Çocukken senin için “Benim başöğretmenim, ne öğrendiysem ondan öğrendim.” şiirini defalarca okudum da şimdi şimdi anlıyorum neler neler öğrendim…
Güce bir kere sahip oldun mu başlarmış esas sınav. O gücü ya menfi kullanırmış insan ya da varoluş adına… Hiç tanımadığı insanlar, canlılar, bahçede kendi halinde duran bir ağaç… Fark etmezmiş, hepsi yaşam ve sen artık sorumlusun ya. İşte o yaşam için adarmışsın kendini, herkes hakkıyla hakikatiyle yaşasın diye… İşte sana baktığımda bunu görüyorum. Sadece kendisi değil, herkes güçlü olsun diye gayret etmiş bir insan.
Ama en zoru da buymuş değil mi? İnsana kendini hatırlatmak… Direnirmiş, reddedermiş, kaçarmış, daha güçlü gördüğüne sığınırmış insan, hatta kendini bile unuturmuş bu direnişle…
Niceleri gayret etmişler insanlık tarihinde insanlara kendilerini hatırlatmak için de insanlar onlara neler yapmışlar neler…
Şimdi her birini minnetle hürmetle anıyoruz da sadece anmakla kalmamak, idrak etmek, onların halini hal edinmek için de gayretteyiz… Bu gayreti de bize sen hatırlatmadın mı?
Büyük öğretmensin…
Bize değerlerle özenle kudretle haysiyetle insan sevgisiyle azimle cesaretle kararlılıkla ve daha nice güzelliklerle yaşamayı hatırlattın.
Elbette naciz vücudun geçiciydi, tıpkı hepimizin olduğu gibi… Bizlere bıraktığın “Biz” ise ölümsüz…
Artık seninle birlikte nice yücelerin de aktarageldiği o ulu mirasın sorumluluğunu kabul etme vakti.
Nasıl olur, nasıl tezahür eder bilinmez; ama sorumluluk alması, kaçmaktan kolay bunu biliriz. Kaçmak kolaymış gibi gelse de düşürürmüş seni sistemin kucağına da alırsan sorumluluk olurmuş sana yedi cihanın kudreti destek… En imkansız görünen bile imkan bulurmuş. Bunu da bize sen göstermedin mi?
Şimdi biz yerimizi alalım; saffımızı Haktan, Hakikatten, Adaletten, Bizlikten, İnsanlıktan yana tutalım; Sen ve senin gibi nice başöğretmenlerle yanyana duralım da… Görelim o yüce Mevla neyler, neylerse güzel eyler…