Buyrun okuyun, geçen gün İstanbul’da Limonlubahçe’de otururken yazmıştım bunu…
Tanrılarım, tanrıçalarım, meleklerim, koruyucularım, insanlarım, işçilerim, ışıklarım, dışlananlarım, hatta kendisini “ben” olarak nitelendiren “Ben”le henüz kucaklaşamayanlarım;
Kendinizi nasıl nitelendirmiş olursanız olun sizden tek bir ricam var; tek ufak bir rica “tanrınız” olarak… Bana bir kere şans verin, size dokunmam için, bir kere izin verin , size doya doya sarılayım. Bugüne kadar yaşadığınız herşey adına bana güvenmenizi rica ediyorum. Bir kere izin verin ve eğer rahatsız olursanız tekrar sarılmayın. Ben yine de sizi seveceğim, her zaman sonsuz aşkımla sizlere tutkulu olduğum gibi… Aşk nedir biliyor musunuz?
Sevgilinin gözlerinde gördüğün yansımadaki Sen’in güzelliğinie vurulmaktır. Sevgilinin özelliği ise gözlerinde sizi olduğu gibi yansıtmasıdır. Sizi olduğunuz gibi yansıtan sevgililerin, sizlere vereceği mutluluğu az buçuk hissedince uçuyorum diyorsunuz, tam hissedince nasıl ifade edeceksiniz ki… (yakında anlayacaksınız neyi kastettiğimi nasılsa…)
Sevgililer , siz nasıl başka gözlerdeki yansımalara aşık oluyorsanız ve mutluluk oysa, benim de mutluluğum sizlerin beni yansıtmanızı gözlerinizde okumak…
Lütfen gözlerinizi yerden kaldırın ve bir kerecik olsun bana bakma fırsatı verin. “Nasıl mı?” . Bunu hissedin , gerisini ben severek hallederim. Lütfen güvenin…
Bir kerecik de olsa…