Bir kısım medya, Reiki’yi, Reiki’den başka her şey olarak ifade etmeyi başaran Reikicileri, Japamerikalı olarak kapitalizm ve egoizm eşliğinde tanıyıp tanıttıktan bu yana “ne işle meşgulsünüz” sorusunu yanıtlamak sit-com sahnelerine dönüştü.
Uzak doğu veya Hint kıyafetleri giymek, katı bir vejetaryen olmak, sadece bitki çayı içmek gibi tercihlerim olmadığını öğrenince şaşırıyor insanlar. Sigara içiyor olmam ise inanılası bir durum değil!
Şaşkınlık hali geçtikten sonra başlıyor sorular. Soru derken, cevap beklenen soru işaretli cümlelerden bahsetmiyorum.
“Eğitim verirken giydiğiniz kimonoları Çin malı satan tezgahlarda da gördüm.” Bu versiyon ise daha sık rastladığım bir durum. Eğitimlerde kimono giymek gibi bir giysi yönetmeliği var zannediliyor. Ev desenliler birinci aşamada, Ejderha desenliler ikinci aşamada, Lotus çiçeği desenliler üçüncü aşamada gibi bir kreasyon fena da olmazmış gerçi 🙂
“Reiki’nin beş kuralı varmış, imanın şartları gibi inanılması zorunlu di mi bunların?” Bir dergi eki olarak bile pek çok eve ulaştığı halde bilgi, nasıl oluyor da oluyor bu fikirler diye kafa patlatıyorum. Gülüyorsunuz ama durum ciddi! Eğitimlerin ilk cümlelerinden biridir “Reiki bir inanç sistemi değildir, bir dine ya da dogmaya bağlı değildir” cümlesi. Daha doğrusu, olmalıdır. Aksi halde beş altın kural, iki farz bir mekruh hareket, Usui Sensei’nin hadisleri gibi versiyonlar türemesinden korkuyorum.
“Bizim biraderin hanımı, Reiki’yle fal bakan birisine gitmiş geçen gün” cümlesini duyduğumda , popüler tabirle söylüyorum, Kal Geldi! Kalmış halimi toparlamama fırsat vermeden yapılan ikinci kontratak “çay falı var ya, onunla bakılıyomuş ama öyle her çay değil, yeşil çay olacak” şeklindeydi. Eh bari Yasemin aromalı olsun da sağlam çıksın fal!
“Kısmet olursa Japonya’ya gideceğiz,Usui’nin mezarından toprak almak istiyorum, sana da getiririm istersen.” cümlesini duyduğumda bir an için gülmüşüm. Çocukken gittiğim Kleopatra Adası’ndan, şapkamla kum getirişimizi hatırladım. Annem o kumu cam bir fanusa koyup içini de deniz kabukları ile süslemişti. Bu tasarım çamaşır makinemiz üzerinde uzun yıllar aksesuar olarak kaldı. Üstünde Kanji Japoncası’yla Reiki yazan cam kaplarda topraklarla süslenmiş salonlar geldi gözümün önüne. Güldüm ağlanacak halimize…
“Japon öğretisi diyorsunuz ama Amerika’da bir sürü çeşidi varmış. Demek ki oradakiler daha gelişmiş. Gidip orada öğrenmek lazım.” yorumuyla durumun vahametini ifade edebileceğimi sanıyorum. Bu gidişle “ Reşat Bey Amca’nın torunu Amerika’da X system Reiki’si okumuş. Yükseğini de Japonya’da kova burcu fakültesinden yapacakmış” şeklinde sohbetler duyacağımızdan endişe etmeye başladım.
Eğitimlerin öneminin altını çizmekteki amacı örneklerle görmüş bulunuyoruz sayın veli. Eksik bırakılmış eğitim, eğitimi alan kişilerin çevresini hatalı bilgilendirmesiyle hurafeye dönüşüyor. Özür dileyerek zırva sıfatıyla nitelendireceğim kimi yorumlar, sanki öğretinin kendisiymiş gibi yansıtılıyor ve medya araçları ile bu zırvalar toplumlara iletiliyor. Bu biçimde konu hakkında devşirme bilgiyle donanan bireyler kaldırıp pat diye “kimononuz ne renk” şeklinde soru cümlesi kurabiliyor.
Kumaş seçimi konusunda kararsızım demiştim. Sanıyorum kral çıplak dedirten cinsten bir kumaş bulmak gerekecek. 😉