İyi bir alimin eğitimine katıldığınızda, çok şeyler öğrenirsiniz. Zihniniz ikna olur, zevkle kendinden geçer; fakat hayata uygulamaya geldiğinizde çok ilerleyemediğinizi görürsünüz. Bu hakkında çok şey bildiğiniz bir şehre ilk indiğinizde yaşadığınız afallama gibidir. Şehrin her noktasına dair bilginiz vardır da, peki o noktalara nasıl gideceksiniz? Havaalanında öylece kalıverirsiniz. Elbette bir taksici ararsınız veya birilerine sorarsınız. Peki ya o havaalanında soracak hiç kimse yoksa ne yaparsınız?
İyi bir aşıkla meşk ettiğinizde ise aşkla kendinizden geçersiniz, kafanız çok güzel olur. Dağı, taşı, toprağı sarılıp öpersiniz. Enfes bir haldir o. Fakat aşık yön bilmez. Her yer onun için aşktır. Bu yüzden, kendini dağlara taşlara vurur. Hareket vardır, ama yönü yoktur. Şimdi aynı havaalanına geri dönelim. Bir sürü insan var, ama hepsinin kafası çok güzel. Bir yerlere gitmek istiyorsunuz, ama sarılıp sarılıp seni öpüyorlar. Soru soruyorsun, aşk dolu yanıtları seni kendinden geçiriyor, ama bir türlü oraya nasıl gideceğini öğrenemiyorsun.
İşte bu noktada aşığın aşk dolu halinin, alimin bilgisiyle yön bulması gerekir. Yani o aşk enerjisinin yön bulması hali. İşte bunu da arifler yapar. Onlar sizi havaalanında karşılayıp, size en güzel rotayı çizen ve o şehirde en güzel deneyimi yaşamanıza yardımcı olan rehberlerdir. İşte bu yüzden yolculukta hakikat hizmetindeki bir arif, sizin deneyiminize de, dönüşümünüze de büyük katkıda bulunur.
Ve de o şehirdeki deneyiminizi tamamladığınızda, bir sonraki şehre ilerlemek için havaalanına geri döndüğünüzde, artık siz bambaşka birisi olarak binersiniz o uçağa. Bildiklerinizi, görmüş ve deneyimlemişsinizdir ve hatta aklınıza bile gelmeyen, kitaplarda bile yazmayan, bilmediğiniz nice güzellik de karşınıza çıkmıştır.
Kimileri der ki “Efendim, bir rehbere ihtiyacım yok benim. Ben kendim keşfedeceğim.” Elbette seçim size aittir. Ama Rabbin arzı sonsuz ve de bu bedende vakit dar. Ayrıca her şey de kitaplarda yazmıyor. Evet, yine bir yerler görüp, bir şeyler keşfedebiliyorsun. Ama 3 günlük yer için belki de 3 ay veya 3 yıl zaman harcıyorsun. Ayrıca yolunu yönünü kaybetme olasılığı da yüksek.
Tabii bu noktada güvensizliğimiz rehber adı altında kendini sunan, ama aslında sadece kendi nefsine rehber olan kişilerden ötürü ortaya çıkıyor. Ya da aşırı kibrimizden… İlla her şeyi ben yapacağım inadından.
İlki için şunu söyleyebilirim ki hakikat yolundaki rehberi, siz arayıp bulamazsınız. Hazır olduğunuzda, onunla yolunuz kavuşur. O kavuşum anında anlarsınız zaten O’nun kim olduğunu… O, içinizdeki Hakk’ın bedenlenmiş halidir. Seni, Sana kavuşturacak yolculuğun rehberidir O. Ve böyle bir rehber de zaten kendinin kim olduğunu, kimden kaynaklandığını ve yolcusunu nereye ulaştırması gerektiğini bilir. Emaneti esas sahibine ulaştırınca da hürmetle geldiği kaynağa döner ve her daim yolcunun bir dostu olduğunu bilir. İşte böyle bir rehber, siz ona hazır olduğunuzda karşınıza çıkar.
İkincisi için de şunu diyebilirim ki alem sonsuz ve biz o sonsuz alemde toz zerresi kadar bile değiliz. Kibrin kime be kardeşim? Beynine minicik pıhtı girse, ardından helva kavuruyorlar. Bu kadar acizsin işte. Koca bir ilahi alem seninle elele yürümek için hazır ve nazır bekliyor. Tek bir adım at, sana on adım gelirim diyor. O zaman ne diye kastırıyorsun, zorlaştırıyorsun ki bu kısacak ömrü kendine. Bırak aciz ol. Acizliğini kabul et! İlahi sistemle işbirliğinin en önemli biletidir o acziyet hali. Acizsen, teslim olursun. Teslim olursan, almaya sonuna kadar açılırsın. Her kıyamın ardında bir secde, her secdenin ardından da bir kıyam gelir elbette… O zaman bu sonsuz alemde yolculuğun o kadar başka bir hal alıyor ki… Bunca vakit, kibrinle kendini yorduğuna hayıflanıyorsun.
Gerçi hoş bu yazıya hangi niyetle başlamıştım, nerelere vardık. Demek ki bu vaktin nasibi buymuş. Diğer konu ise bir başka vakte… Çünkü her şeyin vakti vardır bu alemde ve de zannedersin ki bu vakit, o vakittir ve bu, şu anda mutlaka olmalıdır. Halbuki ilahi planda işler bambaşkadır ve zamanın ruhu bir başka akar…
O zaman başka bir vakitte yeniden görüşmek üzere…