleri çok açık bir alıcı olduğundan, herkesi başarıya sevk eden ve iten bir tarafını açığa çıkaracaktı. Bu da gerçek basarı demektir zaten.
Şimdi daha çok paylaşımcı bir yol izliyor. En azından bunun hayatına neler katacağını biliyor ve bilinçli olarak yaşıyor. Belki de kitapta okumasa daha neleri kaybetmek için yarınlara uyanacak ve daha kaç kere ”neden” diyecek.
Şimdi aslında sunu söylemek gerekir ki, kitapta onun kuzey düğümü ile alakalı o kadar çok sey yazıyordu ki, o da ayrı bir şaşkınlık içinde, sanki uyarılmayı bekliyormuş gibi kendini tanıma fırsatı buldu. Ona il defa ”kibirliymişsin bak” dediğimde ”hayır asla” diyerek karşı koymasının ardından okuduklarına hak verdi. Dediğim gibi bazen biliriz ne olduğumuzu ama bu tip uyarılar her zaman lazım olur; bizi bize hazmettirir.Hani deriz ya normal bir astroloji sayfasını okuduğumuzda ya da ben demesem bile çoğu der ki:” ya evet aslında bunlar bana uyuyor ama herkes aynı olmaz ki canım”. İşte herkesin aynı olmadığı noktada yaşanan geçmiş deneyimlerin, bu hayatlarında insanlardan neler beklediğini ve de insanların nelerden korkup nelere meyilli olduklarını açıkça anlatıyor. Zaaflarımız, beklentilerimiz, korkularımız. Kimimizin acele etmesi gereken yerde, kimimizin yavaşlaması gerekiyor. Kimimiz kendine güven kazanmak için didinmeliyken kimisi olan güvenini başkalarınla paylaşmak ve desteklemek için geliyor.Yani o kadar güzel düzenlenmiş bir sistem var ki, her insan başka bir insanın tamamlayıcısı bilinçli yada bilinçsiz. Ancak bilinçli yasayanlar kazanıyor.
Kısaca son olarak bu kitabı okuduğum için şanslı sayıyorum kendimi. Her birinizin de satır satır okuduğunda çok önemli bilgilerle karşılaşacağına eminim.
Oğlak kuzey düğümü insanı için seçilmiş şarkının sözleriyle bitirmek istiyorum:
Hiç benim gibi hissettin mi?
İleri doğru yürümek zorunda olduğunu,
Ve bir sonraki adımının yeni bir şeyin içine atacağını bilirsin.
Bulunduğun düzeyin ötesini göremezsin,
Bırakmaya korkarsın,çünkü içinden bilirsin ki,
Geri dönüş yoktur daha önce bulunduğun yere.
Bulunduğun düzeyin artık sana bir yararı yok,
Gecmişi bırak ve yürümeye devam et,
Yuvayı terkettiğini mi düşünüyorsun?
Hayır,yuvaya geri dönüyorsun….